06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KItap l bebek l ÇOCUK [email protected] l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l Sİmlâ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS “Yaşama Sevinci” Yoldaşlığı Gamze Sürcan’ın çocuk romanı Rüyalarımın Koyunu, yalnız bir çocuk ile bir hayvanın (koyun) yoldaşlığını anlatırken sihir ile gerçeği, rüyalar ile çocuk kitaplarını birbirine bağlıyor; hayvan temsillerindeki çeşitlilik ve duyarlılık da buna dâhil. Simlâ Sunay ‘‘S ihre inanmayanlar onu asla bulamazlar.” Roald Dahl’ın bu ifadesiyle açılan Rüyalarımın Koyunu bir “yürekleniş” romanı. Yüreklenme asla sadece umut ve cesaret kazanmakla ilgili değil. İçinde yaşama sevinci de var. Sürcan, çoğu macera romanlarında karşımıza çıkan umut ve cesaret kavramlarının yanına, pek dillendirilmeyen, açıkça gösterilmeyen, somutlaştırılmayan ve aslında soyutlaştırılmayan da, o kocaman yaşama sevincini çıkartıp koyuyor. Bir imgelem örüyor. Ve bunu tıkır tıkır işleyen bir kurguyla, özgün yaratılmış olgularla ve karakter tasarlayarak yapıyor. Kostümden (post), mekâna (deniz fenerimaden), atmosferden (yalnızlık, karanlık) coğrafyaya (Uçsuz Bucaksız Orman, okyanus, karlı dağ) ayrıntılar, metinler arası gelgitlerle zenginleşerek romanı katman katman açıyor. Kimsesiz çocuklar yurdunda kalmakta olan yalnız bir “çocuk karakter”i, duygu sömürüsüne hiç başvurmadan, neşeli, umutlu, mizahi ve renk renk işliyor. Kapüşonlu yün yelekli, kemerli ve eli fenerli bir kız çocuk roman karakteri (Gamze) böylece doğuyor ve uykusuzluk anlarından birinde, bir fantasmadan düşen hayali koyun arkadaşı (yoldaşı) (Fe) yardımıyla roman boyunca yüreklendiriliyor. Romanın iskeletini ve bu yazının temel meselesini oluşturan yaşama sevinci Cemal Süreya’nın Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi kitabından uçup da kitaba konmuş: “Bir şey artık ağır gelmiyorsa ya da daha az geliyorsa, o nedir bilir misiniz? Yaşama sevincidir.” (sayfa 63). Annesi babası denizde kaybolduktan sonra yurda getirilen ve burada ne zaman onları hatırlasa “yüreğine bir fil oturan” Gamze, anne babasını arama yolculuğunda Fe’nin arkadaşlığı sayesinde, işte o fil ile koyunu yer değiştiriyor. Bir çocuk için tari fi zor acı; o sıcak ve ağır duygudan hafifleme de bu olsa gerek. Kitapta fil; aile bağları, hafıza, hatırat ve ağırlık olarak temsil ediliyor. Hayvan temsilleri fil ve hayali koyun Fe ile kalmayacak, giderek çeşitlenecek. KOYUN FE “İnsan bazen kendini yalnız hissedince farkına varmadan gökyüzüne bakar ya hani, işte ben de başımı öyle yukarı çevirdim.” (sayfa 11). Gamze’nin ağzından anlatılan hikâye, işte bu bakışın ucunda görünen bir yıldızla ilk imgesini buluyor. Yıldız yol gösterendir. Gamze ardından rüyasını hatırlayacak ve biz ondan sonra aslında rüyasını tüm ayrıntılarıyla, bu sefer gerçekliğin içinden yeniden okuyacağız. Karanlıkta yüzdüğü ve yeşil bir tepeye doğru tırmandığı ve zirvesinde bir kule ve kulenin üstünde de ışığını gördüğü ve bu kule (aynalı fener) yaklaştıkça da karşısından ona doğru yürüyen birini gördüğü ve o birinin “altın postlu koyun” olduğu rüyasını… Dolayısıyla romanda karşımıza çıkan ilk koyun altın postlu olandır. İkinci koyun ise, bir türlü uykuya dalamadığı ve zihninden koyun saymaya başladığı anda, daha çitten atlamadan pat diye yatağına düşendir. Adının Fe olduğunu söyleyen ve insan dilinde konuşan bu koyun da bu düşüşe çok şaşırmıştır. Romanda olaylar tek yönlü ilerlemez, Fe’nin de varlığı, duyguları, başına gelenler etki yaratır. Fe de bir kimlik taşır. Karşılaşma faslında rüyadan da olsa ortak bir tanıdıkları da çıkar; Altın Postlu Koyun. Ortak amaçta buluşurlar; Altın Postlu Koyun’u bulacaklardır ve böylece o, Gamze’nin anne ve babasının rüyalarına girip nerede olduklarını öğrenecek, Fe de geldiği yere geri dönebilecektir. Fe, bir sürü cebi olan ve bu ceplerinde türlü farklı şeyler taşıyan ve gerektiğinde bu görünmez şeyleri havaya atan, iyi kalpli, sevecen, yardımsever, cömert, hayalperest ve meleğimsi bir koyundur. “Cebimde daima yaşama sevinci bu lundururum” der. (sayfa 23). Gamze, nasıl ki anne babasını hatırladıkça küçük bir fil kalbine oturuyorsa, Fe’nin bahsettiği, renkli kanatlı, kelebek biçimindeki yaşama sevinçlerini de (göremese dahi) hissedebilir. “İnsanlar yaşama sevinçlerini kaybedince, bu sevinçler bizim orada kelebek olarak kozalardan çıkıyor. Sonra da gelip yünlerimin arasındaki ceplerime doluşuyorlar, sanırım orada yaşamayı seviyorlar.” (sayfa 24). Fe ayrıca cebinde, kaçan uykulardan oluşan karlar da taşımaktadır. Ayrıca ve ayrıca cesaret yüklü “denizkoyunları”ndan ve umut ışığı güllerinden de… Ne hikmetse bunlar da görünmezdir. Yanlarında kılavuzluk etmesi için A.P.K. adlı gizemli yazarın yazdığı Dilek Feneri adlı kitapla, az nevale ve eşyayla yola koyulduktan sonra ne zaman gerekse bu hayali sevinçler, cesaretler ve umutlar ortaya saçılacak ve Gamze’yi yüreklendirecek... Sevgi dolu bir arkadaşlık, yoldaşlık doğacak… Ancak bu arkadaşlık (aynalı fener imgesiyle de) başka bir şeye, eş/aynı olmaya doğru mu gidecek? Yaşıtlarından kısa boylu olduğu sürekli vurgulanan Gamze babasının kapüşonlu post yeleğini giydiği ve annesinin kemerini taktığı anda Fe ona bakar ve şöyle der sözgelimi, “Tıpkı koyuna benzemişsin, (…).” BİLDİĞİMİZ KOYUNLAR Tren garına gelip kendilerini bir vagonda bulduklarında gerçek koyunlarla karşılaşırlar. Bu koyunlar sadece “meeee” demektedir. Fe için bu koyunlarla karşılaşmak çok heyecan vericidir. Ancak koyunlar bildiğimiz koyunlardır, peki, yine de arkadaşlık kurulabilecek midir? Hayali koyun Fe ile gerçek koyunları yan yana aynı sahnede buluşturan yazar iki farklı temsiliyeti çakıştırır. “Sanırım arkadaş olmak için aynı dili konuşmak gerekmiyormuş!” (sayfa 60). Böyle çocuk okur, insansıhayali hayvan ile gerçek hayvan arasındaki farkı sezinler. DENİZKOYUNLARI İnsanlar cesaretlerini kaybettiklerinde Fe’nin ülkesinde “denizkoyunları” olarak yeniden doğmaktadır. Serüven dolu yolculukta ateşböceklerinin (gerçek hayvan) kılavuzluğunda bir “altın” ve kömür madeni tünelinden, altın tozlarıyla dolu sularla sürüklendiklerinde ve Gamze çok korktuğu bir anda Fe cebindeki “denizkoyunları”nı suya bırakır. “‘Dünyanın en şirin hayvanı! Yarım santim boyuyla, küçük boynuzları olan ve yapraklı bir koyuna benzeyen minik dostlarım’” (sayfa 46) diye anlatır onları Fe. Romandaki pek çok yaratıcı karakterlerden biridirler. ALTIN POSTLU KOYUN Her yol ve “yürekleniş” hikâyesinde olduğu gibi Gamze de Fe de yol boyunca dönüşür, değişir. Altın Postlu Koyun, Gamze’nin “rüyalarının koyunu”dur ama romanın sonralarına doğru anlarız ki Fe’nin de olmak istediği kahramandır. Fe’nin geldiği, Uçsuz Bucaksız Orman’da herkes onu tanır. Deniz fenerinde yaşayan, rüya kurabilen, rüyalara girebilen, sürü psikolojisine uymayan, efsane koyundur. Romanda hayvan temsilleri adına dikkat çeken bir başka noktaysa Fe, yolda yorulan Gamze’yi taşımayı teklif etse de Gamze’nin bunu kabul etmemesidir. Fe, sen de beni taşırdın eminim deyip Gamze’yi ikna etmeye çalışsa da, yazar ilişkiyi inatla, “binen ve binilen” olarak kurdurmaz. Hatta bir sahnede el ele yürürler. Bunun iki nedeni vardır; onlar efendi köle değil yoldaştır ve birbirlerinin hatta altın postlu koyunun fenerden yansıyan ayna akisleridir. Gamze’nin aynalı fenere vardığında görüp göreceği budur. Hepsi tek bir kişidir; Gamze, Fe ve Altın Postlu Koyun. Böylece hikâye bizi Simurg’la buluşturur. Tıpkı yazarın ve karakterin adının aynı olmasından da anlaşılacağı gibi. n Rüyalarımın Koyunu / Gamze Sürcan / Resimleyen: Zeynep Özatalay / Editör: İpek Baysan / Kırmızı Kedi Yayınevi / 120 sayfa / 2020 / 8 + yaş 20 20 Ağustos 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle