05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Değişimin, dönüşümün anlatıcısı: Latife Tekin! Güne, zamana, dünyanın ve içinden geçilen günlerin ağrısına bakan anlatıcıdır Latife Tekin. Muhalif bir kimliktir. Hayata bakışının izlerinde bunu görüyoruz. O; doğanın dönüştürücülüğüne, kılavuzluğuna inanan biri. İçindeki / ruhundaki uyanışı da o bilinçlilik haliyle dile getirir. Doğa bilinci, doğa bilgisi bir yazarın yaşama / yazma yolunu zenginleştirir. Bir Latife Tekin okuması yaparken, sanki Rüyalar ve Uyanışlar Defteri’nden başlayıp yol almalı sevgili okurum. Latife Tekin’in unutma ve hatırlama yolculuğunu yansıttığı Ormanda Ölüm Yokmuş’a geçtiğinizde akıp giden hayat ırmağında doğanın nasıl bir sığınak, ama bir o kadar da keşif / anlama yolu olduğuna tanıklık ediyorsunuz. atife Tekin anlatılarında söz dengini birden çözmez. İlk adım / söz sonra- L sı dura ede, bazen akışkanca ilerler. Adeta ağ serpercesine ilerler hem de. An- lattığı geçiş ve dönüş süreçlerinin insanı, tüm varoluşuyla orada renk renk biçim verir. Şu bir gerçek ki Tekin, akılda olanla düş- te gezineni buluştururken çıkış noktası ya- şamsal olandır. Yani, “Hakikat”! Bu da onun Gece Dersleri, 1986; Buzdan Kılıçlar, 1989; Aşk İşaret- landı yani” sözünü bir yazı metaforu olarak değil, anla- anlatı gerçekçiliğinin kuruluşunda, gerçekle olabileni bi- leri, 1995) ve sonrasını yansıtıyor aslında. tıcılığının da dönüştüğü durum olarak görmeli. çimlemede en temel öğe olarak karşımıza çıkar. Dahası onun hayata / dünyaya / yazıya bakışının ma- İşte bu noktada onun çevreci bakışı / bilinci bize Orman- Ardı ardına yayımlanan üç romanı (Sürüklenme, nifestosu da diyebiliriz. Bugün karşımıza çıkan üç roma- da Ölüm Yokmuş ile Unutma Bahçesi anlatılarını getirir. Manves City, Zamansız) bu anlamda onun kurmaca nı o “öfke”nin, itirazların bir sonucudur. Dünyanın karar- Bunu da Latife Tekin anlatıcılığında bir kırılma nokta- yolculuğunun yöne bir denemecinin örnekleri olarak tılması, yıkımı, insanın hiçleştirilmesi… sı olarak görüyorum. Kurgudan vazgeçmez, ama edebi çıkıyor karşımıza. “Bugünle aramıza uzaklık girdi. Bugünümüze başka bir kurgu yolunu / yönünün bu kez doğaya dönmüş olması Tekin, burada, hem konu / izlek ekseninde hem de duyguyla bakıyoruz” diyor Tekin. ona yeni bir bakış / duyuş kazandırmıştır. anlatı/kurgulamada “yeni” bakışla bir öykü anlatıyor Bu kopuşun, yitimin, çözülmenin taşındığı yer insa- Bakıp gördüğü hatta yaşadığı her şey değişmiştir ar- bize. İçte ve dışta olanı karşılaşmaların öyküsüyle gös- nın aidiyet sorgusudur. Ülkeye ve insana dair bu yitikli- tık. Zira yer / yurt / çevre / mekân değişikliği ondaki bu teriyor bize. Bu da, kapitalizmle yaşanan küresel salgı- ğin nerelerden / nasıl kaynaklandığını görebilen bir an- kırılma ve başlama noktasını yaratmıştır. nın ülkemizde nerede / nasıl, hangi boyutlarda kuşatıl- latıcının ne söylediğine kulak vermek gerekir. Bu anlamda birbirini tümleyen bu iki yapıtın yanına, bu dığının öyküsüdür. Ülkenin tahribatı önce toprakla / tarımla başlatıldı. Bu- kez, kurgusal olmayan deneysel anlatı ile çıkıyor. Kendi Giderek yoksullaşan bir ülkede, artan işsizlik, çökün- nun insandaki yansımaları ise her türlü çözülmeyi getirdi. yalın / saydam bakışını odaklandırdığı bitevi “otoport- tü, yağma, çürüme ve yozlaşma toplumsal sınıfları ne- Bunu romancılığımızda