Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 KAPAK deliririm... Oynamazsam Haluk Bilginer Zuhal Olcay ikilisinin tiyatrosu "Oyun Atölyesi"nin girişinde "Bu sahnede oynamak yasaktır" yazıyor. Oyunculuk Bilginer için bir arınma, hafifleme, hatta akıl sağlığını koruma yolu. Karanlık, bıçkın, maço karakterlerin oyuncusu olarak tanınmasının arkasında ise insanlık hallerini bilmesi yatıyor... L U Özlem Altunok 1. Sayfanın devamı Üçüncü bir şık yoktur. Genellikle buna kişilık bozukluğu denir ve en iyimser tedavi sekiz yıl sürer, tabiı hasta doktorla işbirliği i çindeyse... Bir rol vardır, size o karakterin ipuçları tekstte verilmiştir, siz onu bilir, provalarda yerleştirirsiniz. Bu, bir seri katil ya da melek olabilir, siz de oyuncuysanız, en başta insansanız, onu zaten bıliyorsunuzdur, insanlık halleridir bunlar, bilmemeniz mümkün değüdir. • Bu insanlık hallerinden size diişen de hep karanlık, bıçkın, maço adam rolleri oluyor... Ama Türk toplumunda erkeklerin yüzde 99'u böyle. Sık sık söylüyorum ama, yine tekrarlayacağım: Erkekler rahim kıskançlığı içindeler. Hiçbir bilimsel yanı olmayabilir, ama sezgisel olarak erkeğin davranışının altındayatan şeyimerakettiğim için öne sürüyorıım bu tezi. Aktör denilen yaratık insanı ilgilendiren her şeyi meraketmekzorunda.Meselabirkadını niye ezdiğini, 13. yüzyılda kadınları 'cadı' diye niye yaktıklannı... Bunları bir parantez içi olarak düşünürsek, gelelim niye bana bu rollerin verildiğine? lyi adamı oynamaktansa kötü adamı oynamayı yeğliyorum. lyi karakterler zaten dıiz yazılır. Kötü adamın, eğer çıkarabiliyorsanız, çok daha fazla derinliği vardır. Insanın gizli bahçelerinde neler olduğunu ortaya çıkarmak, kötüyü oynarken daha kolay. Ben şikâyetçi değilim yani bu durumdan. Kötüyü gerçek kılmak niye bu kadar zorvecazip? Çünkü bizim ilgimizi çeken, bir insanın bu kötülüğü nasılyapabildiğidir. Hepimizin içinde kullanmamayı seçtiğimiz birer Hitlervar. Oduyguyubünyesindennasıl bulup çıkaracağını göstermek adına, aktörde bu merakın iki katı vardır. O yüzden iş, iki kat daha zevkli oluyor benim için. Bu kadar benzer rolleri farklılaştırmayı nasıl beceriyorsunuz? Zor belki, ama o farklılığı yaratmak zorundasınız. Çünkü hepsi ayrı ayrı karakterler; geçmişleri, etkileri, tepkileri ayrı. Drama dediğimiz şey de etki ve tepkiden oluşuyor zaten. Birinin vereceği tepkiyle diğerinin vereceği tepki arasındaki farkı çıkarmak zorundasınız. Oynamak kendi karmaşanızı çözebildiğiniz bir yer olabili yor mu ? Oluyor mutlaka. Çünkü seyirci nasıl arınıyorsa, aktör de arınıyor. Mesela Işıl Kasapoğlu yumuşakbaşlı, pamuk gibi bir adamdır, fakat sahnede şiddeti çok iyi yönetir, orada boşaldığı için gündelik hayatında şiddete başvurmak zorunda kalmı yor gibi geliyor bana. ŞİDDETLE BÎR SORUNUM VAR... Şiddetin olağan bir ruh hali olduğu bir zamanda, yaşadığınız lüks kaçmıyor mu? Bunu bir şans olarak görüyorum. Ba Annıyorum... Oynamayı çok seviyorum, bunun psıkolojik nedeni etküemek ve etkilenmenin