Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Masalın fısıldadığı hayattır!
Burnumuzdan gitmeyen o güzelim kokular; sade, alçakgönüllü, iddiasız yaşamlar; çocuklukta
kaldığını sandığımız, umarsız terk ettiğimiz düş dünyamız, hayallerimiz... Nazlı Eray, kendine
özgü “büyülü gerçeklik” rotasında ve pırıltılı anlatımıyla işte o kocaman ve sahici dünyayı
anımsatıyor bize; yetinmiyor, hepimizi kucaklayıp o dünyanın kapısına kadar taşıyor, yorulmadan,
yüksünmeden... İllüstrasyonlarıyla Oğuz Demir’in bu yolculuğa kattığı hoşluğu da unutmayalım.
olasılıksız olduğunu büyüyünce anla- dı büyü”! Naz’ın düşler sahne-
Y. BEKİR YURDAKUL
mıştım. Onun içinde bir babaanne, bir sine ustaca çıkan kahraman-
eski köşk, bir dut ağacı, bir gül perisi ların/karakterlerin (Hızır’ın, Gül
CERYAN!
vardı. O kokuyu algılayabildiğim süre- Perisi’nin, Romalı gladyatör
Isınmanın, ısıtmanın, aydınlatmanın,
ce bir çocuktum. Bunu anlamak müt- heykelinin, plaktan çıkıp konser
pişirmenin, yolculukların... Aklınıza ne
hişti.” veren Elvis’in...) taşıdığı pan-
gelirse neredeyse hepsinin aynı kay-
Ya sizin belleğinizde saklı kokulara kartlarda okuduklarımızın özeti;
naktan, elektrik denilen “mucize”yle
sinenler? O sınır-duvar bilmez hayal- bahçede olup biten her şeyi gö-
karşılandığı bir çağa eriştiğine tanık
lerimizle çocuk olmalarımızda; o ço- ren Dut Ağacı’nın anlattıkları da
olduk insanlığın, şu kısacık zaman
cukluğu kuşatan, besleyen varlıklarla bu işte.
diliminde.
mı açıklamalı unutulmaz Evet, bugün -hâlâ çoğumuz
Oysa çok değil, elli-altmış yıl ön-
kokuları, tatları? hak ettiğimizce erişemesek de-
ce adı bile anılmazdı bugün hepimizi
Naz’da bu sorunun da teknolojinin sağladığı inanılmaz
her yandan kuşatan “elektrik” denen
yanıtı var: bir kolaylıklar dünyasında sür-
“mahir”in. “Ceryan”dı adı.
“Sonraki yıllarda kar- dürüyoruz yaşamımızı.
Sıklıkla kesilir, bir gitti mi de saat-
şılaştığım kavanozlanmış Okul tahtalarımızdan telefon-
lerce dönmeyi bilmezdi. Beş gün de
hazır gül reçellerinde bu larımıza her şey “akıllı”, hep-
sürmezdi belki “geldim işte” demesi
yoktu. Çocukluğumu içine si bizim yerimize ve bir solukta
ama işler eski usul kotarılıverir-
koymamışlardı.” ayağımızın altına seriveriyorlar
di o kesinti anlarında.
Bugün çoktan ne istersek, ne dilersek!
Sobalar, kuzineler, fırın-
“ceryan”a kavuşmuş şe- Ya uğraşmanın, didinmenin,
lar, ocaklar, tandırlar tat
hirlerimizde çoğu fırının, birlikte yapmanın, imecenin se-
verirdi her pişene.
lokantanın camında dik- vinci... Onu da günümüzden
Reçel de öyle, pekmez
katimize sunulan “odun bir güzel çocuk, dört yaşındaki
de öyle, salça da öyle; ek-
ateşinde pişmiş” vurgu- Poyraz anlatsın.
mek-yemek de öyle...
su hepimizi o kokulara Geçmişler annesiyle televiz-
Ve her birinden da-
çağırmıyor mu? yonun karşısına, yemek prog-
ha pişerken yükselen o
“Şimdi nereden çık- ramı izliyorlar. Mantarlı-tavuklu
nefis koku, aylar sonra
pimizi kucaklayıp o dünyanın kapısına
tı o güzelim kokular? makarna yapıyor ekrandaki konuk.
