19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MERHABA Zaman çağı şiirleri VEDAT ARIK Okura çağrısı olan bir şair. Sözünü düş ve düşüncenin imbiğinden geçiren... Söz onda gizlengelik bir deyiş bazen. Sırlanınca görülmeyen ama hissettiren bir bakış. Evet, bazen bir aşkınlık hali; hayatın görülmeyen yönlerine dönüş, sonra kendi sesinde ses olma telaşı. Patikası aynı, ama sözünü kanatlandırdığı iklimler bu kez bambaşka. Kendi söz’ünün hem yaşayanı hem de ‘şahit’i. Size rüyalarınızı veren sözlere gitmek istiyorsanız, ‘Karanlık Oda Şarkıları’na dönün yüzünüzü derim. “Güneş kör, sessizlik saltık, hava kokusuz kılınsın, zaman dursun.” Enis Batur / “Karanlık Simyacı” ÖNCESİ BİR RÜYA... Bazı yazılar yazılma zamanını bekler. Bazen bir karşılaşma, hatırlama veya bir imge... Yani gelip sizi bulan her neyse, sözü taşır oradan başlarsınız. Bir rüyaydı gördüğüm. Tam kâbusa dönüşecekti ki uyandım. Teşvikiye’de otobüs beklerken, gençten bir adam yanıma yaklaştı: “Abi öte sokakta duran kırmızı kırayizer (cruiser) arabanın anahtarını Enis Bey gönderdi aracı kullanın diye...” Daha sözünü tamamlamadan kayboldu. Elimde anahtarla sağa sola bakınırken, Teşvikiye Camisi’nin ara sokağındaki aracı gördüm. Kumandaya dokununca, adeta el sallarcasına dörtlü ışıkları yanıp sönmeye başladı. Sağa sola bakınarak tedirgince araca bindim. Nasıl çalıştıracağımı araştırırken, kaldırım kenarında beliren gölgenin aracın sağ kapı camına yanaştığını gördüm. Bu Raşit Göğceli’ydi. Yağmur başlamıştı. “Beni de al... beni de al” diye bağırıyordu. Bu kez kapıyı açamıyordum. Neyse, kapı açılınca yan koltuğa sakince yerleşip; “daha büyüğü yok muydu, hem de Paris plakalı”, sözünü gülerek söylerken, “hadi çalıştır da, beni Kadıköy’e at” demesine öfkelenmiştim. Neyse, o ara araç çalışmış, hareket etmiştik. Ama nereye gideceğimi bilemediğimden, o ikircikli duruşumu sezinleyen trafik polisi sinsice yaklaşıp sağ eliyle “gel gel” işareti yapmıştı. Raşit; “Araç yabancı plakalı, başımıza iş çıkarma şimdi” deyip inmeye çalışmıştı. Ama bu kez kapı gene açılmaz olmuştu. Polisin dudaklarından “ehliyetruhsat” ifadesini duyabilmiştim... Araçtan nasıl inebileceğimi, ruhsatı, ehliyeti düşünürken gözüm Hüsrev Gerede’nin yol kavşağında, sağdaki oval girişli binanın geniş pencereli cephesine ilişiyor. Enis Batur’u görüyorum sakalını sıvazlayıp gülerken. Yanı başındaki yüzü seçemiyorum. “Filiz olmalı” diyorum içimden. “Peki, Fatma Tülin nerede” sözüme anlam veremeyen Raşit, araçtan inip, polise dikleniyor. Anahtarı cebime koyup Enis’in bulunduğu binaya hızlı adımlarla yönelmişken, polis ensemden yakalıyor. O arada ter içinde uyanıyorum. Yatağımın başucundaki “Karanlık Oda Şarkıları”nı elime alıp gece kaldığım yerden okumaya devam ediyorum. HER ŞAİRİN BİR ‘ŞİİR ÇAĞI’ VARDIR Şiirinin sürekli okuru muydum? Denemelerini sürekli okusam da şiir yolunu “Tuğralar”dan beri izlesem de seyrelterek okuduğumu söylemeliyim... Ta ki; “DoğuBatı Divanı” kendi yolunu gösteren şiir birikimini getirip önüme koyana kadar... Geçen zamana, yaşanan âna, tarihe ve insan yüzlerine/öykülerine dönüktü yüzü her daim. Anlatımcıydı, bir o kadar da söyleyeni dinleyenine söz labirentlerinde taşıyandı. Ne ki, bir arayışın anlatıcısı olduğunu gizlemeyendi. Bulacağından değil, gitmeyi sevdiğinden söz adaları kuruyordu sürekli. Kan bağı kurduğum denemeciliğinin ötesinde bir duygusu / bakışı, imge yordamı vardı Enis Batur’un şiir yolunda. Sizi kıyısında durduran, hemen içine al(a)mayan. Doğrusu “Karanlık Oda Şarkıları”nı fasılasız okurken gördüm ki; kendi “şiir çağı”nı yaratan bir şair duruyor karşımda. Bütün yollardan geçmiş kendi patikalarını onarmış, yo(r)gunlukları atıp sapmalardan kurtularak kendi sesini bulmuş bir şair. Bazıları “olgunluk” bazıları ise “ustalık” dönemi diye nitelendirir. Hayır, ben “Karanlık Oda Şarkıları”yla Enis Batur’un kendi “şiir çağı”nı yarattığını söylemek istiyorum. İMSEL YOLCULUK Bu kez şiirinin odağına kendini koyan bir şair var. Onun imge yordamı da yaşam/a sarkacının gelgitleriyle biçimlene duruyor. Size olan sözü yer yer kendinedir de. “Kafam içinde dimdik Durmaya ayarlı ayığı Ruhumda gezen uyurgezerle Değiş tokuş ederken Ah şu “denge uzmanı” halim Yılların bir sopaya dayanmış geçti, Bastonları odandır sevdim, Ondandır dükkânlarda elim yandı” (“Sabit Pergel”) Okura çağrısı olan bir şair. Sözünü düş ve düşüncenin imbiğinden geçiren... Söz onda gizlengelik bir deyiş bazen. Sırlanınca görülmeyen ama hissettiren bir bakış. Evet, bazen bir aşkınlık hali; hayatın görülmeyen yönlerine dönüş, sonra kendi sesinde ses olma telaşı. Ki, bunu hissettirir çoğunlukla. Dönüşsüz yollara tüneyen düşlerin hiç de aynı olmayan anlamını arayış… Patikası aynı ama sözünü kanatlandırdığı iklimler bu kez bambaşka. Kendi “söz”ünün hem yaşayanı hem de “şahit”i. “Her şeyi görmüşsün, susuyorsun, Ses, söz, harf, işaret hiçbiri, Gerçek benden çıkmadıkça Şahit sayılmam ben diyorsun.” Size rüyalarınızı veren sözlere gitmek istiyorsanız, “Karanlık Oda Şarkıları”na dönün yüzünüzü derim. n KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Reklam Rezarvasyon: l Tel: 0 (212) 343 72 74 Mail: [email protected] l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. Bu sayımızın kapağında; yaşamı ve yazınıyla büyük şair, öykücü, romancı, oyun yazarı, denemeci Necati Cumalı yer alıyor. 13 Ocak 1921’de, bugün Yunanistan, Batı Makedonya sınırları içinde kalan Florina şehrinde doğan Necati Cumalı, Kurtuluş Savaşı sonrasındaki “mübadele”de ailesiyle İzmir’in Urla ilçesine yerleşti. Köklerine, yaşadığı topraklara, insanlarına, “vatanım” dediği Türkçeye olan bağlılığı, sevgisi onu edebiyatın neredeyse her alanında eser veren bereketli bir yazara dönüştürdü. Yaşar Kemal’in “yaşlanmaz şair çocuk” diye tanımladığı Necati Cumalı, 100 yaşında. Mustafa Balbay’ın yazısı.. Bu hafta üçüncü sayfamızda; “Zaman çağı şiirleri” başlıklı yazısıyla Feridun Andaç yer alıyor. Andaç, Enis Batur’un Karanlık Oda Şarkıları’nı inceliyor. M. Sadık Aslankara; günümüz öyküromanında kadın varlığının, kadın yazar aracılığıyla artık daha özgür bir yaşam sürdüğünü irdeliyor. Serkan Fırtına; Selçuk Baran’ın Türkan Hanım’ın Ölümü kitabını inceliyor. Ercan Karakaş; Aydın Cıngı’nın, Siyasal İslamın Cumhuriyet ile Kavgası’nı değerlendiriyor. Emrah Kolukısa; Ece Temelkuran ile toplumsal denemelerinden oluşan Bu da Geçer’i konuşuyor. Gamze Akdemir; Dr. Daniş Navaro ile çoğu aktif CEO’lukla geçen iş yaşamındaki deneyimlerinden yola çıkarak neoliberal modern şirketin, “iyi şirket kötü şirket” ayrımındaki örtük gerçekliklerini ortaya koyduğu çalışması Şirket: Quo Vadis? Modern Şirketin Çöküşü ve Başka Bir Şirket Teklifi’ni konuşuyor. Alin Kayalar; N. İpek Gökdel ile yeni romanı Kefaret’i konuşuyor. Y. Bekir Yurdakul; Defne Ongun Müminoğlu’nun dizi öyküleri Renkgiller’i yazıyor. Emek Yurdakul; Güncel köşesinde dört yeni, yetkin çocuk kitabını tanıtıyor. Vitrindekiler yepyeni okuma önerileriyle dopdolu. Mustafa Başaran’ın hazırladığı Bulmaca yeni bir düşün trafiğine daha davet ediyor. İyi okumalar. Editörden... [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle