22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

(15 HAZİRAN 1929 / 11 EKİM 1999) Anadolu uyanışının yazarı: Fakir Baykurt! “Engelleri aşmak ve hayatı değiştirmek sanatın görevidir” diyen hapisliklerdedir. Bilincini ve duyarlığını, yaşamın Fakir Baykurt’un (15 Haziran 1929-11 Ekim 1999), yaşamının sanatlaştırılması, sanatın yaşamlaştırılması için yazarlıkla ve yazarlığının özü, bir köylü çocuğunun Köy Enstitüsü denilen bütünleştirmesindedir. Zorlu yazarlık maratonundaki sıkıntılarla bir kurumda özgürleşmesi, bu özgürleşmenin verdiği bilinçle ama atılımlarla, kazanımlarla dolu “uzun yol”dadır. yeşeren bir filizin koca bir aydınlık çınarına dönüşmesidir. Cumhuriyet aydını olmasındadır, düşünceleri doğrultusundaki Köy Enstitüsü’nde özgürleşen bir öğretmenin, yaşamın ödünsüz ömründedir, ülkemizin çağdaşlık, demokrasi, çağdaşlaştırılmasında örgütlü savaşımın zorunlu olduğu özgürlük, barış, sosyal adalet savaşımının aydını olmasındadır. bilinciyle Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) Dilini, yurdunu bunca seven bir aydının zorlu gurbet 92 kurucusundan biri ve genel başkanı olmasındadır, devrimci sınavındaki başarılarda, kıvançlardadır. Çıktığı bu uzun yolun öğretmenin kıyımında ve savaşımında, Devrimci Eğitim aydınlık kitaplığındadır. Şûrası’nda, Büyük Eğitim Mitingi’nde, Büyük Öğretmen 70 yıllık bir yaşam, yarım yüzyılı aşan yazın emekçiliği, Boykotu’ndadır. Çevresine ışık olmayı amaçlamış bir öğretmenin toplumsal, siyasal, kültürel savaşım, sayısı 60’ı geçen yapıtları sevdasının karşılaştığı saldırılar, dövülmeler, sövülmeler, bizi, önünde saygı ile eğileceğimiz bir Fakir Baykurt sürgünler, açığa alınmalar, sorgulanmalar, yargılanmalar, bilgeliğiyle buluşturur. hak mücadelesini, ağaya karşı çıkışını, do- ÖNER YAĞCI kuz köyden kovulsa bile “Yaşasın onuncu köy” demesini, kolektif yaşam özlemiyle do- FAKİR BAYKURT: ‘EDEBİYAT TIPKI lu bir genç için tatlı düşler sunan Irazca’nın EĞİTİM GİBİ İNSANLARIMIZI Dirliği’nde, Irazca Ana’nın muhtarla ve köyün BİLİNÇLENDİRME ARACIDIR’ “varsıl”larıyla tek başına savaşımını okuyoruz. Nüfusunun çoğunluğu kırsal kesimde ve her türlü olanaklardan yoksunluk içinde büyük bir yoksullukla FETHİ NACİ: “‘KAPLUMBAĞALAR’, ağa, jandarma, imam, töreler baskısı altında yaşayan TÜRK KÖYLÜSÜNÜN YARATICI milyonlarca köylünün aydınlatılması bir yazarın boy- GÜCÜNE İNANCIN ROMANIDIR!’ nuna borçtur bilincinde olan Fakir Baykurt, köyünde Kara toprağın rengini değiştirmek için savaşan ilkokulu okurken hece ölçüsüyle şiirler yazdı ilkin, Tozak köylülerinin üretimiyle, eğitimiyle, töresiy- dönemin birçok dergisinde şiirleri, öyküleri, köy le yaşamını okuduğumuz Kaplumbağalar için Fet- notları yayımlandı. hi Naci, “Türk köylüsünün yaratıcı gücüne inan- Türkiye Öğretmenler Sendikası’ndaki (TÖS) cın romanıdır” derken Şükran Kurdakul şu yargı- çalışmalarından ve öğretmenlikten arta kalan sını aktardı: “Kaplumbağalar, kendi çalışma, sa- zamanlarını okuyup yazarak edebiyata ayırdı. bır ve istem gücünü ortaya koyan topraksız köylü Ve “Türkiye toplumunun, en ağır üre- ile çağdışı kurumlara dayanan devletin kendi hal- tim işini yapan bu insanların bilincindeki ve kına yabancılaşması olayının romanıdır.” bilinçaltındaki istekleri, sevgiyi, tepkileri ve bel- Amerikan Sargısı, “Kahrolsun Amerika, Kah- li başlı çelişkileri, sanatın gereklerini göz önünde rolsun Emperyalizm, Bağımsız Türkiye, Ya Ba- tutarak yazmanın bir görev olduğunu anlıyorum. ğımsızlık Ya Ölüm” çığlıklarıyla yaşamının en Edebiyat tıpkı eğitim gibi insanlarımızı haya- coşkulu günlerini yaşayan, bu coşkulu günlerin- ta karşı devrimci tavırlı ve davranışlı yapma- de ilk copu yiyen, kelepçeyi taktıran, gözaltını da önemli bir bilinçlendirme aracıdır. Eğitim tanıyan, kurşunlanan gençlerin kendini bulduğu, elinden bırakmadığı bir romandı. ve edebiyat çalışmalarımın amacı bu noktada birleşmektedir” diyerek sürdürdü yazarlığını. Leyla Erbil’in “Baykurt’un değişmez inancını, insanın hak ve özgürlük istemlerine coşku katan, Yaşar Kemal’in, kendi kurtuluşunun kendi eline olduğunu, içinde bulun- Kendi deyişiyle, “gecelerini, düşlerini, yolculuklarını, “Bizim romanımızda bir yeniliktir. Diliyle konusu, insanları hep yazdığı, yazacağı insanların sorunları, özlemleri” duğu koşulları değiştirme potansiyeline olan güvencini tutuşu, düşünüşüyle bir yeniliktir” dediği Yılanların Öcü’nde, açıkça görürüz” dediği, toplumumuzun yarısını oluştu- doldurdu ve böylece asıl işinin yazarlık olduğunu hiç Irazca Ana’nın insan görünümlü yılanlarla savaşımı vardı. ran kadınların dramını sergileyen bir roman olan Tırpan’ı unutmayan bir yazar oldu. Omurgasını eğitimcilikle Hasan Âli Yücel’in, “Romanın kahramanı Irazca, Türk Adnan Binyazar şöyle tanımladı: “Tırpan, bir direnmenin gözlemciliğin oluşturduğu yapıtlarında insanın yaratıcı köylüsünü madde ve ruhça sömürenlere karşı savaşı umudunu yaşatır topluma. Dürü’süyle, Uluguş’uyla, Lin- gücüne olan inancını aktardı, Anadolu insanının sö- İstiklal Savaşı’nın devamı belleyen Atatürk devrimlerine lin’iyle… alınyazısı karşısında direnç gösteren bir toplu- mürüye ve baskıya karşı uyanışını, savaşımını yazdı. sahiden inanmış bütün Türklerin anasıdır. Oğlu, kuvvetl- mun dosdoğru öyküsü anlatılmıştır. Türkiye bir uyanışın iler tarafından yapılmış baskılar karşısında ezilip susuy- YUNUS NADİ ÖDÜLLÜ ‘YILANLARIN ÖCÜ’ eşiğine gelmiştir. Artık Kabak Musdular, istedikleri gibi or da Irazca Ana dimdik. Teslim olmuyor, peki demiyor, İlk öykü kitabı Çilli’den (1955) sonra kırsal kesimin giremeyeceklerdir Dürülerin koyunlarına…” boyun eğmiyor, dövüşüyor” diye tanımladığı Irazca Ana sorunlarını, köylülerin hak arama serüvenlerini işlediği 1970’li yıllarda Fakir Baykurt’un yeni romanlarını, edebiyatımızın unutulmaz tiplerinden oldu. “1958 Yunus Nadi Roman Armağanı”nı alan Yılanların bilgisizliğin, bakımsızlığın, yoksulluğun, batıl inançların Öcü (1959), Fakir Baykurt adının duyulduğu, kuşağımın TAHSİN YÜCEL: ‘NEREDEYSE HER ROMANI ve köylüyü köyünden eden bir otun simgesiyle anlatıldı- birçok insanı gibi hüzünlenerek, öfkelenerek, sevinerek, BİR SAVAŞIMIN ÖYKÜSÜ (OLDU)’ ğı, köyün, köylünün toplumsal sorunlarını ışıldak altına coşarak okuduğum ve ülkemiz kültür yaşamında önemli Sonra romanları, öyküleri, yazıları ardı ardına çıktı ve alan, ülkede yaşanılan gerçekleri anlatan Köygöçüren’i; bir yeri olan romanının adı oldu. doğal, yalın, şiirsel bir Türkçeyle ülkemizin bilge, usta, emperyalizmle işbirlikçilerinin ülkemizi nasıl sömürdükle- Filme alınması, yasaklanması, gösteriminin an- aydınlıkçı bir yazarı oldu ve Tahsin Yücel’in deyişiyle “her rini köy boyutuyla aktaran Keklik’i; Morsay yaylalarında- cak Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in el koymasıyla romanında neredeyse bir savaşım başlat(tı), neredeyse her ki köylülerin yaşamlarının zorlu koşullarını, gelenek göre- gerçekleşmesi, tiyatroya uyarlanması ama oynanmasının romanı aynı zamanda bir savaşımın öyküsü (oldu).” neklerini, çevrelerindeki bürokratları, aydınları, öğrencileri, engellenmesi bu destansı, gerçekçi romanın daha çok 1960’lı yıllarda çıkardığı Onuncu Köy’de, yozlaşmış kasaba memurlarını, kişilerin devletle ilişkilerin- yaygınlaşmasını sağladı. öğretmenlerin yazgısı haline getirilen baskıları, deki aksaklıkları anlatan Yayla’yı; Irazca’nın torunu olan Ezilmiş, ezilmekte olan Anadolu insanının 27 Mayıs yıldırmaları, sürgünleri aktaran köylüleri güçlü ve haklı Ahmet’in kentteki öğrencilik yaşamını, ülkede süren siyasal, Anayasası’ndan sonra bir çığ gibi büyüyen, sevdaya dönüşen olduklarına inandırmak isteyen Köy Enstitülü öğretmenin toplumsal kavgayı içeren Kara Ahmet Destanı’nı okuduk. >> 4 13 Haziran 2024
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle