Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kentlilerin başına geçiyor bir anlatı yerlemi halinde. le, yerli yerindeki suskularıyla taze bir hava kazandır- Öyküler, bağlamlı yanlarına karşın kendi içlerinde
dığı anlatısını okur nezdinde uçurmayı başarıyor. birbirlerini çözündüren, geçmişle şimdi arasında
Pelin’in yer yer söylen, masal edası yakıştırdığı,
Nitekim İlke, anlatımcılığı aşan, artalanlarını sıkı oynak halkalar halinde belirli bir yöne doğrultulan
bu doğrultuda Hüseyin Rahmi havası yansıttığı
sıkıya birbirine ilmeklediği, eksilti yoluyla anlamsal çatı tasarımı çıkarıyor ortaya.
öne sürülebilecek bu ilginç anlatısı, biçem gereği
derinlik deltaları oluşturduğu bir öyküleme getiri- Böyle olunca kitaba adını veren öyküden
abartıyla da örtüşür hale geliyor doğal olarak.
yor. Böylelikle verimleriyle doğrusu okurun beklen- hareketle eski ahşap köşk kadar öykü kişilerinin
Kenti saran Binbir Gece Masallarının değişkesi
tisini karşılayacak bir esintinin de önünü açıyor. onunla ilişkisi ya da birbirine geçip birbirinde
gözüyle de bakılabilir bu nedenle öykülere. Çünkü
Dünyayı, insani duruşu önemseyen, kendisini
yeni hüzünler yaşayıp damardan iç kırıklıklarına
kentle kentli tam anlamıyla birbirinin kışkırtıcısı
daha da geliştireceğinin işaretlerini veren, bu yönelmesi, öykülemede Murat’a izleksel katmanlar
olarak çıkacaktır artık ortaya.
yönde kalem oynatan bir yazar o. yaratma olanağı kazandırıyor.
Öykümüzün Cumhuriyetle neler kazandığını göz-
İLKE MIRIK: ‘KARANTİNAPOLİS’
MURAT ERCAN: ‘ÇATLAKTAN DOLAN’
den geçirirken bu coşkulu günü, 29 Ekim’i öykü-
İlke Mırırk (d. 1984), Karantinapolis’ten
Murat Ercan (d. 1989), ilk öykülerini okumasam bile
müz adına da ayrıca kutlamamız gerektiği çok açık.
(Edebiyatist, 2024) önce ilk öykü kitabını da
bu ikinci öykü kitabı Çatlaktan Dolan’la (Mahal, 2024)
Sen de kendi öykülerinle bin yaşa Cumhuriyet!
n
okuduğum genç öykücülerimizden biri.
iyi bir öyküleme kalemine sahip olduğunu gösteriyor.
O, verimlerini geleneksel anlatı biçemiyle kursa da
Bağlamlı yanlarıyla, Aslı Erdoğan metinlerine www.sadikaslankara.com, her perşembe
düz bir anlatımla kuruyormuş göründüğü bu öyküle- göndermeleriyle enikonu bir yabancılaşma ağı da öykü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında
mede yine de dile kattığı alaysamalı göndermeleriy- kuruyor öykülerinde. güncellenerek sürüyor.
DEMET CENGİZ’DEN ‘GÖL KIYISINDA LEYLÂ’
Kadına, kimliğe ve kadere bir ağıt!
“İnsanın soluğunu kesecek, bizi kendimizden utandıracak kadar Birinin yandığı cehennem ötekinin cenneti olabilir mi?
Demet Cengiz, Adımı Deniz Koydular ve İçimde Yanan Nehir
etkili bir roman.” Ülker İnce
adlı romanlarının ardından “Su Üçlemesi”ni tamamladığı Göl
Genç bir kız elinizden tutacak ve sizi insan kalmanın olanaksız
Kıyısında Leylâ - Yer haberlerini anlattığında (İnkılâp Yayınevi)
olduğu bir eve götürecek. Sadece bedenlerin değil, ruhların
adlı romanında, varoluş acılarını, kimlik arayışlarını ve çekilen
da rehin tutulduğu bir eve… Pencerelerin demir parmaklıklı,
Tanrı sancılarını bir arada işliyor.
perdelerin kapalı, gün ışığının yasak olduğu bir geneleve... Sert gerçekçiliği, büyülü gerçekçilikle özgün bir dille harmanlıyor.
çekebilir mi? Düşünme egzersizleri, felsefe
ZEYNEP BARKIN
sohbetleri yapabilir mi? Kadın bedeninin para
getiren bir yatırım aracına dönüştüğü genelev,
“Ah Leylâ, kaldır başını! Senin değil bu utanç, kaçırma
bir fahişeye okul olabilir mi?
o muhteşem bakışını. Kıyam et Leylâ, kıyam et.”
Romandan... BİRİNİN CEHENNEMİ ÖTEKİNİN CENNETİ
Leylâ genelevden çıkışını ve ondan sonra
“Su Üçlemesi”ni tamamladığı üçüncü romanı Göl Kıyısında
kurduğu yaşamı -başka türlü bir esirlik olmasına
Leylâ - Yer haberlerini anlattığında (İnkılâp Yayınevi), Demet
karşın- cennet sayıyor.
Cengiz’in özgün kaleminden gerçek bir kimliksizlik, gerçek bir
Leylâ’nın bir karanlıktan çıkıp başka
var olamama öyküsü.
bir gölgelikte saklandığı yaşamı şu soruyu
Üçlemenin önceki iki kitabında olduğu gibi Göl Kıyısında
sorduruyor: Birinin yandığı cehennem ötekine
Leylâ’da da odağına parçalanan kadınları ve hırpalanan
cennet olabilir mi?
çocukları alıyor Cengiz.
“Su Üçlemesi’nin ilk romanı Adımı Deniz
Kimlik, kader, inanç ve varoluş sancılarını aynı anda işlediği
Koydular ve ikinci romanı İçimde Yanan Nehir’i
romanında kadın sömürüsünü, şiddeti, acıyı, yoksulluğu,
okuyanlar bu soruyu daha da güçlü soracaklar.
görünmezliği özgün ve sarsıcı bir dille anlatıyor.
Demet Cengiz, her ne kadar kendi evrenini
Usta şair, yazar ve çevirmen Özdemir İnce’yi romanın
kurmuş olsa da üçlemenin her bir romanını
editörü olarak görmek ise okur için başlı başına hoş bir sürpriz.
diğerlerinden bağımsız okunabilir yapıtlar olarak
kaleme almış.
KARANLIKTA GÖRÜNMEYENLER ERKEĞİN ADI YOK!
Sondan, baştan veya ortadan girilebilecek
İstanbul’un kasıtlı olarak karanlık bırakılan sokaklarında gün Bu romanda erkeğin adı
bu evrende, her roman her seferinde bambaşka
ışığının yasak olduğu bir bina… Sıkı sıkıya örtülen perdeler… yok. Demet Cengiz romanında,
açılarla aynı insanların farklı kabuklarını
Demir parmaklıklarla özgürlüğe geçit vermeyen pencereler… Türkiye’de kadın haklarının
soyuyor. Ötekine cennet olabilen bir cehennemi,
Bir mal gibi alınıp satılan bedenler… Adları ve yaşları
en güçlü savunucularından
en iyi “Su Üçlemesi”ni sırasıyla okuyanlar
bilinmeyen, dünya gezegenindeki varlığı somut olarak ispat
Duygu Asena’ya selam ederek
anlayabiliyor.
edilemeyen kadınlar… hiçbir erkek kahramana isim
Sevgi, şefkat, merhamet ve adalet kıtlığındaki insanlar…
vermemiş. Çürümüş bir
MİSTİK ESİNTİLER
Usta çevirmen ve yazar Ülker İnce’nin dediği gibi Göl
düzenin içinde adı, kimliği ve
Demet Cengiz, diğer romanlarında olduğu
Kıyısında Leylâ, insanın soluğunu kesecek, bizi kendimizden
bir yaşamı olmayan kadınların çektiği acıları, maruz kaldığı
gibi Göl Kıyısında Leylâ’da da eşzamanlı olarak farklı pek çok
utandıracak kadar etkili bir roman.
işgali, şiddeti, sömürüyü, yok sayılmayı, yoksulluğu anlatırken
meseleye değiniyor. Okuyucu bir yandan sert bir gerçekçiliğe
Genç bir kız, okuyucuyu elinden tutuyor ve karanlıkta
erkekleri isimsiz bırakmış.
maruz kalıyor diğer yandan şiirsel mistik bir dille buluşuyor.
kalanların, görünmeyenlerin dünyasına götürüyor. Bir
Cengiz, dünyanın en büyük korkunçluklarını göz önüne
Kutsal kitaplardan ve Sümer tabletlerinden esin alan bölüm
genelevde başlıyor öykü.
koyarken sanki parmak uçlarında geziniyor, serçe parmağıyla
başlıkları ve metinler okuma keyfini artırırken kitabın sonunda
Bir çalışan olmadığı sürece hiçbir kadının; meraktan veya
işaret ediyor. Roman sakinlikle acıtıyor okuyucuyu. Nezaketle,
okuyucuyu bekleyen bir sürpriz var.
ihtiyaçtan gitmemişse pek çok erkeğin asla göremeyeceği,
acele etmeden, dinginlikle...
Başta yadırganan bölüm işaretlerinin sırrı ortaya çıkıyor.
bilemeyeceği genelevin korkunçluğu adeta boğuyor.
Sümer tabletlerinde yer alan dünyanın bilinen en eski aşk
İNSAN SİRKİ, GENELEV OKULU
Demet Cengiz yetkin bir kurguyla hem genelevin sermayesi
şiirinin heceleri bölüm işaretleri olarak kullanılmış.
Ne korkunç bir şey bir kadının, bir insanın bedenini satmak
kadınların hem de müşterisi erkeklerin gözünden birer
Kitabın sonunda bu şiirin birkaç satırı ve romana özel Türkçe
zorunda kalması! Daha korkuncu kişinin kendi bedeni üzerin-
pencere açıyor.
çevirisi de bulunuyor.
de bile mülkiyet hakkı olmaması! Esir tutularak bedeninin işgal
İnsanın insan kalmakta zorlandığı, kadınların sadece
Bütün güçlüklere ve kötülüklere karşın Göl Kıyısında Leylâ,
edilmesine, bir ganimet gibi yağmalanmasına ses çıkaramaması!
bedenlerinin değil, ruhlarının ve hayallerinin de satıldığı
iyiliğe, iyi insanlara ve aşka olan inancı boşa çıkarmıyor.
n
Alıcıların, satıcıların ve aracıların olduğu korkunç bir insan
bu cehennemde kötülüğün bir sınırı olması beklenir mi?
Roman cehennemde bile, çamurun ortasında bile insanın pazarı ya da insan sirki! Felsefenin ve dinlerin de sıkıştığı Göl Kıyısında Leylâ / Demet Cengiz / İnkılâp
insana hasedini gösteriyor. kötülük probleminin içinde boğulurken insan Tanrı sancısı Yayınevi / 248 s. / 2025.
30 Ekim 2025 13

