29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘DİMDİK AYAKTA HER AN TETİKTE’ Özgürleştiren öyküler... Her biri dimdik ayakta duran ama her an tetikte olmak zorunda bırakılan kadınların tanıdık ama her duyuşta, farklı şekillerde sarsan yaşamları... Nilüfer Açıkalın, iyileştiremediğimiz toplumsal yaraların izlerini de taşıyan yeni öykü kitabıyla sonu özgürlüğe açılan kapıları aralıyor. ILGAZ GÖKIRMAKLI N ilüfer Açıkalın, Dimdik Ayakta Her An Tetikte isimli yeni öykü kitabında, önceki öykü kitapları ve Karanlıkta Çok Güzelim isimli romanında olduğu gibi daha ilk satırdan yakalıyor okurları. “Dörtnala kanatlanıp uçan” bir akıldan çıkan öykülerin ilki, “Soracak olursanız, hiç de sandığınız gibi değil madalyonun bu yüzü. Bir delilik, bir dirilik, bir yenilik var aşikâr. Ürküttü mü? Üzdü mü? Şaşırttı mı? Güldürdü mü? Fark etmez. Her şeyden özgürüm artık” diyerek bitiyor ve sonu özgürlüğe açılan bir kapı aralıyor. Açıkalın, kitabında yaşama, varoluşa ve özgürlüğe ilişkin on iki yeni öykü sunuyor. Öykülerden alıntılanan epigraflarla başlıyor her yeni hikâye. Geçmişinden kurtulamayanlar, alışkanlıktan öteye geçemeyen ilişkiler, aldatılma şüpheleri, yalnızlık, iç hesaplaşmalar, kadınlık halleri gibi konular öykülerin temelini oluşturuyor. KADIN OLMA HALLERİ Yaşama dair pek çok şeye rastlıyoruz Açıkalın’ın öykülerinde. Kimi isteksiz bir çiftin huzur ve şehvet arasında kalan ilişkilerine, kimi yalnız bir kadının kendini avutmasına... Cihangir’den, Ayvalık’ta bir deniz kıyısına, hafızanın silemediği geçmişe gidiyoruz. Öyküleri iyileştiremediğimiz toplumsal yaraların izlerini de taşıyor. Anadil konuşma ve öğrenme hakkını savunan bir öğretmenin zorunlu emekliliğinden, bekâret testine giren genç kadınlara ya da sürekli kendini açıklamak zorunda bırakılan kadınlara… “Aynalar Sarayı”nda, aynadaki aksine bakarak geçmişte yolculuğa çıkan Fatmir’in ailesi, “çirkinlerin pek erken, henüz çocukken tanıştığı” zalimlikle geçen geçmişi de tanıdık geliyor... “Onlar Neden Orda?” öyküsünde kıskançlık duygusunun yerini doldurmaya çalışan isimsiz kahraman da... Yalnızlığıyla gurur duyan Solmaz da... Her biri ne olursa olsun dimdik ayakta duran ama her an tetikte olmak zorunda bırakılan kadınların tanıdık ama her duyuşta, farklı şekillerde sarsan yaşamları... Tanıdık bu hikâyeler, ironik durumlar ve karakterlerle zenginleşiyor. “Solmaz’ın Yumrusu” adlı öyküde, kendi ayakları üzerinde duran, yalnızlığını bir sorun değil de bir talih kuşu gibi yorumlayan Solmaz’ın göğsündeki kanser yumrusu, sevgi ve ilgiyle iyileşebilen bir detay oluveriyor. HER ŞEYDEN ÖZGÜR! Ya da bir bakmışız ki, “Çekirdek Son Nokta” öyküsünde karşımıza çıkan, tek kâse çekirdeklik ömrü kalan ilişkiler, fırlatılan televizyonla, rahatlatan iç dökmelerle son nefesini veriyor. Açıkalın’ın kadınları yorulmuş olsalar da enerjileri hiç bitmiyor. Yazar, “Her Şeyden Özgür”üm diyerek başladığı kitabını, “Yürüdüm Gittim” diyerek, tam da dediği gibi her şeyden özgür kalarak bitiriyor. Bu iki başlık, kitabın da temelini oluşturuyor. Dimdik Ayakta Her An Tetikte, kentlerin büyülü caddelerinde kaybolan yalnız ve gezgin ruhlar için bir sığınak, “Yalnız değilim” dedirten bir el. Kitap, boş vermenin tembel huzurunun ne kadar tatlı olduğunu hatırlatıyor, alışkanlıklardan vazgeçmenin de bir yol olabileceğini fısıldıyor. Üstelik tüm bunları elden bir şey gelmez, “başa gelen çekilir” umutsuzluğuyla anlatmıyor. Açıkalın, okurlarına “bazen olur öyle” diyor ve akıllara, “Dimdik ayakta ama her an tetikte, bazen her şeyden özgür kalmak ve kimi zaman da yürüyüp gitmek gerekmez mi?” sorusunu düşürüyor. n Dimdik Ayakta Her An Tetikte / Nilüfer Açıkalın / Doğan Kitap / 152 s. / Eylül 2020. 19 15 Ekim 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle