Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BEHİÇ AK’TAN ‘BERBERDEKİ PAPAĞAN’
‘Kaybolan hikâyeyi
bulmaya çalışıyorum!’
Behiç Ak yeni romanı Berberdeki Papağan’da (Günışığı Kitaplığı),
yine felsefi ve toplumsal bir konuya ustaca değiniyor. Hikâyelerin ve
sanatın, toplumların değişiminde oynadığı rolü, mizahla harmanladığı
yetkin bir kurguyla anlatıyor. Dünyanın en sıra dışı berberinin koltuğuna
oturan çocuk, kadın, erkek herkes, kendini sihirli bir tiyatro sahnesinde
buluveriyor; bir hikâye anlatılıyor ve oyun başlıyor. Sanatsız bir yaşamın
dünyayı nasıl durgunlaştırdığını gözler önüne seren roman her yaştan
okuyucuyu sıra dışı bir düşünce evrenine davet ediyor.
GULBİN ERİŞ
Paşa”sı gibi hikâyemize zenginlik katıyor. etmedikleri kadar zengin. Yaşamı içselleştir-
GÜNNUR AKSAKAL BAYKAN
Arada berbere gittiğim zaman haftada bir ber- menin, kabullenmenin, nerede olursak olalım
gunnuraksakal@gmail.com
bere gidiyormuş gibi hissediyorum. Sanırım kendimizi evimizde gibi hissetmenin bir yolu
da edebiyat ve yaşam arasındaki ilişki. Evet,
bu, berber mekânının oluşturduğu güçlü etki-
n Berberdeki Papağan, 8-12 yaş grubu okuyucuları-
den ve yalıtılmış duygusundan kaynaklanıyor. tam orası evimiz.
na sesleniyor. Geçmiş kuşaklar gibi “Alfa” kuşağı da sizi
Sanki güçlü bir el sizi yaşamınızdan çekip ko-
okuyor. İlgi alanları, dünyaya bakışları çok farklı. Bu du-
‘YAŞASIN UYUMSUZLUK!’
parıyor. Önünüze düşen saçlarla hayatınızın
rum, yazarken ve düşünürken sizi etkiliyor mu?
n Haluk’un hepimizin zaman zaman hak ve-
muhasebesini yapmak zorunda kalıyorsunuz.
Yazarken okuyucunun yaş durumu elbette ki beni ilgi-
receğini düşündüğüm bir tespiti var. “Tek kur-
Hikâyeden kaçamayacağınız tek gerçek
lendiriyor. Ama daha çok ilgilendiren tüm kuşakların oku-
tuluş yolu uyumsuzluk. Hatta, yaşasın uyum-
mekân orası bence.
yabileceği ve paylaşabileceği, onları ortak duygularda bu-
suzluk!” diyor. Çocukken etrafımızda olan bi-
luşturan bir hikâye yazmak. Farklı kuşakları birleştiren bir-
SIRADAN İNSANLARIN SIRADAN tene karşı çok daha eleştirel ve sorgulayıcı bir
çok olgu var. Ama günümüzde en önemli olan ortaklık
YAŞAMLARINI HİKÂYELEŞTİRMEK! gözle bakabiliyoruz sanki. Ne oluyor da sonra
“hikâyenin kaybolması”. Büyükler için özlem, çocuklar
n Berber İsmail Bey “her gün görüp de bunu kaybediyoruz?
için umut olan o kaybolan hikâyeyi bulmaya çalışıyorum.
fark edemediklerimizin hikâyesini” anlatıyor. Uyumsuzluk kavramı kendisiyle bile çeli-
Günümüzün hikâyesini yazmaya çalışıyorum.
Peki, Behiç Ak yazarken kimleri, neleri an- şiyor. İnsanın kendi biyolojik yapısına uyum
Hikâyesizlik, politikadan ve gündelik hayattan dışlanmış
sağlayamayan tarihsel varoluşu yüzünden, insanlar için bir
latmayı istiyor?
yetişkinlerle, sokaklarda oynayamayan, mahalleleri çalın-
Hikâyenin bir gereksinme haline gelmesinin nedeni o za- uyum kavramından bahsetmemiz olanaksız.
mış çocukların ortak sorunu. Aslında bu hiç de kolay değil.
ten. Yaşadığımız hikâyeleri fark etmemizi sağlaması. Önem- Bu tarihsel uyumsuzlukla uyum sağlamaya çalışmakla
Hikâye, ana yurdu olan edebiyattan bile dışlandı. Edebi-
siz gibi geçip gittiğimiz hikâyelerin önemsiz figüranları ol- geçiyor ömrümüz. O yüzden, baştan “En iyisi uyumsuzluk”
yatçıların hikâyesiz yaşamları, sayfalarca “anlatı” yazılma-
maktan kurtarıyor bizi. Sadece kendimizi değil, o hikâyelerin diyebilmek belki mizahi olarak bunu fark etmemizi sağlı-
sına neden oluyor. Kendisini özne gibi hissetmeyen, “başa-
içindeki insanları, hangi sınıftan, hangi yaştan, hangi türden yor. Uyumsuz gibi görünüp dışlananların birçoğu “uyum
rı odaklı yaşayan”, masala ya da anlatıya sığınmış yazarlar-
olursa olsun önemsememizi sağlıyor. Buna gerçekten ihtiya- içinde yaşıyor” diyebiliriz bu yüzden.
dan, kahramanları olan hikâyeler yazmasını bekleyemeyiz.
cımız var. Hem anlamak hem de anlatabilmek için. Eleştirmeden hiçbir şeyi edinemeyiz. Bu olanaksız.
