Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çocuklar şiirlerle büyümeli. Sevinci, coşkuyu, acıyı, hüznü anadilinin müziğiyle yüreğinde duyabilmeli. Çünkü dilin ritmi, sesin ritmi yüreğin ritmini yansıtır, yaşam onlarla anlam kazanır, onlar güzelleştikçe yaşam güzelleşir. Ayla Çınaroğlu Resimler: Mustafa Delioğlu www.notabene.com.tr Kuşaktan kuşağa, kadından kadına… “Cinsellik”, tüm canlılar için bağlayıcı temel öğe. Adına güdü, tutku, çekim vb. ne dersek diyelim, sonuçta canlı âlem böyle yol alıyor. Kadının cinsel açıdan özgür seçiciliği de romanlarda vazgeçilmez sorunsal çeşitliliğiyle böyle çıkıyor karşımıza. N âzım’ın vurgusuyla soframızdaki yeri öküzümüzden sonra da gelse sanatta, edebiyatta kadının başköşede olduğunu biliyoruz elbette. Verimleyici özne ya da konu nesnesi olarak. Hele şiir, öykü, roman, oyun türlerinde, özelikle son yirmi yıldır olgunun, geleneksel kadın anlatılarını aştığı, çağdaş kadına dönük artık farklı odaklarda sorunsal bağlamında işlendiği görülüyor. Özellikle romanda, başlangıcından bu yana yazarlarımızın hep, erkek seçiminde kadının özgürlüğüne vurgu yaptığı, son dönemdeyse cinsel eyleme dönük de kadın için özgürlüğü benimsemeye koyulmuş bir kesimin giderek sesini yükselttiği, belirgin biçimde kendini duyurduğu görülüyor. İşte Tülay Ferah, bu sorunsala yaklaşımı nedeniyle de üzerinde durulması gereken bir yazar. Otuz beş yıldır romanımızda kendi kozasını örerek çaba gösteren, bu bağlamda kadın sorunsalı çeşitliliğine açtığı yerle ayrıca dikkati çeken Tülay Ferah, son olarak on birinci yapıtıyla konuyu bir kez daha okur gündemine taşımayı başardı bana göre: İstanbul Kadınları (Eksik Parça, 2019). Romancılığımızda Tülay Ferah… Tülay, ilk romanını 1985’te yayımladı: Sinek Olmak Zor Şey. Otuz beş yıl içinde on roman yayımladı yazar. Eksik Parça’nın yayımladığı bu yapıtlar şöyle sıralanabilir: Sıcak (1987), Kırmızı Erik (2000), Erkek (2000), Mayo mu Osmanlı mı (2001), Aşk Minyatürleri (2002), Gidenlere Ölmek (2004), Dünya Çıplak (2006), Soğuk Yatak (2012), Sol Yanım Kömür Karası (2016). Otuz beş yıl, on bir roman. Yuvarlamayla demek ki her üç yılda roman yayımlamış Tülay. Daha öncelerde kimi kitaplarına değinmedim değil yazarın, ancak bütünsel yaklaşımla romanına ilk kez eğiliyorum yine de. Okuduklarımı da yanıma alarak. “İstanbul Kadınları”… Tülay Ferah, bir yazar olarak İstanbul Kadınları’nda 1876’dan 2019’a yaklaşık yüz elli yıla yayılan farklı zaman eşiklerinden kadın portreleriyle yüzleştiriyor bizi, kendisini de anlatıya katarak. Düz bir sıralama yerine gelgitli, sıç ramalı düzenle okuyoruz bunları. Zaten temel kadın karakter hep Irmak’tır. Yazarın, 2015’te 68’in devrimci eylemlerinden süzerek günümüze taşıdığı babaanne ve torunu Irmak’la başlayan hikâye 2019’da kendisiyle noktalanıyor. Bu arada 1876, 1920, 1950 yıllarından, o dönemleri yaşayan genç birer kadın olarak öteki Irmak’ları da tanıyoruz. Yüz elli yıl içinde kadınımızdaki değişimi okuyoruz anlatıdan kalkarak. Yalnız kadın mı? Dönemlerin toplumsal dokuları da yerleştiriliyor akan zamanla birlikte. Toplumsal, sınıfsal, ekonomik oluntuların yanında kültürel, ahlaksal yükseliş, çöküşler yayılıyor dönemler boyunca. Beri yandan Tülay bunları, Niyazi Berkes’in İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz (1964) sorusuna dönük açılım getirircesine bir artalan yaratmaya da girişiyor aynı zamanda, farklı eşikleriyle yüzleştiğimiz romanda. Kadının bekâret konusunda yaşadığı telaşlı tedirginlik, bunun baskısından kurtulma arayışı, kendi bedeni yanında erkek bedenine dönük >> 10 28 Kasım 2019