ilk kez diye getirenlerin ön- re” diyebileceğimiz anlatısıyla karşı karşıyayız: Rüyalar rede/nasıl etkilediğinin tanıklığı onun kurduğu anlatı cülü Köygöçüren (1973) romanıyla Fakir Baykurt, Hü- ve Uyanışlar Defteri. evreninin çerçevesini oluşturuyor. yükteki Nar Ağacı (1982), Dağı Öte Yüzü üçlemesi: Or- Onun yazma yolu/yordamı burada karşımıza çıktı- Anlatılarında karşımıza çıkan en temel gerçeklik ülkenin tadirek (1960), Yer Demir Gök Bakır (1963), Ölmez Otu ğı gibi; hayatı görme / algılama, anlama biçimlerine de siyasal / toplumsal sorunlarının birer yansımasıdır aslında. (1968), Deniz Küstü (1978) ile de Yaşar Kemal’dir. tanıklık ederiz. Kırdan kente göç, bir yerli olamama halinin taş- Her bir romanda toplumsal çözülmenin yansılarını Sesler, renkler, kokular, tatlarla dokunulan / hatırla- ra gerçekliğindeki durumu…Mesleksizlik, sanayi işçili- adım adım izleriz. Değişim ve dönüşümün odağındaki nan her bir şeyin öyküsünü anlatır bize. ği (ucuz işçilik), yoksulluk, cehalet, çözülen geleneksel insan-doğa bir bakıma romancıların yansıttığı gerçek- Bir söz, düş ve düşünce arayışındadır anlatıcı. Güne, yapı, köylülüğün giderek ortadan kalkması, orada ya- liklerin çıkış noktasıdır. zamana, dünyanın ve içinden geçilen günlerin ağrısına şanan dönüşüm… Burada Latife Tekin, soran / sorgulayan bir anlatıcı bakan anlatıcıdır Tekin. Muhalif bir kimliktir. İnsanın sürükleniş>savrulma>çözülme ilişkisinin an- olarak çıkıyor karşımıza. Gören, gözleyen, tanıklık eden; Hayata bakışının izlerinde bunu görüyoruz. O; doğa- latılması… Yolda / yolculukta olma hali… Yaşamın sü- “bugün”ün gerçekliğine daha yakından bakan biri üstelik. nın dönüştürücülüğüne, kılavuzluğuna inanan biri. İçin- rükleniş metaforu… Genç yoksullar / işsiz ve meslek- Tüm bunları bir araya getiren anlatıcılığında akışkan deki / ruhundaki uyanışı da o bilinçlilik haliyle dile getirir. sizlerin yola düşüp gitmesi… bir dil duygusu var. Okurunu etkileyen bir yandır bu da. Doğa bilinci, doğa bilgisi bir yazarın yaşama / yazma Tekin, sürekli “bugün”ü yazan bir romancı olarak Tekin, bize, insanın bu altüst oluş sürecindeki yaba- yolunu her daim zenginleştirir. karşımızda durdu. Anlatıcı olarak içe çekildiği zaman- nıl yolculuklarından söz eder. Bir Latife Tekin okuması yaparken, sanki Rüyalar ve larda da yazdıklarında “bugün”ün ruhu / dokusu vardı: “Yaşamak yazmaktan daha çok heyecan veriyor” di- Uyanışlar Defteri’nden başlayıp yol almalı sevgili okurum. Ormanda Ölüm Yokmuş (2001), Unutma Bahçesi yordu bir yerde. Hayata kapılarak yaşamak onun için Latife Tekin’in unutma ve hatırlama yolculuğunu (2004), Muniar (2006) onun bu bakışının/çağrısının sesi bir sürükleniştir, öyle ki anlatıcılığını yazma kıyısına ge- yansıttığı Ormanda Ölüm Yokmuş’a geçtiğinizde akıp olarak karşımıza çıkan anlatılarıydı. tirendir de. Benim “eşik metin” diye adlandırdığım Rüyalar ve Uya- giden hayat ırmağında doğanın nasıl bir sığınak, ama Gene şunu diyordu, Tekin: “İçimde bir şey taştığı za- nışlar Defteri (2009), Tekin’in anlatıcılığının öncesini (Sev- man yazıyorum.” Önce yaşamak ve damıtmak gereki- bir o kadar da keşif / anlama yolu olduğuna tanıklık gili Arsız Ölüm, 1983; Berci Kristin Çöp Masalları, 1984; yor onun için. “Benim aslında yazım epey önce çatal- ediyorsunuz. n 4 28 Eylül 2023
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle