Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 SAĞLIK 25OCAK2004/SAYI93J Sınırda yaşayanlar Sınırda kişilik, yani borderline... Toplumun yüzde 68'i bu hastalıktan şikâyetçi ve tedavisi hayli zaman alıyor... Sosyal psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Doğan Şahin, sınırda kişiliklerin farklı görünümlerine işaret ediyor: Tehlikeli şekilde araba kullanma, rasgele cinsel ilişki, vucutta sigara söndürmek ve kendini kesmek... Nilüfer Zengin S on günlerde kendini kesen insanlarla ilgili haberler çok sık gözümüze çarpar oldu. Birden fark ettik ki, kendine zarar verme ya da kendini kesme sanki hem çok iyi bildiğimiz, içselleştirdiğimiz hem de çok dışımızda tuttuğumuz bir konu. Kendini kesen, üstünde sigara söndüren insanları filmlerde dramatik, süslü kurgular içinde seyrediyoruz yalnızca. Örneğin, Michael Haneke'nin The Pianist filminde banyoya kapanıp cinsel organını kesen ve sonra hiçbirşeyolmamış,adetarahatlamışgibi annesiyle yemeğe oturan piyano öğretmenikadın. Ya da Sekreter filminde kollarını, bacaklarını kesen kadın... Acabasabahlan günaydınlaştığımız komşumuz da evde kendini kesiyor mu? Evimizde olma Ceza niyetine intihar Intihar girişimleri genellikle çevrelerindeki insanlan cezalandırmaya yöneliktir. Ama ölümle de sonuçlanabilir. Sevgilisi terk etmesin diye intihar girişiminde bulunabilir ya da kendisini terk eden sevgiliyi cezalandırmak için... Bizim, Sosyal Psikiyatri servisimiz kişilik bozukluklarına hizmet veriyor. Hastalarımızın yüzde 80'i aşağı yukarı bu gruptan hastalar. Çoğu bize müracaat etmeden önce 56 kere intihar girişiminde bulunurlar. İntihar girişimleri ergenlik döneminde başlar ve epeyce bir zaman devam eder.# yınca kendini kesmek bize egzotik, uzak bir şey gibi görünüyor... Müslüm Gürses'in konserlerinde adeta bir ayinde gibi kendini kesen genç adamları hayretle seyrediyoruz.. Bu işin bu kadar aleni bir temsilinin yaşandığı ülkemizde bu davranış biçimi üstüne Istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden, sosyal psikiyatri servisinden Doç. Dr. Doğan Şahin'e merak ettiğimiz sorulan sorduk. Nedir kendini kesme? Yalnızca kendini kesmeyle sınırlandırmayalım, sigara söndürmek, aşırı yemek yemek, tehlikeli araba kullanmak, başını derde sokacak davranışlarda bulunmak, rasgele cinsel ilişkiye girmek, kendi güvenliğine dikkat etmemek gibi davranışlar gösteren kişilerin önemli bir bölümü sınırda (borderline) kişilik bozukluğu dediğimizbirgrubadahil. Sınırda kişilik bozukluğu, Sınırda kişilik örgütlenmesi dediğimiz, çok sayıda kişilik bozukluğunu banndıran yapıya dahil. Sınırda kişilik örgütlenmesi gösteren kişilerde bu tür davranışlara epey sık rastlanır.. Hastalar kendileri mi başvururlar, yakınları mı getirirler? Çoğunlukla kendileri başvururlar... Buhayraalametbirşey, sorunolduğunu fark etmek ve hastaneye gitmek... Yok... Hastaların nasıl yaşadıklarını gözümüzde canlandırırsak, ne kadar ıstıraph bir hayat olduğunu tahmin edebiliriz.. Diyelim ki siz, röportaj için buraya geldiniz. Bensizibeklettim.buradasinirkrizleri geçireceksiniz... Bütün gün böyle yaşıyorlar düşünün... Bu nedir diye kalkıp geliyorlar tabii... Sınırda kişilikler diğer kişilik bozukluklarına göre daha çok başvururlar, çünkü gerçekten çok ıstıraplı bir hayatları vardır. Birine âşık olurlar, o dünyadaki en yüce varhkmış gibi hissederler, bir ay sonra ondan aşağılık bir insan olmadığını düşünürler. Sabah kalkıyor, annesi ona kahvaltı hazırlıyorsa dünyanın en iyi annesi. Akşam eve geç geliyor, annesi ona surat asıyorsa, annesini öldürmek istiyor. Sınırda kişilikleri yaşa, mesleklere göre sınıflandırmak mümkün mii ? Öylebirsınıflandırmayok. Sınırdakişilik örgütlenmesi içindeki kitle toplumun yüzde 6 ila 8'ini oluşturur. Bu çok büyük bir rakam. Bu oranda görülen başka bir hastalık yok. Türkiye'de 60 milyon insan yaşıyorsa bunun aşağı yukarı 5 milyonu sınırda kişilik örgütlenmesi içine giriyor demektir. Sınırda kişilik bozukluğu özelliklegençlikyıllarında daha dramatik ve fırtınalıdır. Orta yaşlara doğru yatışma eğilimi gösterir. Mahallenizde ya da kasabanızda bir amca vardır. Hayatta bir baltaya sap olamamıştır, 5 kere evlenmiştir, gençliğinde solcudur, daha sonra tarikata girmiştir, sonra felsefeye merak sarmıştır, ondan sonra başka bir şey... Ama artık sakindir. Yaşlanmış smırda kişilikler gençliklerine oranla daha oturmuş olurlar. Kriz yani kendini kesme anı, dramatik, merak edilen, mahrem bir an, değil mi ? Aslında ortada romantikleştirecek bir durum yok... Temel duygu, kendine güven yoksunluğu. Aslında bu daldan dala konmalar, insandan insana koşuşturmalar hep o iyi ruh hallerini ayakta tutmaya yönelik. Dolayısıyla kendini ne iyi hissettirirse sürekli o tarafa kayar. Onunla ilgili bir insanla birlikte kendini değerli hisseder ve bu ilişkiyi hep korumak ister. Bir gün surat asar ya da ters bir şey söylerse ondan kötüsü olmaz. Bundan başka kriterleri yoktur. Bir insan uyuşturucu ticareti yapıyordur, kadın ticareti yapıyordur, herkesi dolandırmıştır ama ilgili davranıyordur. O zaman o kişiden iyisi yoktur. Başka bir insan da şiddete uğramış kadınlar için bir şeyler yapıyordur, sokak çocukları için ça Kendini kesmenin, yani sınırda kişilik olmanın nedeni kendine güvensizlik... lışıyordur, ama ona karşı ilgisizdir. Ona karşı ilgisiz olandan kötüsü yoktur. Kendini kesme askerlikte çok sık göriilüyormuş... Tabii, zorlanmış durumlara tahammül edemezler... Tedavide nasıl bir yol izliyorsunuz ? Kişilik bozuklukları, özellikle smırda kişiliklerin tedavileri 45 yılsürer. Haftada en az bir defa düzenli olarak psikoterapi görmeleri gerekiyor. Tedavi boyunca da kendilerini kesme, yaralama, intihar riski devam eder. Bu kişiliklerle ilgili eski literatür çoğunlukla ümitsiz tablo çizer, tedavinin mümkün olmadığını söyler. Oyle değil, tedavi olabiliyorlar, ama aynı şeyi bizimle de yaşarlar. Bir an sizden iyi dok tor yoktur, bir an sizden kötüsü olmaz. Müslümcüler deyip geçiyoruz... Kon serde kendini jiletleyen insanlar aynı şey evlerinde de yapıyorlardır herhalde.. Onlar da sınırda mı ? Bu insanlara toptan hasta ya da karak tersiz demek doğru olmaz. O gruba dair kesin bir belirleme yap masanız da, bir bağlantı olduğunu söyle yebilirmisiniz? Şöyle söyleyelim, özentiyle kimse ken dini kesmez. Muhtemelen orada olan şe\ şu, belli duygular uyanıyor ve genellikle terk edilme, sevilmeme, değer verilmeme