Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
(21 HAZİRAN 1905 / 15 NİSAN 1980)
JEAN-PAUL SARTRE
Varoluşun tehdidiyle karşı karşıya
kalan insan ve ‘Bulantı’!
eden burjuva entelektüel konformizmine karşı çıkar.
FERDA FİDAN
Ayrıca Roquentin, burjuva yaşam tarzını varoluşsal
ıstıraptan kaçma çabası olarak görür: Alışkanlıklarına,
929 yılında eğitimini başarıyla tamamlayan genç öğretmen Jean-Paul Sartre,
maddiyata ve sosyal kimliklerine tutunan burjuvalar insanlık
Normandiya’da Le Havre Lisesi’ne felsefe öğretmeni olarak atanır. Burada 1936’ya
durumunun saçmalığını görmekten kaçınırlar.
1 kadar görev yaptığı yıllarda, Melancholia adını verdiği bir roman yazmış ama yapıt
Roquentin de bu ayartmaya karşı mücadele verir. Ancak,
Gallimard Yayınevi tarafından reddedilmiştir.
ruhunu kaplayan bulantı onu dünyayı olduğu gibi yani
Genç öğretmen yazarlık yeteneği hakkında kuşkulara düştüğünden bunalımlı bir dönemden
ham ve gerekçesiz görmeye zorlayarak, özgürlüğüyle ve
geçmektedir. Ancak 1937’de, öğretmenlik eğitimi sırasında tanıştığı Simone de Beauvoir ile
dolayısıyla eyleme geçme sorumluluğuyla yüzleştirir.
birlikte Paris’te büyük bir liseye tayin olduğunda yaşamında yeni bir dönem başlar.
Önemli değişiklikler yaptığı romanı nihayet yayıncı tarafından kabul edilmiştir. Ana
PANİĞE KAPILAN YALNIZ İNSAN!
karakter Antoine Roquentin’in günlüğü şeklinde kaleme alınmış olan roman Bulantı başlığı
Evrende yerini bulmakta güçlük çeken, tüm doğaya ve insanlığa
altında 1938’de yayımlanır ve büyük bir ilgiyle karşılanır.
yabancılaşmaya başladığının bilincine vararak paniğe kapılan
yalnız insandır Antoine Roquentin.
ÖZKURGUSAL BİR YAPIT!
Geleneksel kuralların tamamen hayal ürünü olduğunu fark ettiği an duyduğu endişe Sartre’ın
Romanın ana karakteri 35 yaşında bekâr bir tarihçi olan Antoine Roquentin, Bouville
daha sonra “Varoluşçuluk bir hümanizmdir” adlı metninde vurgulayacağı
şehrinde Marquis de Rollebon adlı tarihi kişiliğin biyografisini yazmaktadır.
gibi “varoluşun özden önce” geldiğine işaret eder, zira sosyal kurallar ve
Bouville haritada olmayan ama her yönüyle Sartre’in genç bir felsefe öğretmeni olarak
geleneksel ahlakın keyfi seçimler olduğunun ve evrensel bir insan özünün
atanmış olduğu Le Havre kentini andıran bir Normandiya şehri olduğundan, romanın
temelini oluşturamayacağının bilincine varan bireyin gözünde bu kurallar
özkurgusal bir boyutu olduğunu da göz ardı etmememiz gerekir.
yok hükmündedir.
Roman, Roquentin’in yalnız başına yaşadığı bu kentte vaktini
Bu nedenle kendi yaşamının anlamını kendi çabalarıyla yaratmalı,
kütüphanelerde çalışarak ve kafelerde bira içerek geçirirken kapıldığı
kendi kaderini kendi uğraşıyla çizmelidir.
tarifsiz bunalımın ilerleyişini günlüğüne özenle kaydeder.
Çünkü herhangi birinden ya da bir kurumdan medet
Yavaş yavaş yanılsamalarından sıyrılırken o zaman kadar hiç
ummanın boş olduğunu bilen insan artık özgürleşmeye yani
dikkatini çekmemiş olan nesnelerin rahatsız edici boyutlarıyla karşı
yaşamını salt kendi eylemleriyle inşa etmeğe mahkûmdur.
karşıya geldiği başka bir dünyaya düşmüş gibi hisseder kendini.
Roquentin dünyanın önceden belirlenmiş herhangi bir
KOLEKTİF ÖNEMİ OLMAYAN BİR GENÇ ADAM,
anlamı olmadığının bilincine varmıştır: Yani ona yön gösterecek
SALT BİR BİREY: ‘ANTOINE ROQUENTIN’!
tanrısal bir güç olmadığı gibi, hiçbir aşkın değer hangi yola sapması
Yazar Antoine Roquentin’i Céline’den alınma bir epigraf ile “kolektif
gerektiğini dikte edemez.
önemi olmayan bir genç adam, salt bir birey” olarak tanımlar.
Buhranı o derece artmıştır ki Roquentin yaşamında bir
Bekâr bir tarihçi olan Roquentin, Sartre’ın Le Havre’dan
şeylerin kökten değişmesi gerektiğine kani olur:
esinlenerek hayal ettiği Bouville şehrinde oturur ve
Marquis de Rollebon hakkındaki kitap projesinden
günlerini halk kütüphanesinde Marquis de Rollebon’un
vazgeçer, devamlı özlediği ve uzun süredir yeniden bağlantı
yaşamı üzerinde araştırmalar yaparak geçirir.
kurmaya gayret ettiği eski metresi Anny’den kesin olarak
“Bana bir şeyler oldu” diye başladığı günlüğünde
ayrılır ve son olarak Bouville’i terk etmeğe karar verir.
Roquentin, dünyayla olan ilişkisinde gözlemlemeye
Sartre’ın yarattığı hayali bir figür olan Marquis de
başladığı tuhaf değişiklikleri çözümlemeye uğraşır.
Rollebon da geçmişin anlamsızlığını ve tarihin bir yanılsamadan ibaret
Neden olduğunu tam olarak anlayamasa da en yalın nesneler dahi ona
olduğunu gösterir:
artık tuhaf görünmeye, büyülediği kadar da endişelendirmeye hatta düşmanca
Yaşadığı kriz boyunca, yavaş yavaş, Roquentin böyle bir figürün yaşamına
görünmeye başlamıştır.
saplanıp kalmanın hiçbir önemi olmadığını görür çünkü tarih de salt yapay bir
Deniz kenarından topladığı bir çakıl taşının, kafede masasında duran bira
kurgudan ibarettir ve daha içsel bir projeye yönelmeye, edebiyata atılmaya karar
bardağının bile ona mide bulantısını andıran bir sıkıntı verdiğini fark ederek iyice
verir. Salt “var olmak” amacıyla yeni bir yaşama başlamaktır artık tek isteği.
korkuya kapılır ve adını koyamadığı bir girdapta boğulmaya başlar.
Romanında felsefi “olumsallık” kavramına somut bir biçim veren Sartre
için fazladanlığının farkına varan insanın, yaşamına hiçbir şey olmamış gibi
NESNELERİN ‘CANAVARCA VARLIĞI’!
devam etmesi olanaksızdır: “Hiçbir şey değişmedi, ancak her şey farklı bir şe-
İçine düştüğü buhran bir zaman sonra belediye parkında bir kestane ağacının
kilde var olmaya koyuldu.”
köküne bakarken duyduğu “korkunç coşkuyla” tavan yapar:
“Amacıma ulaştım: Bilmek istediğimi öğrendim. Bulantı beni
SARTRE’A GÖRE, ÖZGÜR İNSAN!
terk etmedi ve yakın zamanda da terk edeceğini sanmam ancak
Roquentin için bu açıdan özgürlük korkutucu bir yüktür şüphesiz: “Yalnız ve
artık bundan muzdarip değilim, bu artık bir hastalık ya da
özgür. Ama bu özgürlük biraz ölüme benziyor.” Ama aynı zamanda bir fırsat olduğu
geçici bir nöbet filan değil: Bu benim.”
da kesindir. Sartre’a göre, özgür insan statümüzden sıyrılamayacağımız içindir
Metaforik bir imgedir bu: İçindeki değişimin koparılıp atılamayacak,
ki yaşamımıza bir anlam yükleyebilmek elimizdedir. Yani özgürlük istediğimizi
ruhuna derinden kök salmış bir duygu olduğunu gösterir.
yapabilmek değil, aksine ezici bir sorumluluktur.
Roquentin hiçbir şeyin tutarlı bir anlamı olmadığını, herkesin ve her şeyin “olumsal” oldu-
Böylece, saçmalık hissi ve yalnızlıkla boğuşmak pahasına da olsa Roquentin varoluşunu
ğunu yani fazladan olarak kabul edilebileceğini keşfetmiştir.
kendi azmiyle inşa etmesi gereken bir proje olarak kabul etmeye karar vermiştir.
Salt psikolojik olarak değil, fiziksel anlamda da hastadır artık. Başı dönmeye başlar, ayakta
Yapıtın son sayfalarında, yüreğinde bir umut ışığı belirmiş gibidir. “İfade edilen
durmakta zorlanır, nesnelerin “canavarca varlığı” artık gerçekten dayanılmaz gelmektedir.
sözcüklerin, sayfaların ardında, var olmayan, varoluşun üstünde olan bir şey olduğunun
anlaşılabileceği” bir “eser” yazmanın düşünü kurmaya başlar.
BURJUVA KÜLTÜRÜ İLE DEĞERLERİNE KARŞI ÇIKAN VE
ALAYA ALAN DA BİR ROMANDIR ‘BULANTI’! Dünyanın çıplak gerçekliği karşısında umutsuzluğa kapılmak yerine, bir roman yazmayı
planlayarak edebiyat yoluyla bir anlam yaratmaya karar vermiştir.
Nesnelerle de bitmez: Ansiklopedilerdeki bütün bilgileri, alfabetik sırayla günbegün
öğrenmeyi kafasına takmış olan ve Otodidakt adını taktığı adam gibi, insanlar da ona çok İnsanın saçma kavramıyla karşı karşıya geldiğinde aşması gereken engelleri anlatan Bulantı,
tuhaf gözükmektedir. Bouville sakinlerinin yaşam şekillerini de anlamakta güçlük çeker. bu duruma verilen fiziksel ve varoluşsal tepkiyi betimler.
Yapıt, aniden ortaya çıkan gerçeklikten ve insanların korkularını yatıştırmak için inanır gibi
Bulantı, burjuva kültürü ile değerlerine karşı çıkan ve alaya alan da bir romandır.
Her şeyi öğrenebileceğini iddia eden, ilerlemeye ve evrensel ahlaki değerlere körü körüne yaptıkları yanılsamalardan sıyrılarak geçmişi silmek, yeniden başlamak isteyen bir “yalnız
gezerin” seyir defteridir ve varoluş tehdidiyle karşı karşıya kalan bir insanın kendisinden
inanan Otodidakt burjuva iyimserliğinin bir figürüdür: Roquentin onu hem duygusal hem de
gülünç bulur. Otodidakt aracılığıyla Sartre özgür düşüncenin yerine basmakalıp fikirleri tercih başka bir çıkış yolu olmadığını kabullenmesiyle son bulur.
n
12 24 Nisan 2025
Çizim DAVID LEVINE