Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyetle bilimleşen yurt…
Üniversite, bir Aydınlanma ocağı. Ortaçağ karanlığını yırtan, bilim yıldızını aklımıza çakan o.
Cumhuriyetin el attığı ilk kurumlardan birinin bu nedenle üniversite olmasına şaşırmayalım. Bilim
temelli üniversitemizin kuruluşu da zaten, doksanıncı yılına vardı. Doksan yılın yıldızına balçık sıvamaya
kalkmak tutar mı? Bilim altın, güneş çamur tutmaz ki…
997’de, “Server Tanilli’ye Saygı” odaklı metin- kası (1989; Remzi, 2018) adlı romanında çok da- 1966) üniversitenin uzatmalı öğrencisi Ömer’le ta-
lerden oluşan Türkiye’de Aydınlanma Hareketi ha somut ortalığa seriliyor. Rapor-mektup biçi- nıştırır bizi, yine felsefe öğrencisi arkadaşı Nihat’la
1/ Dünü, Bugünü, Sorunları (Adam, 1997) baş- minde süren anlatıyı, bir elyazması metinden yo- birlikte görece içinde olduğu, karmaşıklığı yanında
lıklı Strasbourg Sempozyumu kitabında, Server la çıkarak yapılandırdığını belirten yazar, buna ne- gizli, karanlık bir ilişkiler ağı aracılığıyla bunun arta-
Tanilli “Birkaç Söz”le şöyle diyor:
rede nasıl ulaştığını, buna okunurluk kazandırabil- lanına sızıp üniversitede olup bitenlere ışık düşürür.
“Akla, bilime ve ilerlemeye inanmak; despot- mek için neler yaptığını, yeni bir kurmaca “hikâye Ömer’le Nihat, farklı amaçlarla gereksindikle-
luğa, bilgisizliğe ve bağnazlığa karşı çıkmak; es- ediş” içinde bütünleyip dile getiriyor. Bu, “üzerin- ri parayı farklı yollarla bulmaya çalışırlar. Çevrele-
ki düzenin köhnemişliklerinin yerine değişen çağın de Latin harfleriyle d’Abussion de Calevela yazan rinde profesörden şair-yazara, gazetecilere uza-
dayattığı yeni fikir ve kurumları geçirmek, aydınla- Osmanlıca bir el yazması metin”dir. (9) nan halkanın ülkede yaşandığı, dünyanın da gitgi-
rın başta gelen kaygıları olmuştur. Geri dönüşler eşliğinde hem Fatih dönemine gi-
de daha fazla sarsıldığı yıllardır.
O tarihlerden başlayıp 20. yüzyılı da içine alacak deriz hem de çarpıcı eğretilemeler eşliğinde, Um- Oysa üniversite, Nazi zulmünden gelip nefes al-
biçimde, yaklaşık bir 200 yıllık serüven, sarsıp sil-
berto Eco / Gülün Adı anımsayışlarıyla 12 Eylül mak isteyen bilimcilerin de katkısıyla atak yapa-
keleyen gelgitleriyle ve insafsız bir tarih ortamın- sonrasının üniversitesine, kurumsal işleyişine göz bileceği bir evrededir. Öte yandan toplumu, “kısa
da, gitgide mevzi kaza-
zamanda ümmîlikten
nan bir ‘demokratikleş- okur yazarlığa çıkaran
menin ve laikleşme’nin
(.) lâtin harfleri” (25),
damgasını taşır.”
Aydınlanma yolun-
Cumhuriyetin, kurulur da önemli bir dayanak
kurulmaz Darülfünun’a
halinde toplumun önü-
el uzatması, bugün- nü açmıştır.
den bakılınca daha iyi
Yazar, Ömer’le
anlaşılıyor. Darülfü- Nihat’ın “iç(lerin)de-
nun, medrese değil-
ki şeytan hikâyesi”ne
di ama bilimsel anlam-
(190) eğilirken üniver-
da üniversiteye dönü-
sitede bilimsel fışkır-
şebilmesi sürecine, bi-
mayı engelleyip bunu
lim tarihi açısından ba- çeldiren tutumları, ya-
kılmalı yine de. A. Ad-
şanan liyakatsizliği de
nan Adıvar’ın, bütün
gözler önüne serer.
bu çağlara açıklık geti-
Kemal Ateş, Bir Baş-
atıp, polisiye dokusundaki bu çatışmayla karma-
ren kaynak yapıtı Osmanlı Türklerinde İlim (1843; ka Şehir (2010; İmge, 2011) adlı romanında geniş
Remzi) anımsanabilir. şanın yol açtığı yıkıma odaklanırız.
bir perspektifle yaklaşarak kurduğu evreninde, bir
Kongar, “Calevela’nın esas olarak bir İspan-
kavramsallaştırmayla, üniversiteyi iğdişleştiren tu-
‘YEŞİL GECE’DEN ‘HOCAEFENDİ’NİN
yol Yahudisi”, “Bizans’ı gözlemekle görev- tumlara topluca bakıyor.
