Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İnsanlık vicdanının bir anı: Émile Zola!
“Benim tek bir tutkum var, o da çok çile çekmiş ve mutluluğu hak eden insanlık adına özlem
duyduğum ışık. Benim ateşli protestom sadece ruhumun çığlığıdır” diyen Émile Zola (1840-
1902), III. Napolyon’un bir hükümet darbesi sonucu kurduğu ikinci imparatorluğa başından
beri düşman olan, yılmaz bir cumhuriyetçiydi. Bu karanlık dönemdeki Fransız toplumunu
betimlemek için tasarladığı, bir aileyi birkaç kuşak boyunca anlatan ve 20 romandan oluşan
Les Rougon-Macquart adlı devasa eserinde siyasi bir duruş sergilemiş ve özellikle Meyhane
(Çeviren: Cemal Süreya / İletişim Yayınları) ve Germinal (Çeviren: Hamdi Varoğlu / Yordam
Kitap) romanlarında halk katmanlarının maruz kaldığı acıları ve haksızlıkları ortaya koyarak
yaşamak zorunda kaldıkları korkunç maddi koşulları resmetmiştir.
rı tarafından verilen lakap olduğunu anlatır. Bonnemort
ciğerlerinden rahatsızdır, sürekli öksürerek simsiyah
tükürür: “Kömür bu... ciğerlerim bunla dolu. Beni ha-
yatımın sonuna dek sıcak tutacak kadar…”
Zola maden ocağını, fantastik betimlemeler aracılı-
ğıyla, doymaz açlığını her gün insan eti yiyerek bas-
tıran mitolojik canavar Minotor’a benzetir: “Bacasını
tehditkâr bir boynuz gibi uzatan maden ocağında, dün-
yayı yutmak için oraya çöreklenmiş obur bir canavarın
kötücül havası vardı.”
Madencilerin gelecekleri de parlak değildir: Bir sü-
re sonra onlara daha da ağır koşullar dayatmak isteyen
maden şirketiyle aralarında sorunlar başlayınca, öz öğ-
renimli bir sosyalist olan Étienne Lantier, diğer işçileri
direnişe geçmeye ve greve gitmeye ikna eder.
MADENCİLERİN ÖZGÜRLÜK HASRETİ!
çıkan gerilim çok sayıda grevcinin öldürüldüğü bir çatış-
Fakat maden şirketi işçilerin maaşların artırılması ve
mayla sonuçlanır. Yenilgiye uğrayan madenciler açlıktan
FERDA FİDAN çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik talepleri-
ölmemek için yeniden işbaşı yapmak zorunda kalırlar.
ni geri çevirir ve grev, bütün bölgeye yayılır.
Romanın geri kalanında, nihilist Rus mülteci
erçekleri en tiksindirici ayrıntılarına kadar an- Bir gün grevciler hükümetin jandarmaları bölge-
Souvarine’nin düzenlediği sabotaj ocakta galerilerin
latmayı amaçlayan natüralizm akımının öncü-
ye sevk etmeye karar verdiğini ve maden sahiplerinin
çökmesine, birçok madencinin su baskını sonucu öl-
G sü olarak, Meyhane romanında alkolizmin tu- Belçika’dan işçi getirmek için girişimde bulunduğunu
mesine neden olur. Étienne bu cehennemden mucize
zağına düşerek perişan olan kent işçilerinin dramını
öğrenirler. Bunun üzerine Étienne, arkadaşlarına çev-
eseri sağ çıkanlar arasındadır.
anlatan Émile Zola, Germinal’de (Çeviren: Hamdi Va-
redeki bir ormanda bu konuyu tartışabilecekleri gizli
Olaylar sonunda, işten atılır ve yeni bir yaşama baş-
roğlu / Yordam Kitap) ise maden işçilerinin sorunların- bir toplantı önerir. Çünkü ormanda ne amansız patron
lamak, kendini sendikal ve siyasal örgütlenme eylem-
dan yola çıkarak emek ve sermaye arasındaki çatışma-
vardır, ne de jandarma: “Burada özgürüz, kurtlar ve
lerine adamak amacıyla Paris’e doğru yola koyulur.
yı gerçek bir sınıf savaşımı olarak ele almıştır.
kuşlar susturulamaz olduğuna göre, bizi de kimse sus-
Grevcilerin hiçbir şey elde edemeden madene dön-
Gençliğinde Paris Komünü’ne hoyratça karşı çıkmış
turamaz!” Bu sözler hem madencilerin özgürlük hasre-
mek zorunda kalmasına karşın, Germinal’in sonu kö-
olsa da sosyal gerçekleri irdeleyerek ve özellikle Char-
tini, hem de hayvanlar gibi, insanlık dışı koşullarda ya-
tümser değildir. Maden işçileri sosyal güçlerinin bi-
les Fourier’nin yapıtlarını okuyarak zamanla sosyaliz-
şamaya zorlandıklarını gösterir.
lincine varmış, şiddet içeren ve örgütsüz eylemlerin
me yaklaşmıştır. Şiddet içeren devrim fikirlerini hiçbir
hiçbir sonuç vermediğini, ancak yasal mücadelenin,
‘EKMEK! EKMEK! EKMEK!’
zaman benimsememiş olsa da başlangıçta duygusal yönü
birleşik sağlam ve saygın sendikaların bir gün onları
Toplantıda arkadaşlarını galeyana getirecek bir ko-
ağır basan siyasi görüşlerinin, yapıtlarında git gide daha
zafere ulaştırabileceğini kavramışlardır.
nuşma yapan Étienne, onları mücadeleye devam etme-
katı ve pragmatik bir şekil aldığını görüyoruz.