da terk etmezdi sofrala-
Niye sızlatırsın burnu- Poyraz, hadi diyor; bir koşu çarşı- kadar taşıyor, yorulmadan, yüksün-
rı, evleri...
meden, söylenmeden.
muzun direğini?” dediği- ya... Gereçleri alıp mutfağa geçiyorlar.
nizi duydum. Haklısınız, Tarif üzerine, mantarlı-tavuklu makar- İllüstrasyonlarıyla Oğuz Demir’in bu yol-
ODUN ATEŞİ, İNSAN
culuğa kattığı hoşluğu da unutmayalım.
söylemedim değil mi be- na yapıyorlar güle şakalaşa, birlikte.
SICAĞI!
ni bu zamanda yolcu- Ve annesi, “Hadi, oturup yiyelim!” diyor. Naz’ın babaannesinin, “Tanrı mi-
Naz’ın dedikleri çıkardı
safirisiniz. Bu gece sizi köşkte misafir
luğa çıkaranın sevgi- - Yemeyeceğim ben anne.
beni geçen yüzyılın ortalık
li Nazlı Eray’ın “Naz ve - Ee, istedin ya? Uğraştık o kadar. edelim” çağrısına uyduğunuz, Naz’ın
yerine doğru bir yolculu-
düşsel (aslında inanılmaz varsıl ve bir
Köşkteki Vampir”i ol- Poyraz sarılıyor annesine:
ğa. Bakın...
duğunu? Naz’ı da bil- - Ben seninle yapmak istedim! o kadar da sahici) dünyasına konuk
“O kokuyu bir daha hiç
olduğunuz için çok sevineceksiniz.
diniz işte!
duymadım. Hiçbir yerde
NAZLI ERAY’IN ANIMSATTIĞI! Ve “vazoda ne zaman bir demet sa-
yoktu hayatımın ilerleyen yıl-
EKSİLENLER, YİTİP Bir yanda burnumuzdan gitmeyen rı kırmızı lale görseniz, bir yusufçuk öt-
larında. Dünyanın en gü-
GİDENLER! (aklımızdan çıkmayan mı yoksa) o gü- se, mor bir salkım ilişse gözünüze” ya
zel kokularından biriy-
Murathan zelim kokular; bir yanda sade, alçak- da Elvis Presley’in o kadife sesi dol-
di diyebilirim. Çocuk-
Mungan’ın, o çocuk gönüllü, iddiasız, çevresini de düşü- sa kulağınıza kendinizi Anadolu’da bir
luğumla, bahçey-
sıcaklığıyla “Biz bü- nen yaşamlar; bir yanda çocuklukta köy fırınının önünde, çocukluğunuzun
le, yeşilin ve mavi-
yüdük ve kirlendi dün- kaldığını sandığımız, sessizce geçen erken alaca sabahlarından birinde kır
nin tüm parlaklığıy-
ya...” el sallayışının öte- yıllara gönüllüce/umarsız terk ettiği- çiçeklerine kesmiş bir bahçede Nazlı
la, o zaman haya- sinde bir eksilmedir miz düş dünyamız, hayallerimiz... Eray’ın Naz’ıyla koşarken/söyleşirken
tımda var olan kişi-
Nazlı Eray’ın “büyülü Nazlı Eray, o kendine özgü “büyü- bulacaksınız.
n
lerle karışıyor ve eş- lü gerçeklik” rotasında ve pırıltılı anla-
masal”ında altını çizdi-
siz bir şey oluyordu. ği. Biliyorum, biz “bü- tımıyla işte o kocaman ve sahici dün- Naz ve Köşkteki Vampir / Nazlı Eray
yayı anımsatıyor bize; yetinmiyor, he-
Onu her zaman duyabilmenin yüyünce bozulma- / Everest Yayınları / 144 s. / 10+.
Desenler: OĞUZ DEMİR
21 Temmuz 2022
10