Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BELGİN BIYIKOĞLU’NDAN
‘Zaman Geçer Sesler Kalır’
lü gelmeyen savaşlar, yoksulluk, kıtlık, salgın has-
RANA MELEK AKBAŞ
talıklar, işgal günleri, art arda sevdiklerini kaybet-
mek gibi olaylarla donatılı olmasına karşın umu-
iz de benim gibi amansız bir savaşın sür-
dun izini hiç kaybetmiyor.
düğü yıllarda, savaşın sesini uzaktan duya-
Sabite’nin yaptığı da bu; olumsuzluklara dö-
S rak, her an kendini sıcak savaşın ortasın-
vünmek değil onlar üzerinden güzelliklere doğru
da bulmayı bekleyerek gündelik yaşamını sürdür-
ilerlemek. Nitekim anlatının içine serpiştirilmiş
meye çalışan sıradan insanların hikâyelerini me-
günlük alıntılarının birinde, Haziran 1892 tarihli
rak edenlerdenseniz, Belgin Bıyıkoğlu’nun Des-
yazısında şöyle diyor Sabite:
tek Yayınları tarafından yayımlanan ikinci roma-
“Artık baharın bittiğini anladım, annesiz kaldı-
nı Zaman Geçer Sesler Kalır tam da aradığınız ki-
ğımı da. Hayatın bana karşı neden bu kadar acı-
tap olabilir.
masız olduğunu düşünmek istemiyorum. Bundan
Dünya Döner Renkler Kalır (2022) adlı kitabıy-
böyle, bana verdiği güzel şeylerle avutmak istiyo-
la 77. Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Bel-
rum kendimi. Bugün o küçük kızın acısı dindikten
gin Bıyıkoğlu’nun kaleminden kısa süre önce oku-
sonra yüzüne yansıyan huzur, gözlerindeki sevgi
yucularla buluşan Zaman Geçer Sesler Kalır, 19.
dolu bakışlar her şeye değerdi. Bu dünyanın sır-
yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarını kapsa-
rına eremesem de galiba bu adaletsiz dünyaya ni-
yan yetkin bir dönem romanı.
halifliği nedeniyle hep diken üstünde yaşayan bir ailenin ye geldiğimi buldum. İnsanlara yardım etmek için!
Dünya Döner Renkler Kalır’da adını sıkça duyduğumuz
Yarın sabahtan itibaren kendimi buna adayacağım.”
biricik kızları Sabite’nin yaşamı roman boyu Hekim Pa-
gölge karakterlerden Sabite Hanım’ın yaşamına odaklanan
şa olarak anılan babası tarafından Çanakkale’nin Çardak Zaman Geçer Sesler Kalır ilk sayfadan son sayfaya
roman, bir dönemin atmosferini başarıyla aktarmanın yanı
kasabasındaki çiftliğe gönderilmesiyle yön değiştiriyor. dek özgürlük, eşitlik, kadınların etkin olduğu ve önlerine
sıra toplumsal yaşama yön vermiş önemli tarihsel olaylara
Burada geçirdiği yıllar içinde ailesine, kimliğine, va- engeller konulmadan topluma dahil olabildikleri bir ya-
da bilimsel kaynaklara bağlı kalarak yer veriyor.
tana ve vatan sevgisine ilişkin öğrendikleriyle büyük bir şam hayalini savunuyor ve karakterlerini en temelde bu
Ana karakterin 10 yaşında olduğu 1887’de başlayan
değişim yaşayan Sabite, yeni tanıştığı ve yoldaşlık kur- amaçlar uğruna mücadeleye sokuyor.
yolculuk, hem Osmanlı’nın son demlerinde yaşayan bir
duğu güçlü kadınlarla birlikte tarihin belki de toplum- Yöre ağzının başarıyla kullanıldığı, mekânın ve
kadının hem de bir toplumun gelişimini incelikle gözler sal olarak en hareketli dönemlerinden birine dayanışmay- hikâyenin yaşandığı tarihsel döneme ilişkin ayrıntıların
önüne seriyor.
la direniyor. ustaca aktarıldığı Zaman Geçer Sesler Kalır, bugünleri-
Romanda İstibdat Dönemi olarak bilinen II. Abdülhamit 1887-1923 yılları arasında geçen, yaşanmış gerçek olay- mizin temelinin atıldığı eski ama unutulmaz bir zaman-
döneminde İstanbul’da varlıklı bir yaşam süren ancak mu- lara dayanan roman toplumsal ve siyasi baskı, sonu bir tür- dan sesler taşıyor okuyucuya.
n
ÖMER FARUK’TAN
‘Bir Aşağılama Aracı Olarak Çöp’
yerinde. Nitekim ne suçlu-
SEDAT GÜNDOĞDU
lar ıslah oluyor tam anla-
mıyla ne de çöp geri dönü-
mer Faruk, Bir Aşağılama Aracı olarak Çöp
şüyor. Hep bir yerleri ek-
(Yeni İnsan Yayınları) adlı kitabına bir tiyat-
sik kalıyor.
