Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
lanan kitaplar da şöyle: Hasan Hüseyin Korkmazgil / Ya-
Hasan Hüseyin, Haziran’da Ölmek Zor’la (1977) yi- zaten: “beyin sığmaz olmuş kafatasına/ öfke sığmaz olmuş
ne zor bir şiiri denedi ve başardı, günlük yaşamın şiirleşti- cankafesine/ peki ama nerde o kuş?” şamı Sanatı (Mehmet Aydın), Hasan Hüseyin Derler Adı-
rilmesiydi bu zor iş. “bre dağlarını sevdiğim/ bre karları- Toplumcu bir şairdi, şöyle diyordu: “Toplumda emeğin en na (İsmail Gençtürk), Bu Bir Hasan Hüseyin Kitabıdır (H.
yüce değer olduğunu savunan, insanın insan tarafından sö- Hüseyin Yalvaç), Türküleri Yakanlar, Gök Mavisi Bir Tür-
nı baharlarını” diye sürdürdüğü yurt güzellemesi, şiirinin
mürülmesine, insanın insana kulluğuna başkaldıran, insan- kü (Azime Korkmazgil), Hasan Hüseyin Korkmazgil / Baş-
halk edebiyatı damarına sağlam bir biçimde bağlandığının
kaldıran Dizeler (Dr. Hatem Türk) adlı kitaplar yayımlandı.
lık onurunun ancak böyle kurtulabileceğine inanmış olan,
ve yurtseverliğinin de kanıtı oldu.
kişilerin ve yığınların kafasında ‘insanca bir düzen’in özle-
“Sokakta tank paleti/ sokakta düdük sesi/ sokakta tomson/
ŞİİRİMİZİN ONURLU DAMARI
mini uyandıran ve böylesi bir düzen için kişiye ve yığınlara
sokağa çıkmak yasak/ sokaktayım/ gece leylak/ ve tomurcuk
HASAN HÜSEYİN’E CEZAEVİNDE
direnme gücü veren şair toplumcu şairdir.”
kokuyor/ yaralı bir şahin olmuş yüreğim” derken, sokakla-
YAZDIĞIM ŞİİR!
Hasan Hüseyin şiiri, insandan yana bir tavrın, susturula-
rın teslim alınmışlığına posta koyarken, “bu dünya kalma-
Acıyı Bal Eyledik’te yer alan “Nehirler Aka Aka” adlı
mayan, kırılamayan, türküsü olan bir sestir, umut ve sevgi
yacak haramilere!” diyerek yaşamı, yarını, gençliği, gele-
şiirinde, “Denize varmaktır amacı nehrin, denize varmak
dolu, özgürlük, bağımsızlık kokan, yürekli, sorumlu bir ses.
ceği, umut ve inancı, direnç ve dayanışmayı savunuyordu.
ey yolcu” diyen Hasan Hüseyin rahatsızlanmıştı, aylardır
Acılara Tutunmak’ta (1981) insana, umuda, siyasal ci-
GÜLMECE VE ÇOCUK ÖYKÜLERİ, GEZİ ölümle savaşıyordu.
nayetlerin acılarına, yöneldi. 12 Mart faşist dönemine ver-
NOTLARI, DERLEMELERİ VE HAKKINDA Cezaevi günlerim sürüyordu, Çanakkale’deydim. O gün-
diği ad olan Filizkıran Fırtınası’nda (1981) faşizmle he-
YAZILAN KİTAPLAR lerde yazdığım “Hasan Hüseyin” adlı şiirimden birkaç di-
saplaştı. Işıklarla Oynamayın’da (1982) bir türkücü saydı-
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nca sunulan şiirle- zeyle 26 Şubat 1984’te aramızdan ayrılan şiirimizin yürek
ğı sanatçı ve aydın sorumluluğunu şiirleştirdi.
rinden başka gülmece öyküleri (Öhhööö, Made in Turkey, işçisi, onurlu damarı Hasan Hüseyin’i saygıyla anıyorum:
Ölümünden sonra eşi Azime Korkmazgil’in hazırladı-
Bıyıklar Konuşuyor), çocuk öyküleri (Eşeğin Gözyaşları, “Hastaydın yatağında nehir/ açtık şiirini hüzünlendik/
ğı Kandan Kına Yakılmaz (1985) ve Tohumlar Tuz İçin- okuduk ‘nehirler aka aka’yı/ konuştuk nehir olmak ne-
Aşıcı Baba, Ormanın Öcü, Ressamın Bıldırcınları, Bece-
de (1988) adlı kitaplarında yer alan şiirlerinde de yurt sev-
rikli Çocuğun Düşleri), gezi notları (Bağdat-Basra Yolla- dir…/ Yolları acılarla dolu olsa da/ yolcusu tükenmez de-
gisi, doğa güzellikleri, insan, toplumsal mutluluk, özgür-
rında), derlemeleri (Eleştiriye Beş Kala, Kalmasın Ellerim nizin/ ve nehirler denize varacaktır/ bilirsin hasan
lük şiirleri vardı. Hasan Hüseyin’in şiirinin özü de bu idi Sizlerden Uzak) de olan Hasan Hüseyin hakkında yayım- hüseyin.”
n
ORLANDO POETRY ARTS’TAN
Yepyeni şiirler, şairler...
Elbette yeni yollar bulunacaktır şiirde, yepyeni bir dilin peşinde. Orlando Poetry Art, Nihat Özdal’ın Makas’ı, Emre Varışlı’nın
Ben Yüce Bir Kartonum’u, Monica Papi’nin Haz Havuzu, Petek Sinem Dulun’un Şeyseller’i, A. Emre Gengiz’in Linkbioda’sı,
Sena Türkmen’in Presto’su ve Elif Karık’ın Londinium’uyla dipten gelen dalgalara kucak açmayı sürdürüyor, onları gün ışığına
çıkarmaya özen gösteriyor. Orlando Art, şiir dünyamıza can katmayı Nilgün Emre ve F. Rüzgâr’ın emekleriyle sürdürüyor. İncecik
kitaplarda, bu şairler, farklı anlatım yollarını, yepyeni kurguları, etkileyici imgeleri, dize oluşumlarını özgün bir biçimde şiire
dönüştürmeye çabalıyorlar. Apayrı anlatımların, çok anlamlı sözcüklerin, yeni yol arayışlarının genç kitapları... Kısaca da olsa
değerlendirmeye değer kitaplar.
(Kaotika). Yani, işin özü şu: “Çiçek tozları uçuşurken/
GÜLTEKİN EMRE
üstünü örttüğümüz/ kusurların acı çekirdeklerini” ezi-
yor şair Petek Sinem Dulun.
ihat Özdal, kendi özgün dil ve anlatımını bul-
“sende talan var demişti/ kesme yapıştırma beceri-
muş, yolunu belirlemiş bir şair. Yepyeni bir
sini yeren/ gerilmiş oklarla/ yenilmiş sokaklarda bir/
N söylemin ilk elden tanığı. Yeni şiirlerini, te-
sende le yen bir gökyüzü ver her açısında// rose// ben
matik bir biçimde Makas’ta bir araya getirmiş. İnsan,
anlamı yordum sınadım kendimi/ ölümde dirim sızıntısı
kumaş ilişkisinin özlü söylemini öne çekmiş:
kendimi” (Grizgâh / Linkbioda /A. Emre Cengiz).
“Makaslar ihtiyatlıdır, açıklık düşüncesi, arzuları-
Çapsız düşüncelerin yuvarlana yuvarlana büyümesi-
nı ağırlaştırır./ İzinin sürüleceği bir kesik, kaybolanın
ne dur deme. Tuzaklara kaş çatma. “Kof dizelere” yüz
değişeceği bir melek, bazen/ o küçük parça daha uzun
vermeme. Geleceksizlik korkusuna yenilmeme.
sürsün diye dahil olur”muş. Öyle, bilinen bir şey “Ma-
A. Emre Cengiz’den Avrupa haritasında oradan bura-
kasın temel işlevi, bir şeyi kesmek”tir. “Daha/ azıyla
dan örneklere sarılarak direnç artırma denemeleri. Di-
yapabileceklerimiz için keseriz. Bir ülkeyi, kumaşı, da-
lin gücünü kavramış, anlatımın ruhuna iyi yuva yapmış
lı,/ duyguyu.” Makas, kumaşı, terziyi, giysiyi, ipliği,
soluklu dizeler.
iğneyi de çağrıştırıyor elbette.
Sena Türkmen’in, Presto’sunda, sokaktan çıkmadan ül-
Dil, belirleyicidir elbette anlatılanın ele aldığı konu-
ğimi anladım” (Başka Mağazalar). Yol, söz, düşünce, hayal
keyi dolaşma, ölüme varmadan yaşamın özüne ulaşma-
ların dünyasını ortaya koyarken. Yeniliği sezilmesi, duyum-
başlar ve biter, yeniden başlar. Günler komplo teorileriyle
ya çalışma, acıları, umutları, bebeklik hallerini, ana baba ol-
sanmalı. Hele şiirde bu daha da öne çıkarsa daha çabuk fark
çalkalanır. Karton, kendi dilini kurarken bir aşka açılan çe- ma yolunda saçını başını yolarak yolların dünyasını tanıma-
edilir. “Düzenli düzensiz yaralara” merhem olarak dil, ge-
lişkilerle dolu bir yolu da imliyor.
ya çalışma, anlatırken anlamaya çalışma, anlamaya çalışır-
leceğini de belirlemiş demektir. “Kulağında ters ders küpe-
Haz Havuzu’nda, şair Monica Papi, “Karanlık kuşları-
ken anlatma ve Thomas Bernhard’ın şu cümlesini baş tacı
si” hiç olmadan.
na attığın yemler hiçbirini doyurmadı/ Boğdu./ Simsiyah ka- etme var: “Doğmak mutsuzluktur. Yaşadığım sürece de bu
“Kehanetin soyağacı”nın ne olduğunu düşünürken, derme
lanlar suyunu sürmedi önüne.” (Mit) diyerek Uzakdoğu’nun mutsuzluğu, bir tek ölüm kesip atar bunu.”
çatma ömürlerin dünyasında ter-ten ve ruh üçgeninde “inci-
rüyasından, hayallerinden doğan imge ırmakları, bitki örtü-
Bir başka baş tacı cümle de Ergin Günçe’den: “Şimdi an-
nebilirlik” kendini belli eder. İncinmek bir inceliktir, kendi-
sünü, vadileri, tarlaları, botanik bahçelerini, sofraya gelme-
ladım ki bende ölüm kokan bir dalgınlık yatar.” Bu düşün-
ne dönüp bakmadır. Akıp giden hayatın tekerine taş koyma
yi bekleyen pirinçleri, ruhsuzluğa ruh verme çabalarını şiir- celer şiirlerin gövdesine yayılıyor yeni bir hayat oluşturarak.
değildir, kapılarını, pencerelerini sonuna kadar açmaktır. Ya-
leştirmeye çalışıyor. Elif Karık, Londinium’da göç ve göçmenlik ruhu, hukukuna
şanması gerekeni orasından burasından yaşamaktır.
Karşımıza Çin’den ısmarlanan, kırk takla atan düşler ve
mercek tutuyor. Yabancı olmanın, “ekolojik krizin” izini sü-
Yaşadıklarını ortalığa yaymadan ucun ucun sezdirmektir
başka imgeler, karanlıkta açan güller, aslan kükremeleri, ha-
rüyor. Artık dillerin, kültürlerin, yaşamların, düşlerin birbiri-
İncinebilirlik’te Ekin Metin Sozüpek. Şiiri dilini bulmuş:
ritanın yırtıklarını dikme çabaları... çıkıyor. Yani “21. yüz- ne karıştığı, beslediği, zenginleştirdiği bir dünyada yaşıyoruz.
“Sanki yeni dünyanın senin mezarın için sana bilerek sa-
yılı atlayıp gelen” kalbin şimdisi, şiir oluyor. Her yerde hem yabancı olmak hem de kendini yerli du-
hici bir hacmi/ olabilirmiş gibi varsayrılatan/ aklı melekle-
Petek Sinem Dulun, Şeyseller’de günlük yaşamımızın
yumsamak! Artık varılan nokta bu, dünya bir avuca sığar
rini kazanıyorsun geri/ ibret oluyordur bu tür bir yitin/ me-
vazgeçilmezlerini içeren farklı bir “İhtiyaç Kataloğu” sunu- hale geldi. İşte bu da bu şiirlerde kendini gösteriyor:
lekler için” (buzerimi)
yor. Bu katalogda “Zaman Sihirbazı, Özgürlük, Sağlık, Ko- “otomatik tamamlama cümlesi/ kadın beyaz/ kadın beyaz
Emre Varışlı, Ben Yüce Bir Kartonum’da, bir kartonun
gözüyle, dünyaya, çevresine bakmaya çalışıyor: “Ben yüce nuşmak, Defterler, Müzik, Terapi, Düzen, Yürümek, Oyun, gözleri çekik/ kadın kumral/ kadın yeterince beyaz değilmiş/
Bisiklet ve Tahammül” yer alıyor.
bir kartonum, arkadaşımlayım/ nasıl da arkadaşımlayım bir kadının akşamı var/ kadın buğday/ siyahi siyah kalktı/ kadın
kartonum/ hecelemem gereken bir hırsız görmüş idim/ ta- Belki de bunları ararken “Gözyaşlarımız buharlaşıyor/ sadece ayağa kalktı” (The Göç). Elif Karık, Londra’da ya-
banlarımız ağzına dayadım fetiş market gibi/ aklımı yitirdi- Gözyaşlarımız buharlaşıyor/ Gözyaşlarımız bulunamıyor” şayan, göçü, göçmenliği bilen bir şair.
n
6 22 Şubat 2024