Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
FÜRUZAN’DAN ‘AKİM SEVGİLİM’
Bir benlik parçalanmasının içinden
Türk öykücülüğünün usta kalemi Füruzan, Akim Sevgilim’de (Yapı Kredi Yayınları) “Akim Sevgilim”, “Sesi Olmayan
Türkü” ve “Varoşlarda” adlı üç öyküyü okuyucuyla buluşturuyor. Kitaba adını veren öykü “Akim Sevgilim”, teyzeleri
Mihriban ile Keriman arasında kalmış Gönül adlı kızın gözünden anlatılıyor.
Soylu ve varlıklı ailenin kızı, “küçük teyze” Keriman’ın genç bir göçmen olar bahçıvan Akim’le yaşadığı gizli ilişki aileyi
çekip çeviren büyük teyze Mihriban tarafından bozulur. Tutkulu bir sevda kasvetli bir aile çatışmasının kurbanı olunca
umutlar söner ve yerini derin öfke kaplar.
Akim Sevgilim, Cumhuriyetin ilk yıllarında Erenköy’de bir köşkte üç kız kardeş arasında yaşanmış kıskançlıklar, çatışmalar
ve kırık bir aşkın hikâyesi.
AİLE… EN KÜÇÜK HEGEMONYA!
ÇİĞDEM ÜLKER
Keriman, Rumelili bahçıvan Akim’e vurulduğunda en bü-
PIRIL PIRIL BİR AŞK!
yük abla çoktan her şeye ve herkese hükmetmeye başlamış-
Bütün dillerin en güzel sözcüğü “sevgi” yi ve “sevgilim”i
tır. Bu kadın, başkalarının yaşamına hiç acımadan müdaha-
başlığa koymuş Füruzan. Ve 50 sayfaya sığdırdığı bu kısa
le eden bir tirandır ve Mihriban’ın hayat ilkesi öykünün son
romanda, sevgiyi defalarca tekrarlamış: “Akim sevgilim”.
cümlesidir: “Ne derler sonra!”
Arnavutçada “Agim” sözcüğü “tan”, “şafak” anlamına
Mihriban’ın kız kardeşlerine, yeğenlerine ve kendi oğlu-
gelir ve erkek adı olarak kullanılır ki Füruzan da ışık gibi
na yaklaşımı bir diktatörün katılığındadır. Bahçıvan Akim,
bir adamla tanıştırır okuru. Rumeli göçmeni genç bahçıvan
hırsızlık iftirası ile evden uzaklaştırırken Keriman derin bir
Akim, Osmanlı’nın aristokrat ailesinin kızıyla buluştuğunda
melankoliye hapsolacaktır. Âşık olan ve “o günlerde gözleri
ortaya çıkan şey pırıl pırıl bir aşkın ta kendisidir.
yemyeşil, yanakları kokulu reçel gülleri gibi” olan “ayakla-
Bu aşkın engellenmesi genç Keriman’ı onulmaz bir yok
rı yere değmeden yürüyen” Keriman, şimdi şezlongdan kal-
oluşa sürükleyecek, onların aşkına tanık olan evin küçük kı-
kamayan, veremden eriyen bir hastadır. Geçmişe ait hayal-
zı Gönül’ü de ruhsal bir parçalanmaya sürükleyecektir.
lerle yaşamakta, yok oluşa sürüklenmektedir.
Faşist ruhlu büyük abla Mihriban’ın ikinci kurbanı, asi
OSMANLI’NIN SON DÖNEM EV İÇİ!
ruhlu oğlu Ferdi olacaktır. Füruzan bu delikanlının ölümün-
Çok parçalı yapısıyla, farklı açılardan anlatılan bu uzun
de bir intiharı ya da uyuşturucu komasını işaret eder. Ama
hikâye güçlü bir duygu, görgü, anlatı zenginliğiyle bir ai-
asıl yıkım ve ailenin üçüncü felaketi ortanca kardeşin kızı
le tarihinin içine çeker. Erenköy’deki köşkün tavan arasında
Gönül’ün uğradığı ruhsal travmadır.
üst üste duran bin bir şey adeta tasnif edilmeyi, yerli yerine
konulmayı beklemektedir okuyucudan.
AŞK VE DELİLİK!