temalarını içeren şarkılar dinleniyor " Evet, o kız da beni terk etmişti. Allah be lasını versin " deyip kendilerini kesiyorlar Yurtdışında kendini kesme patolojisinin özellikle kız çocuklarda 6 yaşa kadaı indiği söyleniyor. Türkiye'de durum ne? Sınırda kişilik patolojisi maalesef bütün dünyada ciddi ölçüde arttı. Daha önceden insanlar nevrotik oluyorlardı. Nevrotik olmak aslında, sağlıklı bir durum Bu kişilerin kimlik bütünlükleri var. Giderek bütün dünyada nevrotik düzeyden sınırda kişilik düzeyine doğru bir gerileme var. Bu konuda da kafa yoruluyor niye böyle diye... Niye böyle? En önemli faktör çocuklara yönelik ilgi azlığı. Özellikle çalışan, kendi kariyeri, geleceğiyle çok meşgul olan ebeveynler çocuklara samimi bir ilgi gösteremiyor. Bunun yanında, sınırlanma getirilmiyor. An nebabalar bize çoğunlukla şunu soruyorlar: "Biz bu çocuğa hiçbir baskı yapmadık, her istediğini yaptık, niye böyle oldu? " E, iyi bir şey yapmamışsınız ki... Çocuğa sınır koymayı, sorumluluk almayı öğretmiyorlar. Çocuklar evde iş yapmıyor. "Hayır"ıöğrenemiyorlar. Sınırda kişilikler anksiyeteyi tolere edemezler. Her insanın sıkıntısı vardır ama onunla baş edebilir. Bir çeşit soğutma sistemimiz vardır. Bir anlamda motor soğumuyor, kaynatıyor, öfke nöbetlerine dönüşüyor, çünkü sınırlamayı öğrenememişler. Bir de insan bu tip insanların yetiştirdiği çocuklar ne olacak diye düşünüyor ister istemez. Kestirmesizor... Kendine zarar verenler başkasına zarar vermezler mi peki ? Bunlar çok yüksek saldırganlık düzeyî olan hastalardır, kendilerineolduğugibi başkalarına da zarar verebilirler. Aşırı sigara, alkol tüketimi de bu gruba dahil midir? Başını derde sokacak davranışlarda bulunma diye bir ölçümüz var. Kontrolsüz içki içmek, rastgele araba kullanmak... Her alkol bağıtnhsı smırda kişilik midir? Hayır. Her öksüren kanser, verem değildir. Kendilik tasarımları bütünlüklü mü değil mi, belirleyici kriter budur.# Salıncaktaki kişilik Kendini kesme sınırda kişilik bozukluğu olarak adlandırılan grubun gösterdiği davranış biçimlerinden biri. Sigara söndürmek, aşın yemek yemek, tehlikeli araba kullanmak, rasgele cinsel ilişkiye girmek, kendi güvenliğine dikkat etmemek gibi. Sınırda kişilik, nevrozla psikoz arasında gidip gelmek olarak tanımlanabilir. Sınırda kişiliklerde kimlik bütünlüğü yoktur. Kimlik bütünlüğü kişinin kendi hakkındaki ve dış dünya hakkındaki düşüncelerinin bütünüdür. Sınırda kişiliklerin kendileri hakkındaki düşünceleri parçalıdır, bazen tamamen iyi bazen de tamamen kötüdür. Sınırda kişiliklerin ruh halleri gün içinde sürekli değişir. Kendilerini 1 saat önce değerli, yetenekli, bir saat sonra ise tamamen işe yaramaz hissedebilirler. • PENCERESİNDEN ! Selçuk Erez Nabukadnezar'ın rüyalan N e söylemişseler tersi gerçekleşiyor: Ekonomi düzelecekti? Bu yıl daha az sıkıntı çekecektik? Hükümetten yarar uman basın organları ne derlerse desinler, biz, bu açıdan hiçbir şeyin iyileşmediğinin pekâlâ farkındayız... Avrupa Birliği'ne girdikgirecektik? Ne girmesi, Kıbrıs'ı satmaya teşneyiz; buna rağmen konuşmaya başlamak için bile tarih vermiyorlar? Irak'ın bütünlüğü? Kuzeyi de güneyi de ayrı devlet olma yolundalar! Yetkililerin