Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mavi Piyano (1943) sondan bir önceki şiir kitabıdır. Aşkla dolu, hüzünlü mü hüzünlü, dünyaya dargın şiir- görünür. Hanım hanımcık burjuva kadını olmak istemez.
“Kırmızı güllerle/ Acı baktım ölümün tadına.// Tek bir ler... “Ne kadar gözyaşı dolu olsa da, eminim/ ve alazla- Ayak bileklerine çıngıraklar takar. Prens gibi giyinir. Saç-
solan nabız atışı/ Kalmadı yanına.// Onun içindir ki çok yan ateşimde ölsen de.../ Cennetini saklar benim cehenne- larını erkekler gibi kısa kestirir. O dönem için çok yadır-
ağlarım, sonsuza dek.../ Kalbimin gecesinde.” mim/ Ve eriyip gideceksin kanımda sen de.” (Aşk) ganan davranışlardır bunlar.
(Çocuğuma) Mutlu ya da mutsuzluk, âşık olma ya da aşksızlık, ya- Resimlerinde çocuksu, farklı figürleri resmeder. Renk-
Çocuğunun ölümünün sarsıntısını, daha da büyüyen şam-ölüm, yurt-yurtsuzluk, yalnızlık... ler dünyası sanki dert ortağı, ağıtları gibidir.
yalnızlığını acı acı dile getirmeye çalışır şair. Aşk şiirleri hep tedirginliği de sezdirir. Savaşın yarat- Son olarak: Berlin’de iki sayı çıkarabildiğim Melez’in
Faşizmin yakıp yıktığı ülkesiyle kendisini özdeşleşti- tığı ruhsal çöküntü, sürgündeki kimsesizliği, ülkesine dö- ilk sayısında (Ocak 2002) yer alan Nilgün Cön-Grulke’nin
riyor “Güz” şiirinde: “Yandı benim dünyada canım...” nememenin yarattığı çaresizlik... Kendisine “Haydut”, Else Lasker-Schüler’i aydınlatıcı denemesi ve on beş şii-
Şiirler, 1899-1944 (1944) son şiir kitabıdır. “İsterdim “Gezgin”, “Serseri Mayın” gibi adlar takar. riyle tanımıştım bu büyük şairi. Sonraki yıllar şair benim
sana hep/ çok aşk sözleri söyleyeyim.” (Veda) Ama yavaş yavaş unutulur. Dışlanmışlığına aldırmaz peşimi hiç bırakmadı...
n
TUĞRUL KESKİN’DEN ‘ÜRPERTİ’
‘Şiirim acının, isyanın,
direnişin, aşkların şiiridir!’
1981’den bu yana edebiyat dergilerinde oluşan kitabında Tuğrul Keskin, “ürpertili” bir
yazı ve şiirleri yayımlanan, başta Yunus Nadi, zaman diliminden geçtiğimiz şu günlerde yine
Behçet Aysan ve Attilâ İlhan Şiir Ödülleri olmak de umutla yapabileceklerimizin varlığına ve
üzere, pek çok şiir ödülünün sahibi usta şair günümüzde gittikçe azalan her türden
Tuğrul Keskin, 40 yılı aşan şiir serüvenine, 4 sevginin değerine dikkat çekiyor.
bölüm ve 44 şiirden oluşan 16. kitabı Ürperti
“Ben kötüden ya da insandaki eksiklikten daha
(Everest Yayınları) ile devam ediyor.
çok tamamlanmışı ve iyi olanı görerek yazmaya
Zamanın acıları, kadına ve doğaya yönelmiş çabalıyorum” diyen Keskin’le; Ürperti’yi, şiir
şiddetin sarsıcı kederinin yanı sıra geleceğe, yaşantısını, şiire bakışını, şairin gelenek ile
doğaya, umuda ve aşka ilişkin sıcacık şiirlerinden ilişkisini konuştuk.
ta bunda ısrar ederek üretimsiz hale gelmeyi kastediyor-
KAAN TANYERİ
du; geleneğin sınırlarını belirliyordu bir bakıma.
Halk edebiyatının bütün bütüne şiiri belirleyemeyece-
n Toplumcu gerçekçi şiiri Ürperti’yle yaşatmaya devam
ğine vurgu yapıyordu. Kuşkusuz, bu tespit her yeni ge-
ediyorsunuz. Ürperti’nin şiir yolculuğunuzdaki yeri nedir?
len şaire, geleneği dönüştürme görevi de yüklüyordu.
Öncelikle son beş yılın şiirleri olduğu için önemli. Daha
Böyle bakılınca geleneksel şiirin kalıplarının kırılması
da önemlisi; bir beş yıl daha çekmişiz, demektir bu dünya-
gerekirdi, değilse söylenecek söz biterdi herhalde.
nın kahrını… Şiirim genel olarak acının, isyanın, direni-
Ustanın kendi şiirini kurduğu zamanlarda yazılan şiirle-
şin, aşkların şiiridir. Kötüden ya da insandaki eksiklikten
re bakar mısınız? Sözgelimi Garip ve takipçilerinin birbi-
daha çok tamamlanmışı ve iyi olanı görerek yazmaya ça-
rinin neredeyse aynısı olan, birbirini yineleyen şiirlerine…
balıyorum. Sözgelimi şiirini yazdığım insanın teslimiyeti-
Veya bunların dışında halk şiir geleneğinden besleni-
ni görmek yerine onun mücadele isteğini, isyanı görürüm.
yorum diyerek Yunus, Pir Sultan, Karacaoğlan şiirleri-
Benim şiirim insanı geleceğe hazırlar. Ürperti’nin şiir
nin benzerlerinin çoğaltıldığı metinlere...
yolculuğumdaki asıl önemi ise şurada: 43 yıllık şiir yayın-
Geleneğin kalıplarıyla bir tür zanaat da diyebileceğimiz
lama yaşantımın yirmi üç yılını büyük bir “ürperti”yle ge-
şiir üretimi içerisinde kullanılmadık bir sözün, metaforun
çirdim. Bütün kahırlı zamanların bitişi gibi, ürpertiyle ge-
kaldığını düşünmüyorum. Sanırım, Cemal Süreya tam da
çirdiğim zamanın bitişini bu kitapla göreceğim.
buradan bakarak kurmuştu o makaleyi; değilse folklorun
‘BİR GERÇEĞİN ALTINI ÇİZMEK İÇİN
şiirden kovulması, şiirimizi kuraklaştırır, yalnızlaştırırdı.
KARANLIK METAFORUNU YİNELİYORUM’
‘BUNCA ACIDAN UMUTLA BİR ESENLİK,
n Şiirlerinizde karanlık sözcüğü sıklıkla yineleniyor.
İYİLİK ÇIKARMAYA ÇABALIYORUM’
Bu karanlık, Ahmet Haşim’de de görülür ve realite-
n Ürperti’nin uzam ve zamanla olan yönüne değinmek
den kaçışın göstergesidir. Oysa şiirlerinizdeki karanlık,
isterim. “Dünyanın her yerinden odamıza sızan acıları-
Haşim’in aksine, realitenin en güçlü göstergesi duru-
mız…” gibi dizelerinizden de çıkarımlanacağı üzere dün-
munda… Duyumsadığınız ürpertiyi bu karanlıkla na-
yayı esenliksiz bir uzam olarak görüyorsunuz.
sıl ilişkilendirmeliyiz?
Bu nedenle esenlik arayışına çıkarak aradığınızı
Evet, Haşim’in dünyanın çirkinliklerini örtmek iste-
MURAT ÖZCAN
memleketinizde, çocukluğunuzda ve İzmir’imizde bu-
diği karanlıkla bu geçtiğimiz ve benim sıklıkla yineledi-
luyorsunuz. “Anneli evimizdeki gibi huzurlandım” ve
ğim karanlık çok farklı. Ben, bir gerçeğin altını kalınca
mücadeleye çağırıyor. Çünkü inanıyorum: “Her karan-
benzeri dizeleriniz psikolojik açıdan bunları sunuyor.
çizmek için karanlık metaforunu sıklıkla yineliyorum.
lık biter bir gün, bu karanlık da bitecek!”
Bu konuda neler söylersiniz?
Çünkü açıklıkla görüyorum ki üstümüze ortaçağın ka-
Dünyamızı, yaşamlarımızı kuşatan yeniçağın acıla-
ranlığı devriliyor.
‘FOLKLORUN ŞİİRDEN KOVULMASI,
rı çok sarsıcı. Yalnızca şiir yazan birisi açısından değil
Üstümüze devrilen bu yapışkan karanlıktan çıkmak için ŞİİRİMİZİ KURAKLAŞTIRIR!’
en sıradan insan için de doğa için de diğer canlılar için
kendi bedenimi bir mum gibi yakmayı ve insan soyunu
n Cemal Süreya “Folklor Şiire Düşman” diyor. Tuğ-
de böyle. Yine de bunca acıdan umutla bir esenlik, iyilik
bu girdaptan çıkarmayı hayal ediyorum. Kuşkusuz elimde rul Keskin’in şiirlerinde bu düşmanlık bitiyor, belki de
bunun siyasi araçları yok ama hayal kurmama yetecek ka- çıkarmaya çabalıyorum…
folklorun şiirle dostluğunu ilan ediyorsunuz. Ürperti’de
dar sözün gücü var, işte o güçle yapmak istiyorum bunu. bunun yansımalarını görebiliyoruz. Folklorun şiiriniz- “İnsanın tek yurdu çocukluğudur” diyordu birisi. Evet,
böyledir. Belki bunun için durmaksızın çocukluğuma, an-
Ürperti’nin özellikle “Ülkem Benim” adlı üçüncü bö- deki işleviyle ilgili neler söylersiniz?
lüm şiirleri ve “Kuşlara İnandımdı Bir Vakit” adlı dör- Cemal Süreya 1956’da yazdığı bir makalede “Folklor nemin yaşadığı günlere ve Iğdır’daki karlı fakat sıcak evi-
düncü bölüm şiirleri; tam da üstümüze devrilen bu ka- Şiire Düşman” demişti, doğru. Cemal Süreya’nın baktı- mize dönüyorum. Evet, sıcaklığı, şefkati, merhameti, umu-
ğı yerden, evet, folklor şiire düşman… du yeniden yeşertmeyi çocukluğumun labirentinde arıyo-
ranlığın ürperttiği insanı, doğayı sırtlanarak ortaçağın
ve kapitalizmin karanlığına karşı bireyi “ürpermeye” ve O makalede geleneğin kalıpları içerisinde kalarak hat- rum bazen ama hangimiz yapmıyor ki!
n
12 20 Nisan 2023