Büyük abla Mihriban, ortanca Cavidan ve küçük kar-
Öykünün bir ekseni aşk ise diğer ekseni deliliktir. Gönül,
deş Keriman’ın yaşamları evdeki kız çocuğunun Gönül’ün
ilgisiz bir anne babayla, baskıcı ve duyarsız teyzenin elinde
zihninden anlatılır. Yaşanan her şey ortanca kardeşin kızı
büyürken yetişkinlerin mahremiyetini de seyreder, hizmetçi-
Gönül’ün belleğinde capcanlı durmaktadır.
lerin tacizine de uğrar. Köşkte olup biteni, çocuk aklıyla ve
Okur, artık yıkılıp giden bir imparatorluğun bütün yaşama
kendi kendine anlamlandırmaya çalışmaktadır. Ve etrafta ne
alışkanlıklarını, Osmanlı’nın son dönem ev içi ayrıntıları-
iyi bir öğretmen vardır ne de bilge bir akraba.
nı bu çocuğun gözünden bir film seyreder gibi okur. Muaz-
Dame de Sion’daki eğitimi de onun kafa karışıklığını tetikle-
zam bir kültür mirasının kayıtlarıdır bunlar; nesneler, giysi-
mekten başka bir şeye yaramamaktadır. Hem evde hem okul-
ler, antika möbleler resmigeçidi gibi açılır satırlar.
da, Fransızca sözcüklerin çağrıştırdığı erdemler değil, doğru
İMPARATORLUK MERKEZİ İSTANBUL!
telaffuzları ezberletilmektedir. Bu temelsiz eğitimin içinde
“Bedeli altınla ödendi” diye belirtilen bu köşkün mimari ay-
olmak ve iki kültürün arasına sıkışmak hiç de kolay değildir.
rıntıları, bülbül sesli bahçelerin betimlemeleri, yemek takımla-
zesinin yaşadığı büyük aşkın her haline tanık olan küçük bir
PSİKOLOJİK DAĞILMA!
rının, Fransız keteninden pikelerin ajurları, Venedik aynaları-
kız, bu aşkın haksız sonuna da tanıktır. Aşk ve delirme bir-
Gördükleri, duydukları, dinledikleri, köşkün yatak odala-
nın yansıttığı, ıhlamur ağacı mobilyalar ve “art nouveu” tar-
birine ne kadar da yakındır...
rında gizlice seyrettikleri bu çocuğun aklına öyle düzensiz
zındaki zengin dekor, içeride yaşayanlar hakkında bilgi verir.
Teyzesini tinsel ve fiziksel yıkıma sürükleyen aşk acısı,
bir sıralamayla yerleşmektedir ki psikolojik bir dağılma hiç
Öykü zamanının Cumhuriyetin ilk yılları olduğunu anla-
ömrü boyunca aşkı bulamayacak olan Gönül’ü de yıkıma ta-
de uzak değildir.
rız ama İstanbul hâlâ bir imparatorluk merkezi olma haya-
şıyacaktır. Teyze, umarsız bir aşkı yaşadığı için dağılıp gi-
Füruzan, çocuk Gönül’ün yaşadığı şizoid parçalanmayı
lini yaşamaktadır. Markiz Pastanesi’nin fondanları, Moda
derken, Gönül yaşayamadığının içinde kaybolacaktır.
olağanüstü bir incelikle yazar. İç içe geçmiş bir zihnin dağı-
Kulübü’nün davetleri, Süreyya Sineması’nın tiyatro galaları
Füruzan’ın öykü kadınları bir kez daha zamanın ve birbir-
nık sayıklamalarını ancak Füruzan gibi bir edebiyat ustası
bu yaşamın gerçekleridir.
lerinin kurbanıdır. Benim Sinemalarım’ın İstanbul kaldırım-
İki kız kardeşini ve köşkün çalışanlarını hegemon bir bas- öyküye dönüştürebilir.
Konuşan hangi paragrafta Gönül’dür, hangisinde aşk vur- larında hiçleşen küçük kızı gibi, “Haraç” öyküsünün unu-
kıyla yöneten büyük abla Mihriban’ın kötülüğünü ürpererek
okuruz. O rüyalı mekân felaketlerin mekânı olmuştur ama gununa uğramış Keriman’dır önce anlayamayız. Sonra tulmaz besleme Servet’i gibi ve Kırk Yedililer’in kaderi hep
suç mekânda değil insandadır her zaman. Gönül’ün sayfalara dağılmış zihinsel yapbozu çözülür. Tey- seçilmek olan Seçil’i gibi...
n
6 Temmuz 2023 9
UĞUR DEMİR