Oysa çocukların dünyasında hikâye hâlâ önemli bir ihtiyaç.
Ben sıradan insanların sıradan yaşamlarını Uyum ile ezilmek ve kısıtlanmışlık arasında gözle görün-
Hikâyesiz çocukluk geçirmek, buyurgan temalar altında ezil-
hikâyeleştirerek hiç de sıradan olmadığını göstermek isti- meyen bir ilişki var sanki. Yetişkin insanların çoğu belli
miş edilgin bir yetişkinlik geçirmekten farksız.
yorum. Aslında sıradan insanı sıradan olmaktan kurtaran soruları sormaktan vazgeçerek bu kısıtlanmışlığı kabul edi-
tek şey, paraya ya da mülke sahip olması değil, yaşanmış- yor ne yazık ki. Bu yüzden, çocukluktan vazgeçmemek bir
‘HİKÂYEDEN KAÇAMAYACAĞINIZ TEK
lıkları... Yani yaşam hikâyeleri. sürü metaforik anlam içeriyor.
GERÇEK MEKÂN, BERBER!’
n Ana karakterimiz Haluk, İsmail Bey anlatırken büyük n Çizimleri sormazsam olmaz: Hangi sahneleri çizece-
n Berberler ya da kuaförler, insanı gerçek dünyadan
bir keyif aldığı hikâyelerin kahramanlarını arıyor, hatta gi- ğinize nasıl karar veriyorsunuz?
bir süreliğine koparan yerler. O nedenle kitaptaki mekân
dip tanışıyor. Eğer yaşadığımız dünyada bu olanaklı olsaydı, Aslında çok görsel malzeme sunmayan insan-insan ilişki-
seçiminin nokta atışı olduğunu düşünüyorum. Bu mekân
çocukların hangi kitap kahramanıyla tanışmasını isterdiniz? sini çizmeyi daha çok tercih ederim. Yazılı metnin görselliğe
fikri nasıl gelişti?
Aslında doğruyu söylemek gerekirse hiçbir hikâye kah- olanak tanıdığı pasajları, hayal kurmaya çok daha olanak ve-
Berber, çocukluğumda beni en çok etkileyen yerlerden.
ramanıyla tanışmak istemezdim. Onları hayal aleminden ren yerler. Bu hayali kısıtlamak ya da izleyicinin hayalleriy-
Berber koltuğunun kolluklarına konan tahtanın üzerine az
gerçek dünyaya indirmek istemezdim. Çoğu zaman hayal- le çizgimin rekabet edeceği alanlar oluşturmak pek istemem.
mı oturduk? Az mı berber korkusu yaşadık?
Saçlarımız beyaz örtünün üzerine dökülürken, arınma ve lerin, hikâyelerin oluşturduğu gerçeklik, yaşamın sahicili- Ayrıca, iki insanın birbiriyle temas ettiği, konuştuğu kısım-
ğinden çok daha fazla tercih edilebilir geliyor bana. ların içsel yoğunluğunun görselliğini yakalamaya çalışmak
üzülmeyle karışık duygular yaşarken berberin hikâyeleri hep
imdadımıza yetişti. O hikâyelerin müptelası olduk. Hikâyelerdeki karakterlerle karşılaşmamak olanaksız yi- daha ilginç geliyor bana. Oysa ki görsellik sadece dışsal bir
Burada hikâyeye giren bir de papağan var. “Flaubert’in ne de iyi bir edebiyat izleyicisinin gördükleri, fark ettikle- fenomen olarak algılanır. Bu kalıbı da kırmak isterim. Tabii
papağanı” ya da Refik Halit Karay’ın Senegalli kuşu “Ago ri, gerçek yaşamın kahramanlarının kendilerinin bile fark ki 3-5 yaş grubu için bütün bunlar geçerli değil.
n
YALÇIN YUSUFOĞLU’NDAN ‘SİNEMANIN DÜNÜ’
alçın Yusufoğlu’nun kaleme aldığı Sinemanın masındaki etkisine dek pek çok konuya değiniyor.
Dünü (h2O Kitap), Türkiye’de sinema olgu-
Yusufoğlu, tüm sinema emekçilerinin meslekleri-
Y sunun yerleşmesindeki önemli uğrak nokta-
nin ötesinde oynadıkları tarihsel rollerden örnekler
lara ve kişisel çabalara yetkin bir tanıklık sunuyor.
verdiği kitabında, filmlerin anlatı çözümlemelerinin
Filmlerin çekildiği dönemdeki tekniklerden ülke
yanı sıra yönetmenlerin siyasal duruşlarına değinip
sinemalarının biçimlenmesine zemin olan siyasal
sanatsal yönelişlerini açımlayarak sinema dilinin ye-
gelişmelere, yönetmen ve oyuncuların kişisel ça-
nilenmesi ve anlatımının dönüşmesindeki katkılarını
balarının ve yeteneklerinin sinemanın dilini dönüş-
ayrıntılarıyla inceliyor.
n
türmesinden sinema salonlarının atmosferine, iz-
leyicinin kültürel ve sınıfsal konumundan film-
Sinemanın Dünü / Yalçın Yusufoğlu / h2O Kitap
lerin izleyicinin niteliğinin ve kimliğinin oluş-
/ 352 s.
6 9 Şubat 2023