Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NATO THOMPSON’DAN “İKTİDARI GÖRMEK” OKURLARA ‘Halkla beraber görülen rüya’ “İktidarı Görmek”te Nato Thompson; alternatif mekânlardan, (“Arap Baharı”, Occupy hareketi vb.) toplumsal eylemlere dek çok geniş bir alanda kalem oynatıp kitlenin ayağa kalkışına, aktivizm ve sanat penceresinden bakıyor. kaan egemen K üratör ve sanat eleştirmeni, bağımsız sanat platformu Philadelphia Contemprory’nin yönetmeni Nato Thompson, tüketimi körükleyen kapitalizmin hüküm sürdüğü yeryüzünde, “Ne yapmalı?” diye sorup sanat merkezli örgütlenmeyle iktidara bakıp onun yeniden nasıl yaratılabileceğini tartışıyor. Thompson İktidarı Görmek’te; alternatif sanat mekânlarından, (“Arap Baharı”, Occupy hareketi vb.) toplumsal eylemlere dek çok geniş bir alanda kalem oynatarak kitleye dönüştürülenlerin ayağa kalkışına, aktivizm ve sanat penceresinden bakıyor. Thompson’a göre sanatçıların ve aktivistlerin önündeki en büyük tehlike, emek sömürüsüyle var olan kültür endüstrisi. Pazarlama nesnesi hâline getirmek istediği sanatı, “fikir” gibi sunan bu yapı bir hedef kitle yaratıyor. Yazar, kültür endüstrisinin etkisini çoğunlukla hissetmeyişimizi, onun ürünü olmamıza bağlarken aurasında yaşamamız nedeniyle olan bitene ancak kültürel kapitalizmin istediği dozda eleştiri getirebildiğimizi not ediyor. 1960’larda, buna karşı derli toplu ilk protesto düzenlenmişti. Gösteri toplumunu hizada tutmak için üretilip kullanılan imgelere itiraz edenlerin oluşturduğu, bir çeşit aktivizm olan altkültür, tüketime hapsolanları özgürleştirmeyi amaçlayan politik bir hareketti. Gerçi eylemleri belli bir süre sonra popun ve ılımlı kapitalizmin ürünü hâline gelecekti ama en azından bir kapı aralamışlardı. Bu isyan, 1980’lerde kültür ticaretinde kullanılınca başta Baudrillard olmak üzere aktivizme, sanata ve hakikate kafa yoranların dikkatini çekti ve gerçeklik yitimine dair uyarılar peş peşe geldi. Yakın geçmişi malzemeleştiren moda kaygıları doğrularken Thompson’ın altını çizdiği noktaya varıldı: “Kültürel üretim giderek daha fazla mekân ve yeni deneyim oluşturmaya odaklandı, ürünün kendisi neredeyse gereksiz hâle geldi.” 1990’larla birlikte, müze ve galeri dışına taşan sanat, seri kültürel üretimi kırma yönünde umut doğurup yeni bir politik koridor açtı. 11 Eylül’den sonra farklı sorgulamalara maruz kalan şiddetli sanatsal gösteriler, “terör eylemi” diye nitelendi. Özellikle ABD’deki sanatçıların ve aktivistlerin, kitle medyasının dümen suyuna giren yerelleşmiş taban örgütlenmesinden başka bir şey olmadığı söylendi. PARANOYADAN ÜTOPYAYA Sanat ve aktivizm deyince her şeyden evvel diyalog yollarının tartışılması gerektiğini düşünen Thompson’a göre, iktidarı yeniden üretirken didaktik eylemden uzak özgün bir hareket oluşturmanın yolu iletişimden geçiyor. Aksi durumda terminoloji bolluğuna dayanan güdük bir eleştiri ortaya koymak işten değil. Yazar, Occupy (“işgal Nato Thompson et”) hareketini bu nedenle önemsiyor ve öznelerin, altyapılarda meydana getirdiği küçük kurulumlarla üstyapıya doğru bir hamlede bulunduğunu düşünüyor. Occupy, doğrudanlık anlamında önemli bir girişimdi ama Thompson’a göre bu, hatırı sayılır bir topluluğun iktidar ve istihdama yönelik talepler dillendirmesi nedeniyle pek uzun ömürlü olmadı. Şimdilerde ise kültür endüstrisinin, eylemlerini manipülatif tüketim nesnesi hâline getirmesinden mustarip; paranoya çağındaki güvensizliği sözlerle ve ürettikleriyle aşmak isteyen isyancılar var sahnede. Buna, yazarın daha politik diye nitelediği “Arap Baharı” özneleri de dâhil: “Yasa dışı” veya anaşist de olsa altı dolu eylemlere girişen; paranoyayı ütopyaya dönüştürürken iktidarı görüp değiştirmeye uğraşan bir topluluk bu. İktidarı görme biçimlerinin yakın geçmişteki eylemselliği, her yeri (sokak, cadde, ekonominin kalbinin attığı noktalar, parklar, meydanlar vd.) sanat mekânı hâline getiren bir aktivizm yarattı. Kolektif eylemin, devletlerce “radikal” diye nitelenmesi, bürokrasinin uzun yıllardır kültür endüstrisi eliyle kurduğu “toplumsal doku”nun parçalanma korkusundan kaynaklanıyor. Sanat ve aktivizm, insanların benzerliğini ve farklılığını dikkate alan iletişim esaslı fiziksel ilişki mekânları kurunca politik bir söylem ortaya çıktı. Mevcut durum Thompson’a göre, kolektif eylemin sınırlarını genişletip kendisini daima yenileme potansiyeli olan sanatın ve aktivizmin yaşaması için bir umut. Yazar bunu şöyle ifade ediyor: “Sanat bir rüyaysa halkın içinde ve halkla beraber görülen bir rüyadır.” n İktidarı Görmek / Nato Thompson / Çeviren: Erden Kosova / Koç Üniversitesi Yayınları / 154 s. “Âşıklar Bayramı” K emal Varol’un yeni romanı “Âşıklar Bayramı”, yaralı ve yarım kalmış bir babaoğul hikâyesini anlatıyor. Kırgınlığın, kızgınlığın, suçluluk duygusuyla, hayatından çıkartma arzusunun kopamamakla boğuştuğu bir hesaplaşmanın hikâyesi Varol’un kaleminden çıkan. Geçen yıl, “Sahiden Hikâye” kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanı’nına da değer görülen Varol’la, yeni romanının üzerinde yükseldiği temelleri ve kendi yazın dünyasında nasıl konumlandığını konuştuk. Kemal Varol ile söyleşiyi Eray Ak gerçekleştirdi. Lawrence Wright, “Richard Brautigan: Yaşamı ve Ölümü”nde, 1950’lerden başlayarak yazarın adını duyurduğu dönemleri, yürüdüğü yolları ve meselelerini sıralarken bir nehir gibi hızla akan ömrünün peşine takılıyor. Wright’ın kaleme aldığı kısa biyografi, Brautigan’ın edebiyat dünyasında neden özel bir yeri olduğunu ve sıra dışı rotalarını anlatıyor. Ali Bulunmaz değerlendirdi. “Toplumsal kişilik ile bireysel kişilik arasında kurulan bu karşıtlık ilişkisini sorgularken kendimle yüzleşmenin, kendimi tanımanın ve kendimle barışmamın bir şekli olarak anlam kazandı şiir” diyen Önder Birol Bıyık’la “Çözülüş Demleri” adlı kitabı ve şiiri üzerine söyleştik.. Bol kitaplı günler... KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Editörler: Ali Bulunmaz, Eray Ak l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Sorumlu Müdür: Ozan Alper Yurtoğlu l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Baskı Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 310 Ocak 2019 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap