Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 EYLÜL 2018, CUMARTESİ SAYFA 3 2018’de bir yıldızÜnlü olmanın kitabının yeniden yazıldığı, kimsenin keşfedilmeye ihtiyacı olmadığı bir dönemde... nasıl doğar? GÜLİZ ATSIZ NOYAN Lady Gaga’nın Bradley Cooper’la birlikte oynadığı A Star is Born, bugüne kadar aynı isimle çekilen diğer üç filmdeki şöhret tarifini nasıl değiştirecek? 1937 tarihli ilk A Star is Born’un yıldızı Janet Gaynor’du. 1954 yapımı filmin başrolünde Judy Garland vardı. Filmde en çok akılda kalan ‘yıldız’ Barbra Streisand olsa gerek. 29 Ağustos’ta başlayan Venedik Film Festivali bugün sona eriyor. Altın Ayı’yı hangi film alırsa alsın, Lady Gaga’nın festivale tekneyle yaptığı havalı giriş kadar çok konuşulmayacak gibi görünüyor. Siyah topuklu ayakkabıları, 1940’ların saç modellerinden esinlenmiş topuzu, kırmızı gülü ve oturuşuyla, kültürel hafızamızda kalıcı bir yer edindi. Marilyn Monroe’nun uçan eteğini tutarken verdiği poz veya Rita Hayworth’un eldivenini çıkarıp attığı anki duruşu gibi, Lady Gaga da ileride klasikleşecek bir Hollywood anı yaşamış olabilir. Elbette bunu biraz da zaman gösterecek. Dönemin haleti ruhiyesi Bugün dikkat çeken esas mesele ise Gaga’nın Bradley Cooper’la birlikte oynadığı A Star is Born (Bir Yıldız Doğuyor) adlı filmin, bugüne kadarki dördüncü A Star is Born olması. Yeniden çevrimler ve orijinalleri arasındaki farklara göz atmayı her zaman eğlenceli ve önemli bulsam da, hangi filmin, hangi dönemde, hangi nedenle yeniden çevrildiğini düşünmek çok daha ilginç gelmiştir. Mesela, Türkiye sinemasında bilinen üç ayrı Vurun Kahpeye uyarlaması var. Üçünün de konusu ve karakterleri genel hatlarıyla aynı olsa da, çekildikleri dönemin haleti ruhiyesinden kaçamıyorlar. Aynı şekilde, ilki 1956’da çekilen Invasion of the Body Snatchers’ın pek çok yeniden çevrimi var ve hepsinin de söylemi çekildiği dönemin politik atmosferi içerisinde bir anlam ifade ediyor. A Star is Born da daha önce 1937, 1954 ve 1976 yıllarında çekilmiş. Neredeyse her 20 yılda bir, bu filmden bir tane yapılmış. Bu hesaba göre 1976 ve 2018 arasında, 1990’ların ortalarında bir tane daha yapılmış olması gerekirdi. Filmin tekrar etmesi kadar, etmemesi de oldukça garip. 1937’de ilk çekildiğinde merkezde Hollywood düşleri ve gerçekleri var. Oyuncu olmak isteyen Esther’e herkes onunla aynı hayali kuran binlerce genç kız olduğunu, aralarından ancak birinin yıldız kumaşı taşıdığını ve Esther’in diğerlerinden daha özel olmadığını söylüyorlar. Oysa anneannesi, gerçek bir Amerikan hayalperesti. Zamanında o da kocasıyla Amerika’ya yerleşmek istediğinde herkes o vahşi topraklarda hayat kurmanın ne kadar zor olduğunu anlatıp durmuş. Söylenenlere kulak asmayıp Batı’ya göç etmiş bir maceracı olarak, torununun “Batı’ya” gitme hayallerini destekliyor. Doğrudan temasın bedeli İlk film, şan ve şöhretin duygusal bedelinin ağır olduğu yönünde uyarılarda bulunurken, 1954’te yeteneğin ve çok çalışmanın yeterli olmadığı, yıldız olabilmek için şans da gerektiği vurgulanıyor. Her iki filmde de Esther’in yıldızı parladıkça onu keşfeden ve daha sonra da onunla evlenen adam, Norman Maine’in kariyeri kötüye gidiyor. Maine’in isminin yazdığı afişler indirilirken, Esther’in filminin afişleri asılıyor. Her iki filmde de, yeni bir yıldızın parlayabilmesi için öncekilerden birinin çekilmesi icap ediyor. Hollywood’un belli bir yıldız kotası varmış ve eskiler yer açmadan yenisi gelemezmiş gibi bir anlam çıkıyor. 1976’da bu imaj biraz değişiyor. Esther’in plak satışları yükseldikçe sevgilisi Norman, alkollü ve narkotik rock & roll hayatı yüzünden kendi sonunu hazırlıyor. Üç filmde de şöhretin bedelinin çok ağır olduğu ortak bir tema olarak tekrar ediyor. Norman’ın hayatı hakkında pek bir şey bilmesek de, şöhret yüzünden içtiğini, içtikçe kariyerinin daha kötülediğini görüyoruz. Esther ise kocasıyla kariyeri arasında bir seçim yapmak zorunda hissediyor. 2018’de bu hikâyenin neden raftan indiğini tahmin etmek çok zor değil aslında. Andy Warhol ve 15saniyeliğineşöhret dönemi sonrası, ünlü olmanın kitabının yeniden yazıldığı bir dönemdeyiz. Kimsenin keşfedilmeye ihtiyacı yok çünkü herkes kitlesine doğrudan ulaşabiliyor. Televizyondan veya sosyal medyadan, özel hayatı ve mahrem olanı kamusallaştırarak ünlü olunabiliyor. Hali hazırda ünlü olan sanatçılardan bile gündemde kalabilmek için özel hayatlarını paylaşmaları bekleniyor. Bu kadar doğrudan temas halinde olmanın “bedeli” de, belki nefret mesajlarıyla karşılaşmak olabilir. Ally (Yeni nesil Esther), şarkılarını ve sesini beğenen kimsenin dış görünüşünü beğenmediğini, bu yüzden de kendi şarkılarını söylerken rahat hissetmediğini anlatırken biraz bu duruma mı gönderme yapıyor acaba? Filmi izlemeden bir şey söylemek doğru olmaz ancak fragmandan Cooper, sanki filmin bu boyutuyla hiç ilgilenmemiş gibi görünüyor. Eğer öyleyse, ilk yönetmenlik denemesi için neden bu hikâyeyi seçtiğini bir kez daha düşünmek gerek. Lady Gaga’nın Venedik Film Festivali’nden filmin tanıtımına gelişi unutulmaz kareler arasına girdi. C MY B