Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
değişik alanlarda başarı gösterebileceği geniş bir potansiyeli var. Ne var ki, günümüzün şirketi, her şeye, verimlilik, maliyet, para, kâr üzerinden bakan tipik neoliberal şirket, iş süreçlerini insan doğasına uygun bir şekilde tasarlamıyor. Şirketin çıkarlarını ya da elde edeceği toplam faydayı, tek tek kişiler ya da çalışanları üzerindeki yıkıcı etkiyi hesaba katmadan elde etmeye çalışıyor. Varsa yoksa, kâr, büyüme, performans! ‘SADAKAT SAKATLANDI. GENÇLER O ŞİRKETLERİ İSTEMİYOR’ Samimiyet, şeffaflık, kazankazan ilişkisi, karşılıklı güven, şeffaflık, adalet, hakkaniyet gibi temel değerler çok büyük bir hızla yitiriliyor. Sadakat, neoliberal uygulamalarla çok büyük zarar gördü. Kariyerlerine yeni başlayan gençler, kesinlikle böyle şirketlerde çalışmak, kalmak istemiyorlar. İnsan doğası, samimiyet, güven, huzur ister; hayallerini gerçekleştirmek ister, sevdiği işte çalışmak ya da yaptığı işi sevmek ister; en önemlisi kendisi için anlamlı olanı ister. Çok sevdiğim bir saptama var: Martin Buber, “Between Man and Man”de insana seslenerek “neden olacağın şeyi olmadın” diye bir suçlama yapar ve bu suça “varoluşsal suç” adını verir. Aristoteles’e göre zeytin tohumu doğası itibarıyla zorunlu olarak zeytin ağacına dönüşerek hayatını gerçekleştirir. İnsan kişisi de normalde her ne olacaksa onun tohumlarını potansiyelinde barındırır ama kendi yetenek ve becerilerinin öngördüğü işleri yapmadığı zaman müthiş bir yabancılaşma, yalnızlaşma ve mutsuzluğun içine düşüyor çünkü potansiyeli gerçekliğe kavuşamıyor. Akıllı bir şirketin bu durumu göz önüne alması gerekiyor. İNSANİ BİR ÖNERME; KUANTUMŞİRKET (BÜTÜNLÜKÇÜ ŞİRKET) n “Kötü şirket” yani “modern neoliberal makineşirket”in yerine getirdiğiniz bütüncü “kuantumşirket” önermenizi ve bu önermenin yaşama geçirilebilirliğini değerlendirir misiniz? Kuantum adlandırmasını, tahmin edersiniz kuantum fiziğinden esinlenerek koydum. Kuantumşirket, bütüncü bir şirket felsefesini temsil eden, yapay ve zorlama hedeflere sahip olmayan, düşmanrekabet değil, dostrekabeti benimseyen, inovasyonu samimi anlamda ve sabırlı bir yaratıcılık felsefesiyle sahiplenen, şirketin tüm çalışanlarını ve departmanlarını dinamik ve karşılıklı besleyici bir ilişkiler ağı olarak kabul eden, insan emeğine değer veren bir şirket. Kuruluş misyonu ve vizyonuna sadık, değerlerinden, zorluklarla karşılaşsa bile vazgeçmeyen, yani değerlerini, misyonunu, stratejisini kâra, “ebitda”ya, nakit girişine feda etmeyen, bilgiye, bilime, tekniğe, teknolojiye önem veren, merkeze tamamen insanı ve emeği koyan ve insanına güvenen bir şirket. Kuantumşirkette insan alelade bir kaynak değil, tam tersine insan, tüm kaynakları insanca yönetmesi gereken yüce ve zor bir sorumluluk verilmiş bir göreve sahip. “Kuantumşirket, bütüncü bir şirket felsefesini temsil eden, yapay ve zorlama hedeflere sahip olmayan, düşmanrekabet değil, dostrekabeti benimseyen, inovasyonu samimi anlamda ve sabırlı bir yaratıcılık felsefesiyle sahiplenen, şirketin tüm çalışanlarını ve departmanlarını dinamik, karşılıklı besleyici ilişkiler ağı kabul eden, insan emeğine değer veren bir şirket. Tam anlamıyla ‘işletme’ olmaktan öte, ‘iş yeri’. Çalışma olgusuna bakışı da kökten farklı. Burada sadece insanların çalışmadığının ama insanların ‘çalışarak yaşadığının’ bilincinde olan bir şirket.” ‘KUANTUM ŞİRKET ZOR AMA İMKÂNSIZ DEĞİL!’ Kuantumşirket, hem üst düzey ve felsefi bir iş insanlığı ve iş dünyası bilgisi, yüksek yetkinlikler, sağlam bir misyon ve vizyon ve güçlü ve dağıtılmış liderlik temeli üzerinde yükselebilecek bir üstşirket türü. Zor ama imkânsız değil. Özellikle günümüzün vahşi rekabet dünyasında, ancak bilgelik ve cesaretle yönetilebilecek bir şirket. Kuantumşirket tam anlamıyla bir “işletme” olmaktan öte, bir “işyeri”. Çalışma olgusuna bakışı da kökten farklı. Burada sadece insanların çalışmadığının ama insanların “çalışarak yaşadığının” bilincinde olan bir şirket. ‘MARX’IN İNSAN FELSEFESİNİ ÇOK ÖNEMSİYORUM’ n Şirketleri hastalandıran, insanı yok sayan ekonominin düpedüz bir ideolojiye dönüşmesini ve finans kapital belasını irdelerken, karşı düşüncelerinizi Marx’ın insan felsefesiyle ne yönde bir umutla birleştiriyorsunuz? Marx’ın insan felsefesini çok önemsiyorum. Marx’ın kapitalizm eleştirisi ve bu bağlamda insanın varoluş koşulları hakkında yaptığı çözümlemeler çok değerli ve halen geçerli. Marx, insanı içinde bulunduğu kapitalist sistemle bütünlüğünde değerlendirir. Kapitalist sistemde Marx’ın insan hakkındaki söyledikleri büyük oranda halen geçerlidir, şirketlerin koridorlarında Marx dersek pek de abartmış sayılmayız. Yabancılaşma kuramı önemlidir örneğin; insanın, bilfiil emek gücünü harcayarak dahil olduğu üretime, bu üretim vaVEDAT ARIK sıtasıyla elde ettiği ürününe, çalışma arkadaşlarına ve son kertede kendi insani özelliklerine yabancılaşmasının somut örnekleriyle dopdoludur modern iş yaşamı. Ne büyük trajedi değil mi? Madalyonun diğer yüzünü son derece etkin kavramlarla açığa çıkarmıştır Marx: Emek ile emek gücü ayırımı, kapitaliste satılarak özniteliğini ve varoluşsal amacını kaybeden yabancılaşmış emek, bilimsel temelde sömürünün nasıl ortaya çıktığı... Klasiklerin “kâr” olarak tanımladığı süreci “artıkdeğer” olarak kavramlaştırması... Değişim ve kullanım değeri... Üretimin amacının ticarileşmesi ile yaşanan metalaşma, paranın hangi koşullarda sermayeleştiği... İktisadi süreçte elde edilen değerin paylaşım esasları... Yabancılaşma, sınıf, özel mülkiyetin doğurduğu sonuçlar... İnsan ve ürettiği ürün arasındaki ontolojik ilişki... Güçler, gereksinimler ve arzular olarak insanın çözümlenmesi... Tarihsel materyalizm... Tüm bunlar iyi bir yöneticinin, içinde bulunduğu sosyoekonomik sistemi etkin olarak çözümleyebilmesi, başına gelenleri anlayabilmesi (örneğin ekonomik krizleri, sistemin bir kriz rejimi olduğunu) şirketini daha iyi yönetebilmesi, insanı merkeze koyabilmesi için bilmesi, kavraması, içselleştirmesi gereken kavramlar, olgulardır. İDEOLOJİK İKTİSAT VE FİNANS KAPİTAL CANAVARI! Maalesef ideolojik iktisat, çoğu yöneticinin bu kavramlardan uzak kalmasını, bunlarla tanışmamasını hedefliyor. Sonuç olarak da nispeten güdük kalmış, vizyonsuz, büyük resmin derin dinamiklerini tam olarak kavrayamayan, her kriz çıktığında ne yapacağını bilemeyen yöneticilerle karşılaşıyor ve birçok işletmenin yönetim yanlışları, berbat stratejiler ve etik dışına kayan uygulamalar yüzünden yok olduğuna tanık oluyoruz. Finans kapital, kapitalizmin “canavarlaşma” aşaması gibi bir şey! O, bir deyişle, “babalarımızın” kapitalizmi değil artık! Eskilerin hayallerini gerçekleştirmek için hayatlarını adadıkları, patronuyla, işçisiyle, müşterisiyle, tedarikçisiyle emeklerini harcadıkları, insanlığı hesaba katan bir şirket tipi değil artık. Bu çoktan bitti zaten. Finans kapital yönetimi, asıl derdi bir şeyler üretmek olan ekonomiler, şirketler için çoğu zaman bir belaya dönüşen zorlu bir süreçtir. Çünkü işletmenin esas amacını arka plana atan, sadece para, nakit, kâr üretme yolunda araç olarak gören, organizasyonu ve çalışanları yok sayan, işletmenin kendisini bile satılması gereken bir mala dönüştüren bir anlayışa sahiptir. Biraz sert bir şekilde eleştirmek istersek, finans kapital için ne organizasyon, ne insan, ne çalışma, ne emek, ne makine parkı, bina vb. ne de değerler, misyon, vizyon vardır. Finans kapital için geçerli olan şey, genelde, ebitda, kâr, yatırımın geri dönüş süresi, kârlılık oranı, sektörden çıkış zamanı ve benzer finansallardır. İnsanlar ancak bu finansalların hizmetinde ya da emrindeki emir erleri olmaktan ileriye gidemezler bu sistemde. n Şirket: Quo Vadis? Modern Şirketin Çöküşü ve Başka Bir Şirket Teklifi / Daniş Navaro / Remzi Kitabevi / 664 s. / 2021. 6 4 Mart 2021