kehânetlerinin doğru çıkmadığı anlaşıldı; peki, gazetelerin, televizyon yorumcularının tahminleri? Hangisinin bundan iki yıl önce söylediği, karşımızdaki tabloyu düşündürmüştü bize? Yarın ne olacağımızı anlamak için biz kimden "gelecek tahmininde" bulunmasını isteyeceğiz? Yöneticilerimiz, Demokratik îslam'dan söz açıyorlar, referanslarının Islam olduğunu Ueri sürüyorlar. Islamda ileriyi görmenin yolları arasında rüyaya yatıp gözlenenleri yorumlamak önemli bir yer tutar. Örneğin, Hazreti Muhammed, Safa ve Meeva tepeleri arasında uykuya yattığında rüyasında "Laylatül Miraç" yani gece yolculuğuna çıktığını görmüştür. Peygamber, bu rüyada, Cebrail'in gösterdiği, El Burak adlı kutsal ata binerek Kudüs'e gitmiş, orada Hazreti Ibrahim, Musa ve Isa Peygamberlerle görüştükten sonra, yine El Burak'ın sırttnda ve Cebrail'in yönetiminde göğün yedi katını aşıp Tanrı'ya yaklaşmıştır. Bu rüyanın, Hazreti Muhammed'in peygamberliğinin en önemli habercilerinden olduğu bilinir. Sonra, "Ezan"ın nasıl okunacağı da bir îslam büyüğü olan Abdullah Bin Zeyd'in rüyasında görülmüştür: Bu rüyada, yeşiller giymiş kutsal bir kişi, Bin Zeyd'e "Müminleri namaza, 'Tanrıdan başka yoktur tapacak; onun peygamberi de Muhammeddir!' diyerek çağıtın." demiştir. Ertesi gün, bu öneri sonunda Bilalı Habeşi ilk ezanını bu şekilde okumuştur. Acaba biz de gelecek ile ilgili yeterli veri yokluğu karşısında olacakları, bitecekleri, rüyalarımızı yorumlayarak mı saptayalım ne yapacağunızı? Böyle bir yol tuttuğumuzda baş vurabileceğimiz "rüya tabirleri" kitaplan çok ama hangisine güvenelim? Sonra, bu konuda biyoloji ile ilgili sorunlarımız da az değil: Uyanıkken istediğimizde oturur yemek yer, istediğimizde kalkar gezer ya da başka şeyler yapabiliriz. Ama "yarın, obür gün ne olacak? " diye tasalandığımızda istediğimiz anda rüya göremeyiz ki. Psikanalizin babası S. Freud, gördüğümüz rüyalann beynimizce sansüre uğratıldığını, tümünün muhtemelen görüldüğü gibi yansıtılamadığını söylemiştir. Bazı durumlarda bir rüya gördüğümüzü, bunun bir kâbus ya da hoş bir şey olduğunu anımsarız da ayrıntısı biz uyanana dek silinip gitmiştir: Böyle iyi anımsayamadığı bir rüyayı yorumlamaları için tüm sihirbazlannı, astrologlarını ve falcılarını çağırtıp konsültasyon yaptıran Babil Kıralı Nabukadnezar'ın bölük pörçük ipuçlarmdan yollanmış ilahi mesajın ne olduğunu çözünceye kadar çektiğini kutsal kitaplar yazar. Hangi birimizin bu kadar yardımcısı var? Rüya yorumlarıyla ilgili bilgiler incelendiğinde ta eskilerden beri insanların küçümsenmeyecek bir bölümünün rüyalarının yorumlanması için Şamanlara başvurduklarını görüyoruz. Bugün bile Sibirya'da, soydaşlarımızm yaşadıkları yerlerde, sonra Moğolistan'da ve Eskimolar arasında da Şamanlar hâlâ işlevlerini sürdürmektedirler. Bu durumda dilleri dilimizi andıran Sibirya topluluklarından • Şaman getirtmek akla yatkın bir tutum gibi görülmektedir. Müslüman bir ülkede belirmiş çarpıklıkları çözümlemek için Şaman papazı getirtmek dine sığar mı? Bu soruyu Diyanet nasıl cevaplar bümeyiz ama, bizce bu vahim durumda her dinin papazının hem yorumuna, hem de duasına muhtacız; varsın gelsinler; köktendinci olmadıkça hiçbirinden zarar gelmez!#