SANDUKASI’NA…
li ol(duğunu)”, “izlenimleri(ni) bir roman biçimin- Genç akademisyen Coşkun’u işlerken, üniversi-
Reşat Nuri Güntekin’in Yeşil Gece’sinde (1928;
de kaleme al(dığını)”, bunları “Raşid adında genç tenin bağrındaki bu genç bilimcinin kendi alanın-
İnkılâp, 2020) Şahin, “memleketinin medresesine
bir suhte’nin, yani medrese öğrencisinin ağzın- da üniversite içinde verdiği savaşımın nasıl zorlu
devam eden” “bir köylü çocuğu”yken kendisinde
dan aktar(dığını)”, ama “bu mektupların birer ca- bir yokuş halinde yaşamına yayıldığını gösteriyor.
“büyük istidat gören” hocalarının ön ayak olma-
Zaten Coşkun, “bölümde tek bir hocayı
sus raporu olduğunu” (12, 13, 16) söyler, roman-
sıyla, “bir softanın peşine takılarak” medrese eği-
cı olarak. sev(miş), yalnız onun bilim yaptığına inan(mıştır).”
timi için taşradan İstanbul’a gelmiştir.
Şimdi de “Danıştay kararını uygulama(yan)”, “Ya-
Böyle bir çatılamayla yola çıkan Emre Kongar,
“Onu Anadolu’dan getiren akrabası”, Somun-
sa dinlemeyen, hukuka saygısız bir zorbayla (de-
Fatih döneminin medrese ortamından kalkarak
cuoğlu Medresesinde “odaya sokarken, ‘sağ aya-
kanla) uğraşıyordu(r)” (26, 25).
çağdaş üniversite olgusuna yönelirken bizi ge-
ğınla gir oğul, nûr-i hidayete burada kavuşacak-
Bu kadar mı roman? Değil, hele üniversitemizin
rek kavramsal açıdan gerekse üniversite eylemi-
sın, demiş”, medresede “altı yıl bu odada çile
doksanıncı yılında, bu sorunsal odağında önemli
ne dönük, dizgesel anlamda ciddi bir sorgulama
doldurmuştu(r).” (15, 19, 18)
bir yapıt Bir Başka Şehir.
olgusunun önüne getiriyor sonuçta.
Ne var ki Şahin, yıllar içinde yaşadığı değişimle
Ahmet Çelikkol, daha çok bilimci konumuyla,
medreseden kopmuş, Osmanlı’nın son dönemin- ‘İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN’DAN
ama yazıncı edasıyla balıklama dalıyor üniversite
de açılan öğretmen okuluna geçip öğretmen çık- ‘BİR BAŞKA ŞEHİR’E…
sorunsalına: Üniversite Kanatlarımın Altında / BİR
mıştır. (15) Buna, Şahin’in ergen yaşta tutulduğu Üniversitenin geçtiği pek çok romanımız var,
YÖKK REKTÖRÜNÜN ROMANI (Bu Kitap, 1999).
“şüphe hastalığı” (36) yol açmıştır yazara göre. ama bu sorunları işlemiyor. Örneğin yapıtlarında
Bu yapıtlar bize, doksan yıl önce Cumhuriye-
Ancak biz, Şahin’in iç dünyasında “itikadı- toplumsal sorunlara yönelişiyle dikkati çeken ya-
tin üniversitemiz yoluyla bir yandan nasıl bilime
nı kaybe(dişini)” (41), “ateşli milliyetçi haline gel- zarlarımız Vedat Türkali’nin Bir Gün Tek Başına,
el uzattığını gösterirken öte yandan geçen on yıl-
miş olma(sını)” (50) Reşat Nuri kaleminden oku- Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak romanların-
lar içinde karanlık ellerin çeşitli yollar, entrikalarla
ruz hep. Ancak medrese için sözlerinin sözlü tarih da üniversite geniş yer bulur, ancak bu, “üniversi- üniversiteleri bilim dışına savurmak için nasıl ça-
te sorunsalı” boyutuna geçmez. Kıyısında dolan-
belgesi olduğu açıktır yine de. baladıklarını da gözler önüne seriyor.
Medreselerde çıkara dayalı bu ilişkilerdeki kar- mamış değillerdir elbet ne ki bu kadarla kalır. Cumhuriyetle bilimleşen bunu hayata katan bir
maşık ağ, Emre Kongar’ın Hocaefendi’nin Sandu- Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan’da (1940; Varlık, yurttayız oysa, bunca yalın bu.
n
18 21 Eylül 2023