Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CEM AKAŞ’TAN ‘SON KİŞOT’
‘Öykü, ‘kontrollü delilik’ alanı!’
Birbirine benzemeyen 42 öyküden oluşan Son Kişot’ta (Can Yayınları) yaşamın kendisinden anları
öyküleştiren Cem Akaş, babasının arabalarını, yıllar sonra evine dönen bir koltuğu, mahallesinin
sevgilisi bir kediyi, bir cesedin başına gelenleri kendine özgü dili ve üslubuyla anlatıyor.
Kitapta, anlayışla yaklaşılan diktatörler de var, iki kadının sert intikamı da. Gelişimini okurların
belirlediği bir bar macerası da var romanların içine girip gereksiz karakterleri öldüren redaktörler de.
nıyor olabilir: Gerçek hayatta insanların akıllarından ne-
MEHMET S. AMAN
ler geçtiğini, neler düşünüp hissettiklerini aslında bilmiyo-
mehmet.aman@cumhuriyet.com.tr
ruz; davranışlarından, söylediklerinden, mimiklerden oku-
maya çalışıyoruz.
‘DİKTATÖRLE DALGA GEÇMEK
Edebiyat bunu yapabilir mi, nasıl yapar gibi bir nokta-
DİKTATÖRÜ ALAŞAĞI ETMENİN İLK ADIMI!’
dan hareket ettim yazdığım pek çok şeyde, bir şeyleri açık
n “Diktatörün biri bir gün…” diye başlıyor hikâye ya da
açık söylemeden hissettirme yöntemi bana hep cazip geldi.
masal ya da anlatı… Bu diktatörler kimin / kimin diktatör-
Yine de bu her zaman yaptığım bir şey değil, Zamanın En
leri? Hangi diktatörün esini?
Kısa Hali gibi çok bariz istisnaları var.
Guy Davenport’un “Bronz, Kırmızı Yapraklar” adlı bir
öyküsü vardır, adını vermeden Hitler’i anlatır ama bekle-
SEÇİLMİŞ ANLARIN HAFİF BİR DİL
neceği gibi bir canavarı değil, bir insanı anlatmayı yeğler.
VE EDAYLA ANLATIMI
“Diktatörler”in esini oradan geldi.
n “Hayattan Kalanlar” bölümünde babanızın arabala-
Ağır bir sözcük “diktatör”, günlük yaşamda deneyimle-
rı, eve dönen bir koltuk, “Elhamdülillah” ve “Bismillah”
nen ağırlığı daha da fazla, komik bir yanı hiç yok.
yazan kupa bardağın papa ile ilişkisi… Bu absürt ve hat-
Bunu zorlamak istedim açıkçası, fantastik durumlarda
ta kimi çılgın anıların öykülerinize yansımasına ilişkin
birer çizgi roman kahramanına dönüştüklerini görmek is-
yorumunuz?
tedim. Diktatörle dalga geçmek, diktatörü alaşağı etmenin
Pek çılgın sayılmazlar bence! Yaşanmış olayların anekdot
ilk adımı değil mi?
haline getirilmesinde beni rahatlatan bir şey var, normalde
n Kimi öyküler bir matematik problemi gibi kısa ve
kurguladığım hikâyelere kendi yaşamımdan bir şeyler kat-
karmaşık, “Kumulların Altın Çağı”nda olduğu gibi. Ki-
mayı hiç sevmem ama kendi yaşanmışlıklarımı gizlemeden,
mileriyse uzun ve daha geleneksel kurgulanmış, “Soğuk
doğrudan anlatacağım bir dilimin olmasını da çok istedim.
Bir Kış Gecesi Sam”de olduğu gibi. Hem bu iki öyküyü
“Hayattan Kalanlar” böyle metinler, seçilmiş anların
hem de Son Kişot’ta neden birbirine hiç benzemeyen öy-
hafif bir dil ve edayla anlatımı, yaşamın kendisinin sundu-
külere yer verdiniz?
ğu öyküler. Bazı okurların en çok bu metinlerden hoşlan-
Konseptli bir öykü kitabım olmadığını fark ettim. Sıfır-
dığını da gördüm, moralim bozulmadı değil!
dan kurgusu yapılmış ve o kurguya uygun öyküler yazıl-
mış tek kitabım Gizli Hava Müzesi ama o da zaten altı bü-
YENİ BİR ROMAN: ‘OFELYA’
yük yazara öykünerek yazılmış farklı öykülerden oluşu-
n Gelecekteki çalışmalarınızdan da bahseden misiniz?
yor. Diğer tüm öykü kitaplarım aslında birer derleme; Son
Cem Akaş, okuyuculara neler vaat ediyor?
Kişot da öyle.
Yeni bir roman bitirdim, son haline getirmekle uğraşı-
Öykü benim için bir tür “kontrollü delilik” alanı. Sa-
ESRA ÖZDOĞAN
yorum bu aralar. Hamlet’ten tanıdığımız Ophelia karakte-
nıyorum zaman içinde yazdığım parçalarda kendimi da-
rinin kendi hikâyesini anlatan bir roman, adı Ofelya. Ben-
ha serbest bırakıyorum, farklı kurgu biçimleri, farklı dil-
karakterlerle birlikte hareket ettim, “ekran”da neyin görü-
ce çok ilginç bir karakter, oyuna yansıdığından çok daha
ler deniyorum.
neceğini, nasıl görüneceğini hayal edip durdum, buna nasıl
derin bir yaşam çizgisi var.
Okur için rahatsız edici bir şey de olabilir, ferahlatıcı,
derinlik katabileceğimi düşündüm.
Oyunun başladığı noktanın bir-iki yıl öncesinden başlatıyo-
merak uyandırıcı bir şey de.
Öfke çok belirgin bir duyguydu yazarken, Tarantinovari
rum romanı, oyunun bittiği yerin biraz öncesinde, Ophelia’nın
şiddet patlamaları biraz da o yüzden sanıyorum.
ölümüyle bitiriyorum. Shakespeare’in kurgusunun içine gir-
ŞİDDET PATLAMALARI!
n “Haraketli Hararet” bölümündeki öyküler başta ol-
mek, onun karakterlerini oynatmak ama farklı bir “yönet-
n Kitaba adını veren “Son Kişot” öykünüz... Şiddete, aile
mak üzere birçok öykü, bir sahnenin anlatımı ile başlı-
içi cinsel şiddete maruz kalan nice Haticeler, Melikelerin menlik” yapmak, oyunun hikâyesini baştan ve farklı bir bi-
yor. Ve diğer öykülerde de bu sinemasallık gözlemleniyor.
çimde yorumlamak beni heyecanlandırdı.
hikâyesi... Ve kendi adaletini arayan insanların… Okuyu-
Bu sinematik anlatımı ve özellikle mizahın bu denli yo-
cuyu “geren” bu öyküyü yazarken neler hissettiniz? Yıllardır üzerinde düşündüğüm bir problem vardı, frak-
ğun duşumsandığı izleği tercih etmenizin nedeni nedir?
“Son Kişot” öyküsü, “Hararetli Hareket” bölümünde tal geometri ilkeleriyle bir edebiyat metni nasıl yazılır;
Yanıtını bildiğimden emin değilim. İlk romanım 7’yi Ofelya’nın analitik düşünmeye yatkınlığı, bana bu proble-
yer alan diğer metinler gibi bir film öyküsü aslında. Do-
layısıyla yazarken kendimi hep sahnelerin içinde buldum, yazarken de böyle bir merakım vardı. Şuradan kaynakla- min çözümünü sundu.
n
DAG SOLSTAD’DAN ‘ARMAND V. - GÜN YÜZÜNE ÇIKMAMIŞ BİR ROMANIN DİPNOTLARI’
mand, yine de görevine devam eder. Oğlu da bir gün asker olur ve o sa-
“Roman kısmen Oslo’da, kısmen yüksek dağlarda, kısmen bir deniz
vaşlardan birine katılır.
yolculuğunda geçiyor. Aynı zamanda büyük bölümü yurtdışında geçi-
Artık ikisi için de bambaşka bir dönem başlar ve tüm olanlar, aslında
yor. Roman yazar için görünmez, çünkü yazar onu yazabilecek durum-
hiç görmediğimiz bir romana düşülen dipnotlardan ibarettir.
da değildir. Onun varlığını görebilir, içine bakabilir ama yazamaz.
Yazılmamış metnin kendisi, Armand’ın uçup giden yaşamı gibi, uzak-
Romana bağlı kalmak ve ‘yukarıdaki metin’ ya da ‘dışarıdaki metin’
larda bir yerlerde dolaşır...
diye yazmak zorunda. Belli ki roman Armand V. hakkında ve yazar da
Dag Solstad’ın radikal yaratıcılığının en özgün örneklerinden biri
onu tanıyormuş izlenimi yaratıyor. Yazar başlarda romanın içine girip
olan Armand V. - Gün Yüzüne Çıkmamış Bir Romanın Dipnotları’nda
aramayı reddettiğine göre romanın biçiminin ne olduğu kesin değil.”
(Çeviren: Deniz Canefe, Jaguar Kitap), olup biteni dipnotlarda arıyo-
Kitaptan...
ruz; gölgesine bakarak bir ağacı, bir kayayı veya bir bulutu anlamaya
rmand V., görevini yıllarca “sadakatsiz biçimde, büyük bir sada-
çalışmamız gibi.
n
katle” yerine getiren bir Norveç diplomatıdır.
A Başka ülkelerde savaşlara, karışıklıklara, acılara yol açan bü- Armand V. - Gün Yüzüne Çıkmamış Bir Romanın Dipnotları /
yük makinenin küçük de olsa bir parçası olduğunun bilincinde olan Ar- Dag Solstad / Çeviren: Deniz Canefe / Jaguar Kitap / 184 s. / 2022.
12 26 Ocak 2023