Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Erendiz, Semrin, Engin…
Bakın şöyle, kat kat orman dokusunu anımsatıyor öykücülerimiz, gideni, öyküsünü sürdüreniyle, bu arada gelmekte
olanıyla kuşakların bir arada iç içe, ormanca yaşadığı, üretimini sürdürüp öykü-kitap yayımladığı bir geniş zaman dilimi
halinde uzanıp yayılıyor onlar da. İşte Erendiz, Semrin, Engin üç öykücü neredeyse bunu somutlayan görüntü sunuyor bize.
rendiz Atasü, 1983’te Kadınlar okur olarak bizi, ülkemize dönük ye-
da Vardır adlı ilk öykü kitabını ni bir kazı yapmaya yönlendiriyor di-
E yayımladığında Semrin Şahin’le yebiliriz.
Engin Kükrer doğmaya doğmuştu ya Yaşanan gerçeklik farklı bir zihin-
biri anca ana kucağında öteki belki
le algılanıp yerli yerine oturtulurken,
paytak adımlamadaydı o kadar. okur-yazar “küller” altında birlikte kol
Ama ne oldu? Erendiz kitaplı öy-
kola yol alıyor.
kücülüğünde yarım yüzyıla dayandı, Semrin Şahin, gösterdiği süreğen
sayısını unuttum, tam bu eşikte bir
öykü çabasının karşılığını, yükselttiği
öykü kitabı daha yayımlayıverdi: Her- düzeyle alıyor böylece.
kes Sevdiğini Öldürür (Sia, 2023).
ENGİN KÜKRER: ‘BABAMIN
Öteki iki çocuk ne zaman büyüdü,
KALBİNİ KİM ÇALDI?’
heceleyip de öykülemeyi söktü, şaş-
Her ilk kitap heyecan, coşku anla-
mamak elde değil.
mına geliyor elbette, ancak yapıtların bu duy-
Semrin hele onuncu yılını da tamamlamış,
Hayır, ders verircesine değil, öyküyü zedele-
gularla karşılansa bile kimi boşluklar barındıra-
dördüncü öykü kitabıyla merhaba diyor: Küller meden, üzerine yük, ağırlık bindirip çökertme-
bileceği gerçeğinin göz ardı edilmemesi gere-
(İthaki, 2023). Engin Kükrer’se ilk kitabın se-
den. Bu tutumunu çoğu öyküsünde gözleyebi-
kiyor yine de.
vincini Cumhuriyetimizin yüzüncü yılıyla bu- liyoruz. Öyküye girdirilebilecek kavramsallaş-
Oysa günümüzde öyle çok ilk kitap yayımla-
luşturuyor: Babamın Kalbini Kim Çaldı (Günce,
tırma yerine öykündün akışında, kendisini var
nıyor ki ancak üzerinde en az durulan kitaplar
2023). Onları karşılamanın sırasıdır ilk-son ki- eden bu süreçte olguyu da tartışan bir okuma
da bunlar oluyor.
taplarıyla. ediminin önünü açıyor böylece.
Necati Tosuner hep gülerek anlatır, ilk ki-
Sonuçta “tartışmalı” diyebileceğimiz bir öy-
ERENDİZ ATASÜ: ‘HERKES tabı Özgürlük Masalı (1965) için Tarık Dursun
küleme getiriyor okur önüne.
SEVDİĞİNİ ÖLDÜRÜR’ K.’nin, yazısında bundan “güzel acemilik” diye
Bunu, hepsinde değilse de azımsanmayacak
Erendiz, sevgi diliyle kuruyor anlatısını hep. söz edişini.
öyküsünde gözleyebiliyoruz. Tartışmada oku-
Bireysel-toplumsal açıdan kadın sorunsalına Öykü, roman fark etmiyor, ilk kitaplarda genelde
run ille belirgin düzey taşıması da gerekmiyor.
gözlediğim iki yanlış yönsemeyle karşılaşıyoruz:
yaklaşımında örneğin olgu ne denli kaba, van-
Erendiz’den yine doygun öykü örnekleri. Yine
dal, acımasız da olsa, kahredici şiddet de içer- 1- Okura güvenmeme. Bu, yazarları iki yan-
farklı biçimlendirmeler, okuma hazları eşliğinde.
lışa sürüklüyor: anlatımının yetmeyebileceği
se tutumunu değiştirmiyor.
kaygısı, eksiksiz anlatma iştahı.
Oklarını “sevilme ihtiyacı” duyarken “sevme SEMRİN ŞAHİN: ‘KÜLLER’
2- Anlatıda boşluk bırakmama. Bu da kendi-
ihtiyacı” duymayan (161) insanlara yöneltiyor o Semrin Şahin’in bundan önceki Gece, Kedi-
lerini iki yanlışa sürüklüyor: her şeyi anlatma /
yine de. ler ve Sessizlik (2017) adlı öykü kitabını kısaca
gösterme / sezdirme eğilimi, altını çizip göz önü-
Her zaman olduğu gibi çocukluktan ergenliğe, değerlendirmiş, öykülemede sergilediği yetinin
ne çıkarma böylece yinelemeye düşme zaafı.
kadınlıktan anneliğe erişkinlikten ileri yaşa kadın altını çizmişim.
