07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DİLEK ÖZKAN’DAN “BİRKAÇ PORSİYON HAYAT” Yemeklerden yaşama uzanmak Dilek Özkan’ın “Birkaç Porsiyon Hayat” isimli kitabı, geçen günlerde okurla buluştu. Özkan, gerek daha önce yayımlanan “Bir Uçurum İçe” kitabında gerek “Birkaç Porsiyon Hayat”ta yaşamdan damıttıklarını şiirleştiriyor. Kitap; Sultan Kebabı, İmam Bayıldı, Hünkâr Beğendi, Babagannuş, Kadınbudu, Revani, Hanım Göbeği gibi yemek ve tatlı isimlerinin başlığa taşındığı otuz şiirden oluşuyor. önder birol bıyık Birkaç Porsiyon Hayat’ın, Dilek Özkan’ın daha önce takip ettiğimiz şiirlerinden bir farkı var; kitap yemek tariflerinden yaşama uzanırken yemeklere, kişisel ve toplumsal olanı taşıyarak iki farklı dünya arasında geçişkenlik kuruyor. Domates, soğan, un, yağ, yoğurt, yumurta gibi malzemelere ruh katıp canlandırmak ve oradan tekrar toplumsal yaşamla bağ kurmak şiirimizde alışık olduğumuz bir biçem değil. Bu bakımdan Özkan’ın kitabı bir ilki oluşturuyor. ŞİİRDE AKILCI BULUŞLAR Bazen akılcı bir buluş, şairi özgün bir şiire yöneltip fark yaratabilir. Birkaç Porsiyon Hayat’ın kalkış noktası da böyle bir buluştan el alıyor. Aslında riskli bir işe girişmiş Özkan. İlk bakışta “Yemek tariflerini yaşamın farklı görüngüleriyle ilişkilendirerek nasıl bir şiir yazılabilir?” diye düşünmeden edemiyor insan. Bu nedenle tematik bakımdan marjinal ve şiirselliğe uzak, riksli bir alan bu. Şiirsele uzak olanı, şiire taşıma çabası akla Garip akımını getiriyor. Orhan Veli, Okay Rifat ve Melih Cevdet Anday, Garip şiirini inşa ederken şairaneliği, imgeyi ve vezni şiirden kovarak o güne değin bilindik kalıpların dışında yeni bir şiir inşa etmişti. Ancak Garip bunu, kavramsal ve biçemsel açıdan ele almış, tematik bakımdan yine bilinen gündelik hayatın sınırları içinde kalmış ve “nasır” gibi şiirsel olmayan sözcükleri dizelerine taşıyarak şiirimizde devrim yapmıştı. Garip şiirinin bu ayrıksılığı zamanında, yalınlığın sürrealizmi çerçevesinde çok tartışıldı. Gerçi kısa sürede Garipçilerin kendileri de bu şiiri terk etti ama akım, şiirimizde hep tartışıldı ve başka şairlere şu ya da bu özelliğiyle ruhunu geçirerek yaşadı. Birkaç Porsiyon Hayat’ta yer alan şiirlerin, poetik açıdan Garip şiiriyle bir akrabalığı yok elbette. Olsa olsa yaşamı merkez alan tematik yapısıyla bir ilişki kurulabilir. Ancak uzak bir temadan şiire ulaşmaya çalışan bu deneysellik, Garip şiirini çağrıştırıyor ister istemez. “Her şeyin şiirinin yazılabileceği” savsözünden yola çıkarak gözünün dediği, elinin dokunduğu her şeyi şiirleştiren İlhan Berk’i de anmak gerekiyor bu noktada. Berk, evrenin şiirsel varoluşuna ulaşarak rakamlardan nesnelere kadar pek çok şeyi şiire taşımıştı. Özkan da yemeklerin dünyasında benzer bir çabaya girişiyor. Üstelik kitap oylumunda yapıyor bunu. Veysel Çolak’ın, Özkan’ın kitabı hakkında yaptığı değerlendirmeyle bu “şairin simyacı gibi aranması...” Bunun riskli bir alan olduğu tartışılmaz. Bu parakdosu, dilindeki sahicilik ve yemeklerin dünyası ile insan yaşamı arasındaki geçişkenliği bu iki paralel “Birkaç Porsiyon Hayat”ta, mutfaktaki kadın duyarlılığı, kendini evin sınırlarına hapsetmeden şiirde karşılığını buluyor... evren arasındaki organik bağlarısıcak bir dil ve yerini bulmuş teşhis intak ve istiarelerle aşıyor Özkan. Şiirin dilsel yapısı, kırılma noktalarının üzerini başarıyla örterek yeni bir şiir kurgusuna yol açıyor. Birkaç Porsiyon Hayat’taki şiirlerde un, yağ, şeker, patatesler, patlıcanlar, soğanlar, domatesler ve nohutlar cana geliyor; insan ruhuna bürünüyor; onların da umutları, acıları, düşleri, yoksullukları ve kırgınlıkları var. Alegorik imgelerle yaratılan bu özdeşim, tencerinin içinde başka bir yaşam kuruyor. Bu yaşam, ardından toplumsal olana akıyor. Bu açıdan maddi bakımdan düalist ve sentez bakımından panteist çağrışımları var Birkaç Porsiyon Hayat’ın. YAŞAMIN SÜRREALİST PORTRESİ Kitapta yemek malzemelerinde, canlı yaşam görüngüleri ve portreleriyle karşılaşıyoruz. Bu, sürrealist bir bakış açısı. Örneğin, ‘Aşure’ isimli şiirde Tarlabaşı’nın renkli sokaklarına uzanıyor, ‘Meyhane Pilavı’nda bir meyhane masasına, ‘Turşu’ ve ‘Pırasa’da Neronların, Kleopatraların, İskender’in ordularının sofrasına konuk oluyor okur. Aşkın hâlleri, hüzün, mutluluk, yoksulluk ve savaşta aç kalan çocuklar şiirde özneleşerek yemek dünyasıyla ilişkiye giriyor. Yemek malzemelerinin bu özneliği, çağrışım anlamları, şairin imge dünyasında yer bulan farklı ruh hâllerini imliyor; nane bahtiyarlık, domates melankoli ve hüzün, soğan acı, nohutlar bıçkınlık, çilek mutluluk... Birkaç Porsiyon Hayat’ta yer alan şiirlerin başka bir özelliği de sözcüklerin gerçek anlamı dışında alegorik anlamlar yüklenmesi. Bunu teşbih, teşhis, intak ve kinayeli anlatımlarla sağlıyor Özkan. Zeytinyağının dünyaya göz süzmesi, soğanın yanaklarının pempeleşmesi, ıslanan pirincin gelin olması, yoğurdun kahkahası, salkımsaçak krepler, yumurtanın cüretkâr sarısı, limonun çığlığı, güngörmüş baharatlar, göbeği delik hamur bu söz sanatlarının kitapta bolca geçen örneklerinden birkaçı... Kitap, mutfaktaki kadın duyarlılığının, kendini evin sınırlarına hapsetmeden şiirde karşılığını bulması aslında. Bu nedenle, bu şiirleri ancak bir kadın yazabilirdi diye düşünüyorsunuz. Zaten dilin çağrışımsal kodları ve işleniş biçimi, kalemin kadın kimliğini hemen dışavuruyor. Yerli yerinde kullanılan imgeler, sağlam dizeler ve tematik yapısıyla özgün bir kitap Birkaç Porsiyon Hayat. n Birkaç Porsiyon Hayat / Dilek Özkan / Kaos Çocuk Parkı Yayınları / 88 s. 8 31 Ocak 2019 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle