Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TÜYAP DİYARBAKIR 6. KİTAP FUARI ONUR KONUĞU: MIGIRDİÇ MARGOSYAN Mıgırdıç Margosyan sürpriz miydi? TÜYAP Diyarbakır 6. Kitap Fuarı, Mıgırdiç Margosyan’ı Onur Konuğu olarak ağırlıyor. Fuar süresince düzenlenecek panel ve söyleşilerde Margosyan’ın edebiyatı ve yaşamı ele alınacak. Margosyan adına TÜYAP tarafından bir armağan kitap hazırlanırken aynı zamanda kitap alıntıları ve fotoğraf albümünden oluşan bir sergi de okurlarla buluşacak. Ayrıca, Margosyan’ın beş kitabını bir araya getiren “Fıllaname” raflardaki yerini alacak. ŞEYHMUS DIKEN İ sterseniz hemen başlığa çektiğim soru nevinden kelama; bir cümlecik yanıtı en başında vereyim, Hayır değildi. Okkalı bir gerçeklikti Mıgırdiç Margosyan. Neden mi? Şöyle... Ülke, geçtiğimiz yüzyılın başında ciddi bir altüst oluş yaşamıştı; topyekun. Âdeta bir nevi “Makbul Vatandaş” statüsünde olan altı yüzyıllık imparatorluk bakiyesinin son demlerine kadar “Milleti Sadıka”sı olan tebaa, nasıl olmuştu da sicilden düşürülüvermişti? İşte, orta yerde duran ve hâla siyaseten cevabı verilememiş soru’nun, belki de ironik dilli edebiyatı ile var oluş hâlidir bana göre Mıgırdiç Margosyan. 1938 yılında Diyarbakır’da doğar Mıgırdiç Margosyan. Babası Sarkis (namı diğer Ali), anası Aznif (namı diğer Hanım) ile 1930’larda evlenince, Margos ailesinin ilk meyvesi olarak bir kız çocuğu dünyaya gelir o zamanların Diyarbekir’inin en gözde mahallelerinden Suriçi Xançepek’te. Aras Nehri’nden müsemma adı Araksi konulan bebek daha doğar doğmaz ilk gün hayatını kaybeder. Bir yıl sonra Hanım yine iki canlıdır. Bu kez bir erkek doğurur. Baba Sarkis çocuğuna, 1915’de “qefle zamanı”, yani sürgün zamanı, kendisi henüz üçdört yaşlarındayken, yüzünü hayal meyal bile hatırlayamadığı, Siverek yakınlarında yine qefle zamanı kaybettiği babasının adını koyar: Mıgırdiç! Taze ömrünün altıncı ayında Mıgırdiç bebek de sıcağında yumurta pişirilen Di yarbekir yazı’na yenik düşer ve nerede olduğu belli olmayan büyük babası ve dahi adaşı Mıgırdiç’in ruhunu aramaya gider öte yakaya sanki. Ailenin yaşlısı Saro Nene, sürgün zamanı kaybettiği kocası Mıgırdiç’i ikinci kez kaybetmiş gibi tuhaf hüzne boğulur. Baba Sarkis de sanki babası Mıgırdiç’i kaybetmiş gibi kendini bir kez daha yetim hisseder, altı aylık evladı Mıgırdiç’i kaybedince... Aznif, namı diğer Hanım, üçüncü kez yine gebe kalır! Dokuz ayı bir tamam dolar ve doğurur. “Gözün aydın,” der komşuları ve ekler; “bu sefer de oğlandır! Adını yine Mıgırdiç koymayasın. Ölülerin adını çocuğa koymak, uğursuzluk getirir.” Doğum sonrası doğumu kutlarken uyarıları da eksik etmeyen yaşlı kadınların karşısında; baba Sarkis’in cevabı kesindir: “Yemin kasem ederim ki; yedi oğlan daha doğursa Hanım ve bilsem ki yedisi de ölecek, gene de babam Mıgırdiç’in adı yaşayacak,” der ve bu isim meselesine noktayı koyar. İşte o inadına adı koyulan ve bize bunca güzel kitabı ve hoş sohbeti bağışlayan Mıgırdiç, aynen o Mıgırdiç’tir. “DEMEK KİTABIM ORALARDA DA OKUNUYOR HE!” “İmparatorluk Bakiyesi”nden sonra entelektüelleri ve dolayısıyla edebî üretimleri neredeyse yok olurcasına uzunca bir süreliğine kesintiye uğrayan Anadolu ve Mezopotamya Ermenilerinin sesi olur Mıgırdiç Margosyan. Eskiden, Diyarbekir sur içinin sadece bir tane Gâvur Mahallesi vardı. Az(k)alan “gâvur” sakinler üzülmesin, ayıp olmasın diye sıkça telaffuz edilmezdi Hançepek’in diğer adı olan Gâvur Mahallesi. Sonra, Mıgırdiç Margosyan “Gâvur Mahallesi” adını koydu kitabına, daha rahat telaffuz edilmeye başlandı eski ve kadim Gâvur Mahallesi. Geriye dönüp bakıyor ve hatırlıyorum. 1990’ların başı olmalı! Tesadüfen şehrin suriçindeki eski kitapçısında bir kitap ilgimi çekmişti: Gâvur Mahallesi. Mıgırdiç Margosyan isminde Diyarbakırlı bir Ermeni yazmış, Bebekusun Kitapları isimli bir yayınevi de basmıştı. Kitabı heyecanla bir gecede okumuştum. Okumakla kalmamış, bir dolu benim gibi bu tür kitaplara ilgi duyanlara da önermiştim. Sonra o “garip hemşeri”nin izini kovalamaya karar vermiştim. Doğrusu kitabın iç kapağında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Bölümü’nü bitirdiği, İstanbul’da öğretmenlik yaptığının dışında fazla bir bilgi de yoktu. İki yıllık bir uğraşı sonunda İstanbul Feriköy’de bir eczacı dostuna arada bir uğradığını öğrenmiş, bir kez de telefonla (elbette daha önce tanışmamış ve Diyarbakır’dan arayan tanımadığı birinin kısmen soğukluğuyla) sorusu kendi içinde bir yanıtla, “Ya! Demek kitabım oralarda da okunuyor he!” gibisinden birkaç kelâm etmiştik. FUARIN ONUR KONUĞU Şehrinden ayrılışından 1950’lerin başı neredeyse kırk beş yıl sonra, 1990’ların ortasında ilk kez Diyarbakır’a tekrar dönüş yaptı Margosyan ve dostluğumuz da o zaman başladı. “Bir gün bir kitap okudum ve tüm hayatım değişti,” dediği türden... Bizlerin de dünyasına kitaplarıyla düştü Margosyan. İyi de oldu. Kendi adıma, bende âdeta alışkanlık yaratan sanki çok ama çok uzun yıllardır tanıdığım ama hayatımın bir evresinde yitirdiğim, sonra tekrar buluştuğumda yitip giden, akamete uğrayan onca yılın kaybettirdiklerini hızla gidermeye çalışan biri haline dönüşmüş olmaya vesile olan Mıgırdiç Margosyan gerçekliği hâlini hep yaşıyorum dersem, yalan olmaz. Son birkaç yıldır Diyarbakır’da yaşanan / yaşatılan onca yıkım ve felaketten sonra hayli hüzünlü olsa da; Diyarbakır dediniz mi Mıgırdiç Margosyan’ın yüreği pır pır eder. Yılda birkaç kez eli kanda ya da balda olsa gelmemezlik etmez, edemez. Velhasılıkelâm memleket hem Mıgırdiç Margosyan’la yeniden tanıştı, hem de Margosyan buruk duyguları hep içinde yaşattığı şehrine yeniden kavuşmuş oldu. Üstelik bu kavuşmaya; kentte yaşanan hendekbarikatsokağa çıkma yasaklı haller nedeniyle üç yıldır yapılamayan Kitap Fuarı’nın 2530 Eylül 2018 tarihinde yeniden yapılması vesile oldu. Kitap Fuarı’nın bu yılki artısı, Mıgırdiç Margosyan’ın “Onur Konuğu ve Yazarı” olması, ve de Mıgırdiç Margosyan sekseninci yaşı... Sizler bu yazıyı okurken TÜYAP Diyarbakır 6. Kitap Fuarı’nda söyleşiler, sergiler, belgeseller ve imza günleri ile Mıgırdiç Margosyan rüzgârı esiyor olacak. Gâvur Mahallesi, Söyle Margos Nerelisen, Biletimiz İstanbul’a Kesildi, Tespih Taneleri ve Tanrı’nın Seyir Defteri ile Çağdaş Ermeni Edebiyatı’nın Diyarbakır eksenli ayağında yerini alan Mıgırdiç Margosyan’ın Fıllaname ile sekseninci yaşgününü şehrinde kutluyor olacağız. Fuarın vefa metni sayabileceğimiz “Gittin ki Tez Gelesin: Mıgırdiç Margosyan” kitabıyla bir de... n 14 27 Eylül 2018 KITAP