30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜLSEREN ENGİN’DEN ‘SMYRNA’NIN YAZGISI’ İşgal, büyük millet ve direniş! Smyrna’nın Yazgısı, bir üçlemenin son kitabı. Bu kitap; İstanbul’un işgalini, TBMM’nin kuruluşunu ve Kurtuluş Savaşı’nı, yine pek çok isimsiz kahramanın hikâyeleriyle dile getiriyor. Rum kızı Smyrna ile Yüzbaşı Çakır Osman’ın, Seher ile Tilki Mahmut’un ve Gördesli Makbule ile Usturumcalı Halil Efe’nin aşkları tüm güçlüklere direnmeyi başarıyor. Gerçek olayların ve isimsiz kahramanların destansı hikâyesi... FİLİZ GÜLMEZ Smyrna’nın Yazgısı; Gülseren Engin’in Ağlama Smyrna Döneceğim ve Smyrna’nın Gözyaşları’nın ardından üçlemesinin son kertesi. Engin, Smyrna’nın Yazgısı’nda, İstanbul’un işgalini, TBMM’nin kuruluşunu ve Kurtuluş Savaşı’nı pek çok isimsiz kahramanın hikâyeleriyle dile getirirken, savaşta etkin görev üstlenmiş gerçek kahramanları da romana ustalıkla katıyor. Gülseren Engin, tarihsel olayları roman örgüsü içinde kurgulamada oldukça başarılıdır. Yakın tarihimize ayna tutan yazar başarılı bir roman yazarı olmasının yanı sıra ciddi anlamda iyi bir araştırmacı da. Yorgun ve Yaralı adlı romanında Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde geçen tutkulu bir aşk hikâyesinin yanı sıra savaşla, göçlerle topraklarından ayrılmak zorunda kalan insanları, bu bağlamda açlık ve yoksulluk içinde yaşam savaşı veren kadınları, Çanakkale’de Süveyş’te, Bağdat önlerinde savaşarak tükenmiş bir imparatorluğun yorgun ve yaralı insanlarını anlatmıştır. Bu romanla savaş düzleminde buluşan Ağlama Smyrna Döneceğim, üçlemenin ilk romanıdır. Roman, 23 Şubat 1914’te İzmir’i işgal etmeyi planlayan İngilizlerin Kösten (Uzunada) Adası’nı ele geçirme girişiminde evleri bombaların hedefi olan Balıkçı Bedros ve ailesinin adayı terk etmek zorunda kalışlarını anlatan bölümle başlar. On altı Yunan gemisinin destekçileri muhriplerle, işgal etmek üzere Körfez’e girerek, İzmir’e doğru ilerlediği 14 Mayıs 1919’da biter. İkinci kitap Smyrna’nın Gözyaşları, Ege’de Kuvayı Milliye’nin kuruluşunu, halkın ve efelerin Yunan ordusuna direnişini anlatır. Smyrna’nın Yazgısı’nda ise İstanbul’un işgalini, TBMM’nin kuruluşunu ve Kurtuluş Savaşı’nı sayısız isimsiz kahramanın hikâyeleriyle dile getirirken, savaşta etkin görev üstlenmiş gerçek kahramanları da romana ustalıkla katmıştır. Roman, 8 Ekim 1919’da Smyrna’nın Nikos tarafından kaçırılmasıyla başlar. Bu Yunan, Kösten Adası’nda yoksul bir balıkçının kızı olan Smyrna’ya daha önce tecavüz ederek onu kaçırmış sonra da nikâhına almıştır. Evlendikten bir süre sonra Smyrna’yı Avrupalı zenginlere pazarlamıştır. Smyrna bir süre sonra ailesinin yanına kaçmış, ancak Nikos izini sürerek Smyrna’nın anne ve babasını öldürüp onu yeniden tutsak etmiştir. Nikos’un Smyrna’yı kaçırıp tutsak etmeleri sürmüş, daha sonra Türk denizci subayı Çakır Osman Smyrna’yı kurtararak onunla evlenmiştir. Bu konuyla ilgili ayrıntılar Smyrna’nın Gözyaşları’nda anlatılmıştır. Smyrna, Yüzbaşı Çakır Osman’la evlendikten sonra Müslüman olmuş, Suna adını almıştır. Hastanede hemşire olarak çalışmaktadır. EFE KADINLAR! Bir yanda savaş bütün hızıyla devam ederken, diğer yandan kurgulanmış kişiler gerçek olayların içinde gerçek kahramanlarla savaşımda yer almışlardır. Nikos’un elinden kurtulan Smyrna da Efe kadınların arasına katılmış, Sırma Efe adını alarak savaşımın içinde yer almıştır. Kahraman kadınların arasında Nakiye Hanım, Asker Saime Hanım, Gördesli Makbule, Erzurumlu Kara Fatma, Çete Ayşe gibi kadın efeler bulunmaktadır. Smyrna kadın efelerle birlikte Ankara’ya gitmiştir. Romanda kadın efelerin Ankara’ya gidişleri şöyle anlatılır: “Kente girdiklerinde Ankara’nın taşlı, tozlu yollarında atlarını tırıs süren kadın efeler çevreye ilgiyle bakıyorlardı. İnsanlar da efe giysili bu atlıları merakla inceliyordu. Hele göğsü çifte fişekli, omuzu tüfekli, baştan aşağı silahlı atlıların kadın olduğunu anlayınca daha da şaşırıyorlardı. Bir süre atlıları izliyor, sonra yollarına gidiyorlardı. Ankara ne kadar küçük bir şehirdi. İrice bir kasaba gibiydi. Sürekli tozu dumana katan rüzgârların estiği köhne bir kent… Hele İzmir’in görkeminden süsünden sonra Smyrna çok yadırgamıştı bu kenti. Sırma Efe, Ayşe Çavuş ve Güllü Ebe Mustafa Kemal Paşa’yı görecekleri için çok heyecanlıydılar. Önde giden Erzurumlu Hasan Çavuş ise sakin görünüyordu: ‘Çanakkale’de Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde çarpıştım. O sıralar henüz Yarbay’dı; ama paşaları cebinden çıkartırdı. Yaman bir kumandandı. Çanakkale’yi vermedi İngilizlere… Arkalarına bile bakmadan gittiler’ dedi. Güllü Ebe: ‘Ne mutlu sana Hasan Çavuş. Paşayı tanımış, emrinde çarpışmışsın’ dedi.” MÜCADELE VE ZAFER İşgal edilen Anadolu şehirlerinin ve kasabalarının düşmana karşı savunulması, Kuvayı Milliye hareketi, direnişler roman bütünlüğü ve kurgusu içinde kronolojik olarak verilmiştir. Savaşın, direnişin her cephesi ve işgal edilen şehir ve kasabalardaki mücadele ve zafer anlatılmıştır. Büyük Millet Meclisi’nin açılışı da şöyle anlatılır: “Meclis binasını çevreleyen duvarı ören ustalar bile sıraları taşımak için yardıma koşmuşlardı. Nejat çevreyi gözden geçirdi. Daha bir ay önce burası yarım kalmış bir yapıydı. Ufak bir tepenin üzerinde unutulmuş gibiydi. Ne çatısı vardı ne bu çevreleyen duvarlar ne de önündeki yol... Burasının Meclis olacağını duyan Ankaralılar yapı ustalarıyla koşmuş, kısa sürede inşaatı tamamlamışlardı. (...) Nejat bir Ankaralı’ya rica etmiş, getirilen bir fidan bahçeye dikilmişti. Meclis açılışında dünyanın çeşitli ülkelerinden gazetecilerin buraya geleceğini, açılışı izleyip fotoğraflar çekeceğini biliyordu. Bahçeyi güzelleştirecek hiç değilse bir ağaç olsun istemişti.” Kaynaklara hatta kimi belgelere dayanılarak kurgulanan roman, tarihi roman olarak nitelenebilir. Özellikle kimi belgelere de yer verilmiştir. Sözgelimi İstanbul’un işgalinin anlatıldığı bölümde Müdafai Hukuk Cemiyeti, Heyeti Temsiliye adına Mustafa Kemal’den gelen telgraflar, yazışmalar yer almıştır. İstanbul’un Kanlı İşgali (16 Mart, 1920) bölümünde şöyle açıklanır: “Paşa aynı zamanda Antalya’daki İtalyan Telgrafhanesi aracılığıyla bütün dünya ülkelerine protesto mesajları gönderiyor, ayrıca valiliklere, kumandanlıklara telgraf göndererek bütün vilayetlerde işgali protesto eden mitingler düzenlenmesini, bütün dünya ülkelerine protesto telgraflarının yine İtalyan telgrafhanesi aracılığıyla gönderilmesini emrediyordu. Bununla da kalmıyor, karadan, denizden Anadolu’ya girecek kişilere dikkat edilip kötü niyetlilerin tutuklanmasını istiyordu.” EDEBİ BİR ANLATIMLA KURTULUŞ SAVAŞI Bir ulusun, vatanlarını ellerinden almak isteyen ülkelere karşı verdikleri savaşım kolay olmamıştı. Kadınıyla, erkeğiyle canlarını ortaya koyarak kazanmışlardı. “Ağlama Smyrna döneceğim”, diyen Yüzbaşı Çakır Osman gibi binlerce Anadolu insanı sözünü tutmuş, Smyrna’yı ve Anadolu’yu yok olmaktan kurtarmıştır. Engin, Kurtuluş Savaşı’nı salt tarihsel yönüyle değil, edebi bir anlatım, başarılı betimlemeler ve söz oyunlarıyla da kişileri ve olayları canlı kılmıştır. Açık, çapaksız bir dil kullanmıştır. Bu kitapların Ege halkına bir armağan olduğunu düşünüyorum; çünkü onlar Yunan işgalini ve zulmünü dört yıl boyunca bizzat yaşadılar. Yine de dimdik ayağa kalkıp kadınerkek silahlanarak direndiler ve Milli Ordu kurulana dek Yunanları Ege’de durdurdular. Böylece Mustafa Kemal Paşa ve hükümetine ordu kurmak için zaman kazandırdılar. Canları pahasına…. Özellikle yakın tarihimizin bu önemli dönemini okuyup anlamanın ne denli gerekli olduğunu düşündüğümüzde Gülseren Engin’in çok değerli bir hizmeti gerçekleştirdiğini görürüz. Kendisini kutluyorum. n Smyrna’nın Yazgısı / Gülseren Engin / Remzi Kitabevi / 414 s. / 2020. 18 29 Ekim 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle