29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER Avda Trajedi / Anton Çehov / Çeviren: Kayhan Yükseler / Yapı Kredi Yayınları / 200 s. Anton Çehov’un henüz 24 yaşındayken yazmaya başlayıp “Antoşa Çehonte” takma adıyla yayımladığı Avda Trajedi yazarın tek romanı. On dokuzuncu yüzyılda Rusya taşrasında işlenen bir cinayetin iki anlatıcının ağzından aktarıldığı roman, polisiye türünün yenilikçi bir örneği. Türkiye’de ilk kez 1943’te, Adnan Tahir Tan’ın çevirisiyle Kırmızı Entarili Kız adıyla yayımlanmış; farklı sosyal sınıflardan insanların kontların, soyluların, köylülerin, Çingenelerin ve umutsuz burjuvaların sahne aldığı roman birçok dile çevrilmiş, sinemaya, tiyatroya ve baleye uyarlanmıştır. Babaya Mektup / Franz Kafka / Çeviren: Ahmed Arpad / Koridor Yayıncılık / 64 s. Kafka’nın 36 yaşında kaleme aldığı, orijinali 103 sayfalık el yazmasından oluşan ve alıcısına asla ulaşamayan bu mektup, yalnızca bir babaoğul ilişkisine ışık tutmuyor aynı zamanda dünya edebiyatının en ikonik ve esrarengiz yazarlarından birinin yaralarını, yenilgilerini ve içsel çatışmalarını da yakından görmemizi sağlıyor. Çocukluk ve gençlik yıllarını babasının baskısı altında geçiren Kafka her yaşta karşısında çok güçlü, karşı konulamaz bir baba bulmuş. Ancak bir gün olsun ondan kopamamış, yüzüne söyleyemediği şeyleri yazıya dökmüş. Babaya Mektup, Kafka’nın, yaşamındaki tüm olumsuzlukların sorumlusu olarak gördüğü babasıyla hesaplaştığı bir yapıtı. Samed Behrengi Dünyayı Küçük Karabalıklar Kurtaracak / Şule Akşun / Destek Yayınevi / 128 s. Samed Behrengi, Tebriz’in yoksul bir mahallesinde, bir işçi ailesinin dördüncü çocuğu olarak geldi dünyaya... Sadece yirmi dokuz yıl yaşadı ama bu kısacık hayatının içine hem yoksulluğun bir kader olmadığı başkaldırısıyla onurlu bir eşitlik mücadelesi sığdırdı hem de sayısız masal, derleme, çeviri ve makale bıraktı arkasında. Ekmeğin, hakların ve adaletin herkese eşitçe dağıtıldığı başka bir dünyanın mümkün olabileceğini var gücüyle haykıran, geleceğe ümitli çocuklar yetiştirebilmeye kendini adayan bir öğretmen, aydın ve edebiyatçıydı da aynı zamanda. Dünyayı değiştirecek “küçük karabalıklar”ı yetiştirmek uğruna hayatını bile feda etmekten çekinmedi. Şule Akşun kitabını, bir “küçük karabalık” olup dünyayı değiştirmeyi göze alabilenlere adıyor. Düşmanlık Politikaları / Achille Mbembe / Çeviren: Ayşen Gür / İletişim Yayınları / 224 s. Eleştirel düşüncenin çağdaş kalemlerinden Achille Mbembe kitabında, tüm gezegeni içine hapseden, gündelik ilişkilere dek sızan ve insanları esir alan bir düşmanlık ilişkisinin çağımızın kuralı ve kurucu normu haline geldiğini ileri sürüyor. Ve soruyor: “Dünyanın her yerini kendi yuvası yapan, köklerini sorgulayan ama aynı zamanda tüm gezegene kök salan, gelip geçiciliğinin bilincinde, yeryüzünü ortak payda yaparak düşmanlık ilişkisinden kurtulabilecek bir insanlık mümkün mü? Hümanizmin de ötesine geçerek bütün canlıları kapsayacak bir politika ve ortak bir soyağacı tesis edilebilir mi? Yoksa treni çoktan kaçırdık mı?” Sakarya Destanı / Kerem Özakman / Bilgi Yayınevi / 100 s. Kerem Özakman’ın dediği gibi; “Sakarya’nın işi Karadeniz’e su taşımak değildir sadece. Bir hikâye anlatıcısıdır aynı zamanda. Uğradığı köy ve kasabaların pek çoğundan hikâyeler devşirir ve Karadeniz’e anlatmak için bunları suyuna katar.” Yol boyu toplaya toplaya Karadeniz’e getirip aktardığı hikâyelerdir Özakman’ın kaleme aldığı Sakarya Destanı’nın da konusu. Bu hikâyelerin toplamı ise Türkiye’nin yüz yıllık yolculuğu. Birinci Dünya Harbinden başlayarak Cumhuriyet’in kilometre taşları. İnsanın Kusurları / Nathan H. Lents / Çeviren: Şiirsel Taş / Metis Yayınları / 248 s. Harikulade yönleri bir yana, insan bedeninin milyonlarca yıllık evrim sürecinde ortaya çıkmış bariz kusurları da var. Amerikalı biliminsanı Nathan H. Lents bu kusurların hikâyesini anlatıyor: İnsan retinası niye ters? Diğer hayvanlara kıyasla üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden daha açığız? Bedenimizde niçin gereksiz kemikler var? Dizlerimiz, sırtımız ve belimiz niye sık sık sorun çıkarıyor? Birçok hayvan tek çeşit besinle bütün ihtiyacını karşılayabilirken biz neden “dengeli” beslenmek zorundayız? Primatlar içinde neden bebek ve anne ölüm oranı en yüksek olan tür biziz? Düş Yakamdan Şeytan / Donald Ray Pollock / Çeviren: Emirhan Burak Aydın / İthaki Modern / 312 s. II. Dünya Savaşı’nda görev yapmış Willard, ölüm döşeğindeki karısını kurtarmak için her gün Tanrı’ya dua edip kurban kanı akıtıyor. Oğlu Arvin ise uysal bir çocuk ama böyle kalmayacak. İnancın kurbanı iki kaçağın, seri katillik yapan bir çiftin, hazzın peşinde bir vaizin ve yozlaşmış bir şerifin birbiriyle kesişen, on yıllara yayılan hikâyesinde Arvin acımasız kararlar verecek, bu sırada ruhunu da temiz tutmaya çalışacak. Pollock’ın Amerikan kâbusunu kemiklere işleyen bir şiddetle tasvir ettiği kitabı Güney Gotiği türünün yetkin örneklerinden biri. Radikal bir imana, çürümüşlüğünü içi boşaltılmış değerlerle saklayanlara ve babasının gölgesini takip etmek zorunda kalan oğullara ilişkin dehşetli bir macera. Kültür ve Anarşi: Siyasal ve Toplumsal Eleştiri Alanında Bir Deneme / Matthew Arnold / Çeviren: Ferit Burak Aydar / VBKY / 264 s. İngiliz şair, deneme yazarı ve kültür eleştirmeni Matthew Arnold’ın “Kültür ve Anarşi”si, yayımlanmasından 150 yıl sonra Türkçe’de. Arnold kitapta, düzen olmadan toplumun var olmayacağı, toplum olmadan da insanın kusursuzluğa erişemeyeceği ifade ediliyor. Kültürün bir kusursuzluk arayışı olduğunu ve toplumsal düzene dayalı bir hayatın kültür yoluyla kazanılabileceğini söylüyor. İstanbul Adalarının Yaşayan Ahşap Konutları / Reha Günay / YEM Yayın / 200 s. Mimar, fotoğrafçı, akademisyen ve yazar Reha Günay, kitabında; Büyükada, Heybeliada, Burgaz ve Kınalıada’daki sokak dokusunun yanı sıra çok küçük geleneksel konutlardan da NeoKlasik veya ArtNouveau görkemli köşklerden örnekler sunuyor. Bu yapıların mimari ve sanatsal özelliklerine ilişkin özgün açıklamalar getiriyor. Dansa Davet / Jean Teule / Çeviren: Elif Gökteke / Sel Yayıncılık / 104 s. “Dans etmek bir çığlığı susturmak mı?” Dansa Davet, 1518 yılında görülen, dünyanın en ilginç toplumsal histeri vakalarından birinin hikâyesini anlatıyor. Strasbourg’da açlık ve sefaletin, insanları cinayete sürükleyen bir yokluğun hüküm sürdüğü zamanlarda, ıstırabından aklını yitiren bir kadın, aniden sokaklarda dans etmeye başlar. Kısa bir süre içinde ona katılanların sayısı gitgide artar ve “dans vebası” tüm şehri esir alır. Binlerce insan yaşadıkları ağır travmalar sonucunda bilincini yitirip ölene dek dans eder durur. Sarı Odanın Esrarı / Gaston Leroux / Çeviren: Birsel Uzma / Çınar Yayınları / 336 s. Glandier Şatosu’nda yaşayan, “maddenin ayrıştırılması” konusunda bilimsel çalışmalar yapan Profesör Stangerson’ın kızı Mathilde, laboratuvarın bitişiğindeki odada kimliği belirlenemeyen birinin saldırısına uğrar. Meçhul saldırganın bu “Sarı Oda”ya nasıl girdiği ve çıktığı belirsizdir, çünkü Mathilde, saldırıdan sonra kanlar içinde bulunduğunda kapı halihazırda içeriden kilitlidir. Gaston Leroux’nun ilk romanı Sarı Odanın Esrarı, hem kapalı oda türünün öncülerinden hem de çağdaş polisiyenin başyapıtlarından biri. Agatha Christie’den John Dickson Carr’a uzanan bir yelpazede birçok yazara ilham kaynağı olan kitap, ünlü dedektif Rouletabille’in de ortaya çıktığı ilk roman. 18 17 Eylul 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle