Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KITAP l BEBEK l ÇOCUK cumhuriyetkitapcocuk@gmail.com l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Annebaba cinsiyet rolleri Anne ve baba temsillerine toplumsal cinsiyet ekseninden bakmak önemli çünkü çocuk kitapları cinsiyet ayrımcılığından hiç de azade değil ve en geniş eylem alanını “aile” oluşturuyor. Anne ve babaya biçilen roller, (toplumsal) kadın ve erkek performanslarından kaçamıyor. Eşitlik kaygısı güdülen, belli standartları sağlamış yayınlarda bile tartışmaya değer ayrıntılar göze çarpıyor. SİMLÂ SUNAY Ç ocuk ve gençlik edebiyatında anne ve baba rolleri çoğunlukla mevcut toplumsal durumla (ya da kabulle) paralellik gösterir; ataerkildir, normatiftir. Anne evi temsil eder; ev işçisidir, duygusal emekçidir. Baba işe gidendir, dışarıyı temsil eder, bilgilidir, eğlencelidir. Daha da genişletirsek, anne ev içindeki kuralları koyar, daha didaktiktir. Baba dışarıyla ilişkileri kontrol eder, ev içinde daha yumuşak görünür ama uzaktır da. Anne ve baba “yakın ve mesafeli” ebeveynlik ilişkileri özelinde cinsiyet rolleri gereği ayrılırlar. Çocuğun cinsiyeti, bu uzaması muhtemel (ataerkil) listeyi pek değiştirmez yine de annekız çocuk ve babaerkek çocuk ilişkileri eş cinsiyetin doğurduğu ortak ilgi alanları nedeniyle “doğal olarak” birbirinden farklılık gösterir. İşte buna benzer “doğal” dediğimiz, ataerki ile ilk elden ve doğrudan bağdaştırmadığımız “ara bir alan” vardır ve o alan da aslında toplumsal cinsiyete dâhildir. Yazarlar gerçekliğin yansıması olarak ataerkil örneklere başvurabilirler, onlara “normal” addedileni olduğu gibi aldıkları için değil daha çok bunu sorunsallaştırıp sorunsallaştırmadıkları ya da nasıl sorunsallaştırdıkları üzerinden soru sorabiliriz. Ataerkiyi meşrulaştırıyorlar mı, bu yolla yeniden mi üretiyorlar eserleri üzerinden bunu tartışabiliriz. Bu yazıda kurgudışı, roman ve şiir olmak üzere üç farklı türde, belli bir kalite ve özende yayımlanmış, eşitlik kaygısını taşıyan kitaba yakından bakarken belki doğrudan ayrımcı diyemeyeceğimiz ama toplumsal cinsiyet tartışmasına dâhil olabilecek ayrıntılara odaklanacağım. Seçi len örneklerin üç farklı türde olması tesadüf değil, içerik dışında okur üzerindeki türsel etkiyi de tartışmaya dâhil etmeye çalışacağım. BÜTÜN ANNELER Benim Annem... Evrenin En Harika Annesi ve Benim Babam... Evrenin En Harika Babası başlıklı kurgudışı ve etkinlikli çocuk kitapları aynı yazar ve çizer tarafından hazırlanmış aslında ikiz kitaplardır. Okurun anne ve babasının “neden harika” olduğunu keşfetmesi amaçlanmıştır. “Buraya annenle birlikte yaptığınız bir yemeği resmet” gibi yönergelerle yazmalı, çizmeli ve yapıştırmalı kişisel bir albümü de barındırır, hatta ankete benzer. Baba kitabında birinci tekil ağızdan anlatım vardır, “Benim babam evrendeki en duygusal babadır. Köpek bakıcılarından bile daha duygusaldır” diye başlar ve babalar için en uygun sıfatları sıralamaya devam eder. Başta “en duygusal” demesi genelgeçer kalıplardan farklı bir bakışa işaret eder ancak devamında “en cesur”, “en güçlü”, “en akıllı”, “en hoşgörülü”, “en sabırlı”, “en komik”, “en yaratıcı”, “en becerikli”, “en enerjik”, “en korkusuz”, “en korumacı”, “en marifetli” şeklinde bir sıralama izlenir. Kitabın tümünde tek ve biricik bir babadan söz edilmektedir, bu baba en cesur ve en güçlü olduğu gibi bebeğinin altını da temizler, yemek de yapar ve belli ki çocuğuyla oyunlar da oynayan çağdaş bir örnektir. Olumlu özellikler (hoşgörülülük gibi) daha çok annelere özgü genelgeçer özelliklerden seçilmiş gibidir. Anne kitabında ise dil değişir; bireysel anlatılmaz “bütün anneler” tamlamasıyla öznesini en başta genişletir. “Bütün anneler ufaklıklarını mutlulukla yeryüzüne getirir.” Her sayfada aynı anlatı kalıbi örneklerini değiştirerek sürer: “Bütün anneler çocuklarını besler. Anne aslan, yavrularına avlanmayı öğretir ki büyüdüklerinde yemek bulabilsinler… Annem bana kek yapmak için yumurta çırpmayı öğretti!” Dil “bütün anneler”den hiç ayrılmaz. Anneden önce “anneler” söz konusudur hatta neredeyse “türler arası ortak bir annelik” mevzubahistir. Baba kitabında baba ve doğa arasında özdeşlik kurulmazken hatta baba “köpek bakıcısına” benzetilirken anne kitabında anne çeşitli dişi hayvanlarla yan yana anılır, annelik “doğadan” gelendir. Baba kitabında “bütün babalar ne yapar” anlatılmaz. Baba sıfatlarla tanıtılırken anne kitabında anne sadece çocuğu ve yuvasıyla kurduğu fiziksel sorumluluklarla ilişkilendirilir: “Bütün anneler için düzen önemlidir. Anne fare yuvasını temiz ve düzenli tutar. Annem, daha sonra kolayca bulabileyim diye, bana eşyalarımı nasıl düzenlemem gerektiğini öğretti…” Anne kitabı daha didaktiktir. “Bütün anneler sihirbazdır” ama bu sihirbazlık annelikle ve ev kadınlığıyla sı nırlıdır. Baba kitabında çocuk için evrenin en harika babası onunkidir, annesi içinse bir koşul vardır bütün anneler harikadır ve onun annesi onlar içinde en harikasıdır. Annelik genellemeye açıkken babalık değildir, annede bireylik, biriciklik zayıftır ve doğa ile eşleştirilir, anne baba kavramlarına düalist yaklaşılmıştır. Türsel etkiye gelince bence, kurgudışı yayınlarda eğitme amaçlı oldukları için ayrımcılık ve normatiflik gibi sorunlar daha belirgindir, roman ve öyküdeki gibi mevcut toplumsal/sosyal gerçekliğin yansıması ve kurgu perdesine sığınamaz. KAHRAMAN BABAM Şair Çiğdem Sezer çocuklar için yazdığı şiirlerden oluşan Kahkaha Keki adlı kitabında seçtiği meselelerde doğa kadar aileye de yer verir, anne ve baba kavramlarına farklı yaklaşır. “Sözcükler Renklidir” adlı şiir şöyle başlar: “Baba, yeşildir, / Korkuyu giderir. / Dede, beyazdır, sevindirir. / Nine pespembe, / Haydi der, gülümse. (…)” Şiirde kardeşin rengi mavidir, arkadaş turuncu, en sonda “sözcüklerin en parlağı“ anne ve onun rengi gelecektir; “(…) Gökkuşağının tüm renkleri, / Toplanmıştır üstünde.” Kitaba adını veren şiir “Kahkaha Keki”nde anne ve çocuk birlikte kek yapmaktadır. “İsmimiz” adlı şiirde ise anne ve baba farkı şöyle geçer: “(…) Annemin ışığı beyaz. / O yanınca çiçekler açar. / Babamınki mavi. / Gökyüzünü boyayacak kadar. (…)” Anne ya tüm renklerin birleşimi gökkuşağıdır ya da tüm renkleri yansıtan beyazdır. Annelik bu kitapta da geniş ve bütüncül bir kavram olarak ele alınmıştır. “Beni Sen Büyüt Anne” adlı şiirde çocuğun anne tarafından büyütülmesi vurgulanırken eleştiri de sezilir: “(…) Bana geveze deme. / 10 16 Nisan 2020