Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AHMET BÜKE’DEN ‘KIRMIZI BUĞDAY’
Toprağın hafızası:
Sınıf, direniş ve yeryüzü!
“Eski dünya ölüyor, yenisi doğmak için mücadele ediyor.” büyüyen halkların acısını ve direnişini yazıyor. Gördes dağlarında,
Manisa ovalarında, Çanakkale cephesinden kasaba kahvelerine dek
Gramsci’nin bu cümlesi, Ahmet Büke’nin Can Yayınları tarafından
yayımlanan Kırmızı Buğday adlı romanının hem düşünsel uzanan bu anlatı; bize bildik tarih kitaplarının ve resmi anlatıların
hem de anlatısal omurgasını oluşturuyor. dışında kalan, “altta kalanların” sesini taşıyor.
Büke, bu romanında yalnızca bir coğrafyayı değil,
Edebiyatın yalnızca estetik bir uğraş olmadığını, aynı zamanda
bir sınıfın tarihini; yalnızca bir savaşı değil, o savaşın gölgesinde siyasal ve toplumsal bir müdahale biçimi olabileceğini gösteriyor.
SINIF ROMANI OLARAK
DOĞAN SEVİMBİKE
‘KIRMIZI BUĞDAY’
Ahmet Büke’nin bu romanı,
BİR ROMAN DEĞİL, TOPRAKTA YAZILMIŞ
pekâlâ bir “sınıf romanı” olarak
BİR EFSANE!
okunabilir. Ama bu, kuru bir ideolo-
Kırmızı Buğday (Can Yayınları), klasik anlamda bir köy ro-
jik söylemle değil, yaşantının için-
manı değildir. Çünkü burada köy, sadece bir mekân değil, bir
den gelen, içselleştirilmiş bir sınıf
bellek mekânıdır.
bilinciyle yapılmış bir anlatıdır.
Ahmet Büke, Anadolu coğrafyasının 20. yüzyıl başlarındaki
Büke, sınıf mücadelesini Marksist
halini romantize etmeden, yoksulluğu estetikleştirmeden, geç-
bir referans sistemine yaslamadan
mişi bir nostalji perdesiyle örtmeden anlatmayı başarıyor.
ama sınıfsallığın her dokusunu işle-
Romanın dili yalın ama her cümlesi yüklü. Yaşanmışlık, gör-
yerek anlatır.
gü, deneyim ve sezgiyle örülmüş bir anlatım söz konusu.
Burada toprak, yalnızca üretim aracı
Her karakter, her mekân, her çatışma sadece olay örgüsünü
değildir. Aynı zamanda bir çatışma ze-
değil, aynı zamanda bir tarihsel-tinsel zemini taşıyor.
mini, bir kimlik ve bir aidiyet alanıdır.
Romanda köylülerle şehirli eşraf arasındaki çelişki, ağalarla
Tıpkı “kırmızı buğday” gibi: Kan-
yoksulların kavgası, kadınların görünmeyen emeği ve savaşın
la sulanmış, umutla büyümüş, yokluk-
halk üzerindeki yıkıcı etkisi sınıfsal bilinçle ama ideolojik di-
la yoğrulmuş bir ürün! Halk bu buğ-
daktizme düşmeden işlenmiş.
dayın peşindedir. Ve bu uğurda, kendi tarihini yazmaya çalışır.
Büke, karakterlerini “iyi-kötü” ikiliğinde değil, çelişkilerinin
Yazdıkça da özgürleşir.
ve çabalarının içinde kuruyor. Arap Ali, yalnızca bir “Kuvvacı”
değil, halkın hayal kırıklıklarını, öfkesini ve özgürlük arzusunu EDEBİYAT VE BELLEK ARASINDA
üzerinde taşıyan bir figür. Gani Dayı ise geçmişten bugüne ta- Kırmızı Buğday, aynı zamanda güçlü bir bellek romanıdır.
şınan halk bilgeliğinin, Maya ve Dünya karakterleri de patriyar-
Bellek, yalnızca geçmişi hatırlamak değil, geleceği kurmak için
kanın baskısına karşın ayakta kalmaya çalışan kadınların sesidir.
gerekli olan siyasal bir eylemdir.
Roman boyunca anlatılan her hikâye bize şunu söyler: “Unu-
KURTULUŞUN SINIFSAL YÜZÜ
tursan, tekrar eder.” Bu yönüyle Büke, belleği politikleştirir.
Resmi tarih anlatılarında Milli Mücadele genellikle teksesli
Unutulmuş köyleri, yakılmış tütünlükleri, terk edilmiş evle-
ve tek sınıflı bir yapı içinde sunulur. Ancak Kırmızı Buğday bu
ri, isimsiz mezarları anlatır. Çünkü bunlar hatırlandıkça, müca-
anlatıyı ters yüz eder.
dele de sürer.
Ahmet Büke, Kurtuluş Savaşı’nın yalnızca emperyalizme karşı
TARİHİN ALTINDA KALANLAR
değil, aynı zamanda içteki egemen sınıflara, işbirlikçilere, ağa- BU ROMAN BİZİMDİR
Roman boyunca, anlatıcı bizleri görünmeyen tarihle, yani
lara ve bürokratik zorbalara karşı da verildiğini ortaya koyar. Kırmızı Buğday, edebiyatın yalnızca estetik bir uğraş olma-
“altta kalanların tarihi”yle buluşturur.
Romanın birçok yerinde görülen isyan hali, yalnızca silah- dığını, aynı zamanda siyasal ve toplumsal bir müdahale biçimi
Tütün üreticilerinin, ırgatların, dul kadınların, kaçkın çocuk-
lı mücadeleye değil, açlığa, sömürüye, toprak gaspına ve keyfi olabileceğini gösteren bir roman.
ların, köy öğretmenlerinin tarihidir bu. Resmi belgelerde adı
şiddete karşı da yöneliktir. Ahmet Büke, bu romanında büyük laflar etmeden büyük ger-
geçmeyenlerin, fotoğraflarda çıkmayanların tarihidir.
Bu anlamda yaklaşımı, epik değil dramatiktir. Kahramanlar çekleri anlatıyor. Ne kahramanlık taslıyor ne de didaktikleşi-
Her bir karakter, Anadolu’nun farklı bir kırılma noktasına
değil, sıradan insanlar konuşur bu romanda. yor. Ama halkı dinliyor, toprağı okuyor, tarihe kulak veriyor.
işaret eder. Bu yönüyle roman, yalnızca geçmişi değil, bugünü
Eylem, destansı değil gündeliktir: bir ekin biçimi, bir isyan Bu yüzden Kırmızı Buğday, bugün hâlâ süren eşitsizliklerin,
de tartışmaya açar. Büke, tarihe bir “kahramanlar geçidi”
fısıltısı, bir terk ediş, bir yas... toprak üzerindeki mülkiyet kavgalarının, emeğin görünmeyen
Halk kendi yaşamının öznesi olmaya çalışır, çoğu zaman ba- olarak değil, acılarla ve umutlarla yoğrulmuş bir mücadele yüzünün romanı olarak okunmalı.
şarısız olur, kimi zaman kazanır. Ama hep ayaktadır. İşte bu alanı olarak yaklaşır. Bu yaklaşım, romanı belgeselci ya da Her satırı, her karakteri, her suskusu bize şu soruyu sorduru-
yüzden Kırmızı Buğday halkın romanıdır. akademik değil, şiirsel ve politik kılar. yor: “Bu topraklar gerçekten kimin”.
n
ABRAHAM MERRITT’TEN ‘TİLKİ KADIN’
.P. Lovecraft’ın üstadı saydığı, fantastik edebiyatın ve tarafından yayımlanan Tilki Kadın - Toplu Öyküler adlı öykü
bilimkurgunun kurucu isimlerinden Abraham Merritt, koleksiyonu, insanlığın en ilkel korkularını sanatsal ustalıkla
Hgazetecilik mesleğinden aldığı disiplin ve araştırmacı harmanlayarak yetkin bir deneyim sunuyor.
kimliğiyle edebiyatın sınırlarını zorlamış, büyüleyici
Uzak Çin’in ıssız tepelerinde işlenen intikam draması
üslubuyla “pulp” türünü sanat seviyesine taşımıştır.
Tilki Kadın’dan, yeraltı krallıklarının dehşet verici sakinlerini
Gary Gygax’ın “Dungeons & Dragons” evrenine, Michael
betimleyen Çukurun İnsanları’na uzanan bu seçki, fantastik
Moorcock’un epik fantezileri ve daha birçok kişiye etkisi edebiyatın zirvesindeki yapıtları okuyucuyla buluşturuyor.
bilinen Merritt’in “weird fiction” usulü, modern fantastik ve
Her sayfa, bilinen dünyanın sınırlarını yıkan bir kapıya
bilimsel kurgunun temel taşlarını inşa etmiştir.
dönüşürken Merritt’in eşsiz hayal gücü gerçeklikle rüya
Kayıp uygarlıkların gölgesinde yankılanan çığlıklar,
arasındaki çizgileri belirsizleştiriyor.
n
metal canavarların sessiz tehdidi, mistik Doğu’nun
kan donduran sırları... Tilki Kadın - Toplu Öyküler / Abraham Merritt /
Abraham Merritt’in Hazal Sevdi’nin çevirisiyle Fihrist Kitap Çeviren: Hazal Sevdi / Fihrist Kitap / 180 s. / 2025.
4 Eylül 2025
12