ro oyunu ile, insanların nasıl da sorgusuz su-
Ö
Foucault’nun Hapisha-
alsiz biat ve itaat kültürüne tabii olduklarını anlata-
nenin Doğuşu kitabında an-
rak başlıyor: “Kimlik Bitte”.
lattığı Avrupa’nın deliler-
Çöpün bir aşağılama aracı haline gelmesi ile iliş-
den ve şizofrenlerden kur-
kisini dolaylı yoldan dile getiren yazar bu bölüm-
tulma yöntemini bugün çöp
de kimlikler üzerinden geniş bir değerlendirme yapı-
için yinelediğini söylemek olanaklı.
yor; tek adamlık, otoriterlik, sınırlar ve hatta Hüse-
Nitekim Ömer Faruk’un da modern toplumların kimi
yin Nihal Atsız’ın Çin nefretini bile değerlendirme-
insanları tanımlamak ve dışlamak için pislik, çirkef vb.
ye alarak hem kendi hikâyesi üzerinden hem de ge-
terimler kullanmasını bu bakış açısıyla değerlendirdiği
niş bir okuma önerisi sayılabilecek bir alandan çö-
söylenebilir. Zaten kitabın önemli bir kısmında hapis-
pün ortaya çıkışını anlatıyor.
haneler ile çöp ve aşağılama arasındaki ilişkiye değini-
Anlatacakları için uzunca bir olgunlaştırma bölü-
yor olması bu durumu destekler nitelikte.
mü denebilecek 113 sayfalık ilk bölüme bakıldığın-
bağlamda kitabı bir aforizmalar kitabı olarak nitelemek de
da yazarın anlatma hedefine aldığı konuya göre bi-
NE KADAR AZ ÇÖP O KADAR ÇOK EMPATİ!
olanaklı. Ancak sunuş yazısında Besim F. Dellaloğlu’nun
raz fazla uzun olmuş diyebiliriz.
Kitabında çöp ile empati arasında negatif bir bağıntı ku-
söylediği evrensel bir yazın olma özelliğinden zaman za-
ruyor yazar. Yani ne kadar az çöp o kadar çok empati! Bu-
ÇÖP VE KÖTÜLÜĞÜ ÜRETME YETENEĞİ!
man kopuyor ve yerini yerel hikâyelere bırakıyor.
nu da ceza ile hapishane, günah ile ceza ve çatışma ile gü-
Çöpün geri dönüşüm ya da geri kazanımla sorun olmak-
AVRUPA’NIN DELİLERDEN VE nah arasındaki pozitif ilişkilerle birlikte formüle ediyor.
tan çıkarılamayacağının sıklıkla yinelendiği kitabın ilk bö-
ŞİZOFRENLERDEN KURTULMA Çöpü toplumsal ötekileştirme tezleriyle birlikte de-
lümünün en çarpıcı kısımlarından biri, siyasal anlamdaki
ğerlendiren Ömer Faruk, Bir Aşağılama Aracı Olarak
iyi ve kötüye göre örgütlenmiş bir toplumun çöp ve kötü- YÖNTEMİ VE ÇÖP!
lüğü üretme “yeteneğine” sahip toplumlar olduğu tespiti. Kitapta değersizleştirmeye, aşağılamaya ve küçük gör- Çöp’te gündelik yaşamın sıradanlaşmış nefret, aşağılama
meye yönelik tüm yargıların çöple birlikte ortaya çıktığı ve küçük düşürme pratiklerini çöp ve onunla şekillenmiş
Bir diğeri ise “süpürge” metaforu üzerinden ötekinin
çöp niyetine süpürülmesi üzerinden egemen kimliklerin tespiti de önemli. Devamında çöp yığınlarının artmasıy- kavramlar ve kökler üzerinden ele alıyor.
zalimliğini tanımlaması. la ortaya çıkan durumların arasında paralellik kurması da Değersizleştirmenin hiyerarşisi ile ırkçılığın olağan ka-
Kitapta birçok göndermenin olduğunu da söylemek ola- bu bağlamda değerlendirilmeyi hak ediyor. tegorizasyonu da dahil olmak üzere dini dogmaların kü-
naklı. Kutsallığa atfen “Başlangıçta çöp yoktu” tespiti, Her ne kadar böyle olsa da yazarın bu yaklaşımını çük düşürücü tanımlamaları, otoriter rejimlerin duvar ör-
“Tanrı x değil / yapmaz” tespitlerine dayanarak “Tanrı ke- sahip olduğu kışkırtıcı diline bağlayabiliriz. Çünkü ge- me sevdasına kadar çok çeşitli çöpleştirme argümanları-
ser atar” tespiti oldukça anlamlı anlarda dile getirilmiş. Bu ri kazanımı suçluların ıslahıyla eşleştirmesi gerçekten de nı sunuyor.
n
12 22 Haziran 2023