Bahar güneşinin aydınlattığı yolda ilerleyen
ye, boyun eğmemeye davet eder: “Ücretli işçilik köle-
Fransa’nın kuzeyindeki kömür madencileri hakkında
Étienne etrafında “filizlenmesi yakında toprağı çat-
liğin yeni şeklidir” diyerek grevi bölgenin diğer maden
bir roman yazmaya karar veren Zola, natüralizmin yön-
latacak olan kapkara ve intikamcı bir ordunun doğ-
ocaklarına yaymak için harekete geçmelerini gerekti-
temleri uyarınca gerçeği olduğu gibi yansıtabilmek için,
makta olduğunu” hisseder. Germinal, emekçile-
ğini vurgular. Geldikleri noktada artık geriye dönüşün
madenler bölgesinde, Anzin kenti civarında on gün ge-
rin kendi haklarının bilincine varışını anlatan, kan ve
söz konusu olmadığını haykırır: “Gün artık bizim gü-
çirdi, yöneticiler ve işçilerle görüştü, madencilerin ev-
şiddet dolu ama geleceğe umutla bakan bir romandır.
nümüz! güç ve zenginliğe sahip olma sırası bizde!”
lerine misafir oldu ve bu arada tabii ki genç bir mühen-
Hayatı boyunca gerçeklerin peşinde koşan ve “Ger-
Sonuçta, madenciler iş bırakmayan diğer maden ocak-
disin rehberliğinde maden ocağına indi. Paris’e döndü-
çeği toprağa gömerseniz, orada birikir ve öyle patla-
larına giderek orada çalışanları greve zorlamak isterler.
ğünde, burada aldığı sayfalar dolusu nottan yola çıkarak
yıcı bir güç kazanır ki patladığı an her şeyi kendisiy-
Ama eylem başarısız olunca şiddete dönüşmesi kaçınıl-
yoğun bir çalışmayla, bir yıl içinde eserini tamamladı.
le birlikte havaya uçurur” diyen Émile Zola, 29 Eylül
maz hale gelir. Tesisler talan edilir ve iki aydır süren
1902 gecesi yatak odasındaki şömineden sızan gazdan
BAHARIN DÖNÜŞÜ VE UMUT!
açlığın getirdiği saldırganlıkla zıvanadan çıkan binlerce
boğularak öldü.
Zola’nın uzun tereddütlerden sonra seçtiği başlık
grevci “Ekmek! Ekmek! Ekmek!” diye haykırarak müdür
50 bin kişilik bir halk kitlesinin katıldığı cenaze
Germinal, Fransız devriminden sonra yapılan devrimci
Hennebeau’nun evine doğru yürüyüşe geçer.
töreninde, yazarın tabutu mezarlığa kadar “Germi-
takvimden alınmıştır: Baharın dönüşüne ve umuda kar-
DEVRİMİN KIZIL VİZYONU!
şılık gelir. Romanın ana temaları sosyal adalet, siyasi nal! Germinal!” sloganları atan bir maden işçileri de-
O sırada gezintiye çıkmış olan Bayan Hennebeau ve legasyonu eşliğinde götürüldü.
ve sendikal mücadele, işçi sınıfının özgürlük özlemi ve
insan onurudur. konukları panik içinde bir ahıra sığınmak zorunda kalır Törende yaptığı konuşmada Anatole France,
ve saklandıkları yerden, sopalar ve demir çubuklarla yü- Zola’nın hep erk sahiplerine karşı zayıfları savunan
Roman, Kuzey Fransa’nın kömür madenleri bölge-
rüyen öfkeli kalabalığı izlerler: “Bir ara başların üstün- ve adalet aşkını salt yapıtlarında değil, gerçek hayatta
sindeki bir grevin hikâyesidir. İşsiz tamirci Étienne
Lantier, Montsou madenlerinde iş bulur. Madenciler den, demir çubukların arasından bir balta geçti, bu kitle- da tutkuyla yaşamış gerçek bir aydın olduğunu hatır-
nin sancağı gibi dimdik duran bu tek balta, berrak gökyü- latarak yitirdiği dostunu şu unutulmaz sözlerle betim-
mesleki hastalıkların pençesinde, her an ölümcül ka-
za riski altında, karın tokluğuna çalışarak sefil bir ya- zünde bir giyotin satırının keskin profilini andırıyordu.” lemiştir: “O, insanlık vicdanının bir anı idi.”
şam sürmektedir. Zengin burjuvaların panik içinde tanık oldukları bu müt- Montmartre mezarlığına gömülen Zola’nın naa-
Étienne’in madende ilk gün tanıştığı yaşlı madenci hiş geçit töreni “Yüzyılın sonunda, kanlı bir akşam mut- şı altı yıl sonra, meclisin aldığı özel kararla 4 Haziran
Bonnemort ona “iyi ölüm” anlamına gelen adının bir- laka hepsini silip atacak olan devrimin kızıl vizyonuydu.” 1908’de, Fransız devriminden bu yana en önemli ay-
çok kez kaza atlatıp ölümden döndüğü için, arkadaşla- Bu arada, kolluk kuvvetleri bölgeye ulaşır ve ortaya dınların gömüldüğü anıt mezar Panthéon’a taşındı.
n
14 20 Nisan 2023
Çizim: Neale Osborne