beni çok heyecanlandırması olabilir. Seyircıyi etkilemek, seyircınin etkilenmesinden etkilenmek... Bu benim adrenalimi arttırıyor. Belki de yapısal olarak kişıliğimdeki bu unsur oyuncu olmamda etkilıdir. Hafifliyorum, annıyorum, akıl sağlığımı korumak için tiyatro yapıyorum. Yoksa televizyonla hayat geçmez, sabun köpüğüdür, ciddiye alınacak bir şey değıldır, müsameredir Ruh sağhğınızı korumak istiyorsanız, meslek olarak seçtiğinız işi, doğru yerde, doğru şekiJde yapmak zorundasınız. Tiyatro yapmazsam deüririm herhalde. Muhalif olmak Öfke barındırmayalım demiyorum, öfke faydalıdır. Ama muhalif olurken ille negatif olmak gerekmiyor. Muhalefet mesela, buraya tiyatro bınası yapmaktır. Bu tiyatroyu bize yaptıran da öfkedir. Devletin yapması gereken bir şeyi yapmak, muhalefettir. lyi ve doğru bir şey yaptığınız inancındaysanız, o enerji size bir yerlerden mutlaka geliyor, ekip olarak o gücü oluşturup yola devam ediyorsunuz. Uyum da galiba buradan geliyor. Yoksa yıkıcı olmaya ve kendi sesinizden sıkılmaya başlarsınız. Muhalif çizginizi olumlu bir yapı üzerinde yürütürseniz, buna kimse karşı çıkamaz. Öfkeyle var olan insanlarfdah9İaJ3Î]}r, yeter ki onu ^ , ve yaptığı işi engelleyen bir durum ortaya çıkarmasın. Haluk Bilginer, hâlâ gösterimde olan "Neredesin Firuze"de, plak yapımcısı Hayri rolünde... şmda da söylediğim gibi, galiba bu arınmayı becerebildiğımiz için biz daha sakin, daha yumuşak ınsanlar oluyoruz. Tabiı sinirlenirim, tabii bağırır çağırırım, ama asla şiddeti banndırmam. Şiddetle bir sorunum vardır zaten, çok şiddetli sahneleri de seyredemem. Mesela 'Dönuş Yok' filmini seyredemedim, çünkü şiddetin o pornografik hali beni ilgilendirmiyor. Gündelik hayattaki şiddeti bertaraf etmenin bir yolu var mı ? Yok herhalde, boyut atlaması gerek insanhğın. însan zayıf olduğunu hissettiği an saldırgan olur. Gerçek güç ise asla şiddete başvurmaz.bağırıpçağırmaz. "Seni öldürürüm" diyen birinden korkmayacaksm, ama birisi sizı sakın sakin tehdit ederse ondan korkmak gerekir. O öldüre Her düğünde bir ağlayan bulunur Rahmetli babam yıllar önce, takma diş yaptırmıştı, ağzına bir numara büyük geliyordu, bir de bir kaban vardı üzerinde, o da büyüktü. O sırada telefon çaldı, sinirli ve telaşlı derdini anlatmaya çalışırken ciddi bir an yaşıyordu babam. Ağzında bir numara büyük diş, üstünde bir numara büyük kaban, kızgın bir şekilde telefonla konuşurken komiktı de aynı zamanda. O hali, sadece kızgınlığı vererek anlatamazsınız. Insan olmak, oyunculuk yapmak istiyorsanız, onun ıçindeki komediyi de ortaya çıkarmak zorundasınız Dışarıdan bakabilmeyi başardığınız sürece o halin içindeki komik bir anı, unsuru mutlaka görürsünüz. Geçenlerde Ingiltere'de bir radyo programında bir psikiyatr, sevgilisinden yeni ayrılmış, intiharı düşünen bir hastayla konuşuyordu. Psikiyatr, hastaya önce sevgilisinın kalbini kırdığı o ana geri dönmesini, sonra gitgide aynı diyaloğu daha uzaktan seyretmesini, en sonunda da bir çizgi film gibi canlandırmasını söyledi. Kızgınlık ve üzüntü oranı gitgide düşmeye başladı hastanın, sonunda gülüyordu. Doktor, hastanın o komik, o tuhaf hali görmesine yardımcı oldu. Oynarken de böyle; o anı tüm gerçekliğiyle oynadığınız zaman, bazı komik anlar çok trajik, bazı trajik anlar çok komiktir. Unutmayın, her cenazede bir gülen, her düğünde bir ağlayan mutlaka bulunur. E, bu insandır, ama karmaşık bir yapı, karmaşık bir yaratık. Daha tanımıyoruz ki insanı, anlamaya başlayalı ne kadar oldu ki.. Onun için bütün bu zenginliği, karmaşayı bir arada gösterebiliyorsanız, gerçek insanı yansıtıyorsunuz demektir, oyunculuk da işte o zaman büyüleyicidir. MICHAEL CONNELLY jn bnlmacasjyla her hafta bk kitaıp kazanabilirsiniz. Celâl Ferdl Gökçay Sok. Nebioğlu Iş Hanı 34440 Cagaloglu / ISTANBUL tlf.: (0212) 511 32 26 • (0212) 526 80 12 bilir, kıstırılmış bir ınsan şiddete başvurabÜir. Sizi zorlayan, geliştiren projelerin içinde bulunduğunuzu düşünüy or musunuz, yoksa oyalanıyor musunuz ? Açıkçası çok iyi senaryolar var da ben oynamıyor değilim. Gelen senaryoların içinde oynayabilecek gibi olduklarımda oynamaya çalışıyorum. Tiyatroda ise değişik oyunlarda, büyük riskler aldığımız vakidir. 'Histeri'de 85 yaşındaki Freud'u, 'Ayrılış'ta panik atağı olan obez bir adamı, 'Ermişler ya da Günâhkarlar'da bir seri katilioynadım. Tiyatroda seçen biz olduğumuz için çıtayıhep biraz daha yükseltme çabasındayız. Sinemada ise gerçekleşir mi bilmiyorum ama, kadın rolünde oynamak gibi ütopik bir düşüncem var. Bundan kastım 'zenne', yani kadın rolüne girmiş bir erkek ya da Dustin Hoffman'ın Tootsie'de yaptığı değil. Kadın için yazılmış, bir rolü, yönetmenin bir kadın oyuncu yerine bana teklif etmesinden bahsediyorum, böyle sınırda bir şey. O zaman göreyim kendimi, Haluk'un boyunu bosunu! Aktörseniz ve insanı anlamaya çalışıyorsanız bir erkek oyuncu için en uç nokta bu bence; kadını oynamaya çalışmak. Sizi bir filmin içinde baştan sona, bir başrolde izlemek mümkün olacak mı? Olacak umarım. Benim elim kalem tutsa, oturur kendi senaryomu kendim yazarım, ama öyle bir yeteneğim yok. Elime de muhteşem senaryolar gelmiyor maalesef. Sektör gelişirse daha iyi senaryo yazarları da çıkacakbirgün. Çünkü eli kalem tutan insanlar var biliyorum, ama bu insanlar bir getirisi olmadığını düşündüklerı için daha çokparanın olduğu televızyon dizilerine iş yapıyorlar. Sinemanın sektörleşmeye başladığı bir zamanda, son dönem Türk filmleri geçmişle ne kadar yüzleşiyor sizce? VizonteleTuubal2Eylülsüreciyle, Asmalı Konak; Doğulu yanımızla; sizin de rol aldığınız Neredesin Firuze, arabesk tarafımızla barışmaya çalıştığımız filmler gibi görünse de komiği çıkarılarak malzeme haline getirilmiyor mu biraz da? Bundan çok emin değilim, bu soruyu 'Neredesin Firuze' filmı için Ezel Akay'a yöneltmeniz daha doğru olabilir. Film ilginç, müzik dünyasında geçtiği için de renkli bir şehir masalı. Ezel'in ilk filmi ve bir tarz denemesıydı. Bence iyi ki yaptı, bundan sonra daha iyisini yapacaktır. •