Engin, geniş bir öykü coğrafyası getiriyor ilk
varlığa dönük geniş açılım odağında, değişken Bu kez Semrin, fantastik evrenlerle çatılayıp
kitabında okur önüne. Bizi bunlarda dramatik
akışlı farklı öyküler getirmeyi sürdürüyor yazar. örüntülediği bir anlatımla, bunları distopik bir
anlatıdan groteske, kara anlatıya, gülmeceye
Öte yandan aşkı, cinselliği yaşarken kadının evren temelinde soyutlayıp dönüştürerek öy-
uzanan kıvrak bir anlatımla farklı öykü evrenle-
bunu sorgulayışını, doğasını varlığını bu yön- künün gereklerini eksiksiz yerine getiren kalem
rinde gezindiriyor.
deki yetileriyle konumlandırıp somutlayışını yi- olarak geliyor okur önüne.
“Dünyanın Sonu” gibi güzel öyküler yazan
ne geniş evren açılımıyla birlikte ele alıyor. Salt fantastik bir evren bağlamında alınamaz
Engin Kükrer, yeni verimleriyle de okuma gün-
Sevgiyle örülü bu yaklaşım, öykülerin farklı bir yine de bunlar. Çünkü olgusal denklikler kadar
demimize gelecek, belli. O halde şimdiden öy-
dirilik yansıtmasının önünü açıyor diyebiliriz gö- anlamlandırmanın ötesinden yaşantısal denklik-
kümüze hoş geldin, diyelim Engin’e.
rece. Çünkü bu yolla yeni sürgünler vererek öy- le bire bir örtüşme gösteren bölümcelerin varlığı,
Eh, artık 14 Şubat Dünya Öykü Günü’nü de
kücülüğünü ileriye sıçratabiliyor yazar pekâlâ. öykülere farklı bir devinim kazandırıyor kuşkusuz.
uğurladığımıza göre rahat soluk alıp biraz da
Yepyeni biçemlerle olmasa da her seferin- Yeğin dokulu bir öykülemeyle karşılaşıyoruz
öykü dışı türlere yer açalım, değil mi?
de yeni yaklaşımlarla, taptaze filizler, capcan- Semrin’in bu yapıtında. Bundan önce böylesi
Okuduğum, okumayı sürdürdüğüm, yazma-
lı tutmaçlarla daha farklı bir biçime ulaşabiliyor bir düzeye ulaştığını bildiğimiz sıkı ağızlı öykü-
yı tasarladığım halde masamda sırasını bekle-
ya da öyküleminde her kesimden okura dönük leme kavrayışıyla, anlatı köpürmesini alabildi-
yen, öyle çok roman, deneme, eleştiri vb. bi-
koridorlar açma çabasına girişiyor. ğine parlattığı görülüyor.
rikti ki öykücüler izin versin birkaç ay bu kitap-
Kimi öykülerinde epik bir yaklaşımla da kar- Bu doğrultuda öykülerini, okurun tamamla-
lar üzerinde durayım…
şılaşıyoruz. Ancak Erendiz Atasü öykücülü- yacağı anlatılar halinde kuruyor yazar. Ne ek-
Masamdaki öyküler bitmiş sanılmasın. Tam
ğünde bu yaklaşım ilk kez görülüyor değil. sik ne fazla.
anlamıyla öykü yağmuru altındayım, varsın
O, zaten baştan bu yana biçemsel geçirgenlik- Öykü bittiğinde hiçbir boşluk bırakmıyor, an-
yağsın, şemsiye tutacak değilim.
lere dayalı bir öyküleme anlayışı yansıtıyor hep, cak okuma ediminde siz, onun bıraktığı boş-
Ne öykü ne roman ne öteki türler ne de çevi-
hiçbir zaman durağanlaşıp sabitleşmemiş, tüke- luklar üzerinde taştan taşa sekercesine kayar-
riler biter, hepsi de berekettir.
nip klişeleşmemiş birer sürgün halinde. ken önce boşlukları yakalıyor, ardı sıra bunları
Erendiz Atasü, öykülerinde anlatısını epik bi- doldurup öyküyü tamamlıyorsunuz. www.sadikaslankara.com, her perşem-
çemle örüntülerken kavramsallığın kendisini Gerekeni gerektiği kadar yerleştiriyor Sem-
be öykü-roman, tiyatro, belgesel alanların-
de tartışıyor bu arada. rin, bir öykü gurmesi havasında. Bu tutumu, da güncellenerek sürüyor.
n
10 22 Şubat 2024