03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MURTAZA ÇELİKEL’DEN “BENİM KÜÇÜK İMPARATORLUĞUM” Yakın tarihimizin hatıra defteri Türkiye iş, ekonomi ve siyaset dünyasının tanınmış isimlerinden Murtaza Çelikel, “Benim Küçük İmparatorluğum”da yaşadıklarını, tanıklıklarını ve çalışma yaşamını anlatıyor, bir anlamda dünyasını açıyor. AYDIN ENGIN B aşlıkta “yakın tarih” dendi. Peki, ne kadar yakın? On beş yıl? Yirmi, otuz? Doğumundan başlarsak seksen yedi, hatırladıklarından başlarsak seksen üç yıllık bir “yakın tarih”ten söz ediyoruz. Sözünü ettiğimiz hatıra defteri: Murtaza Çelikel. Törelere uyarak söylersek: Baba tarafından Torosların yamaçlarındaki Küçükkoraş Köyü’nden Mümin Hoca’nın, anne tarafından Torosların Barçın Yaylası’ndan Kedi Veli’nin torunu, Mehmet Ali’den olma, Zahide’den doğma Murtaza Çelikel... Dört yaşında ilk hatırladıklarından başlayıp bugünlere kadar uzanan bir yaşam öyküsü kocaman bir kitaba dönüştü. Kitabın iddialı görünen iddiasız bir adı var: Benim Küçük İmparatorluğum. Pek alışılmış bir kitap değil. “Nehir söyleşi” denen ve son dönemde sayıları artan söyleşi kitaplarından biri de değil. Tam bir biyografi kitabı da denemez. Cumhuriyet’te uzun yıllar kapı yoldaşımız olan Berat Günçıkan, Murtaza Çelikel’in çok uzun yıllardır tuttuğu güncesinden seçmeler üstüne bir yaşam öyküsü kurgulamış. Hani “Yağ gibi akıp gidiyor” denir ya, kitap da okurken yağ gibi akıp gidiyor. Bunda Berat Günçıkan’ın meslek hüneri kadar Murtaza Çelikel’in sahiden ilginç ve aşırı ölçülerde çok yönlü yaşam öyküsünün payı var. Abarttığım düşünülebilir. Öyleyse buyrun. Seksen yedi yıllık yaşamında Murtaza Çelikel’in bulaştığı, başarıyla at koşturduğu mesleki, siyasal ve sosyal KURTULUŞ ARI etkinlikleri art arda ve rastgele sıralıyorum... ÇELİKEL VE SOSYAL ETKİNLİKLER Sadece bu yazıya sığdırılabilecek kadarını sayabileceğim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi ve sonra mezunu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü öğrencisi ve hemen hemen mezunu (sadece steno ve daktilo derslerini veremediği için hemen hemen), Gazetecilik Enstitüsü Öğrenci Derneği Başkanlığı, Konya Ereğlisi Yüksek Öğrenim Gençliği Derneği Başkanlığı, Konya Yüksek Tahsil Cemiyeti Başkan Yardımcılığı, Tıp Fakültesi Yardımlaşma Derneği Genel Sekreterliği (Tıp ile bu ilişki nereden çıktı diye sormayın. Kitapta da cevabı yok. Anlaşılan Çelikel’in örgütçülüğünden ve çalışkanlığından yarar uman dönemin ağır topları böyle münasip görmüşler, onun da reddetmeye yüzü tutmamış), İETT Neşriyat Dairesi Müdürlüğü (Bu da bir öncekinden farksız. Nitelikli ve güvenilir elemana ihtiyacı olan herkes anlaşılan Çelikel’in kapısını çalıyor ve o da reddetmeyi beceremiyor). Bütün bunlar öğrenciliğinden başlayıp ilerledikçe ticaretten, inşaatçılığa oradan da hızla sanayiciliğe sıçramaya hazırlanan, ilk adımları da atan Murtaza Çelikel’in ilk ağızda sayılabilecek sosyal etkinlikleri. Sanayi gibi sürekli işin başında olunması gereken bir dalda Çelikel’in daha sonra bu etkinliklere zorunlu olarak ara verdiğini düşünenler varsa yanılıyor. Sanırım bugüne kadar da benzeri faaliyetlerde ya sorumlu görevler üstlenmiş, üstlenmekte ya da çorbada vazgeçilmez tuzu olmuş ve olmakta. GAZETECİ MURTAZA ÇELİKEL Murtaza Çelikel’i yakından tanıyanların bile bilmediği bir de gazeteciliği var. Zaten daha Hukuk Fakültesi’nin yanısıra okuduğu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü öğrencisi iken dönemin medya devleri ile çoğu rastlantıya dayanan tanışıklıklar, hatta dostluklar kurmuş. Bir örnek: Babası Mehmet Ali Çelikel Mersin’de el tezgâhlarında dokutup Ortadoğu’ya kumaş ihracatı yapıyor. Bu dokumalar için ihtiyacı olan iplikleri “öğrenci” Murtaza Çelikel İstanbul’dan tedarik edip yolluyor. İplikler Eminönü’nde iplik toptancılığı yapan Safa Bey adlı bir tüccardan alınıyor. O günlerde öğrencilik ile ticaret hayatını eşzamanlı yürüten Murtaza Çelikel, Gazetecilik Enstitüsü öğrencisi olarak bir gazetede staj yapmak, pratiğini geliştirmek istiyor. Ancak o dönemde staj yapacak gazete bulmak da zor, o gazeteye stajyer olarak kabul edilmek de... Enstitüdeki öğretmenlerinden Haldun Taner’in çabaları ile dönemin en büyük ve etkili gazetelerinden Yeni Sabah’ta iki haftalık bir staj imkânı ayarlanıyor. Ayarlanıyor, Çelikel Yeni Sabah’a gidiyor ama gazetede pek yüzüne bakan yok. İstihbarat şefine gönderiliyor. Ama orada da durum aynı. Sonrasını Çelikel anlatıyor: “... Gazeteye akşam altıdan sonra gittiğim için bana hiçbir iş vermiyorlardı. Birkaç gün sonra yine aynı saatte gittiğimde gazetenin önünde bir telaş vardı. Belli ki birini bekliyorlardı. O sırada bir araba durdu, içinden bizim iplikçi Safa Bey çıktı. Beni görünce ‘Murtaza, senin burada ne işin var?’ diye sordu. ‘Ben burada staj yapıyorum efendim’ dedim. ‘Haydi gel benimle’ dedi. Birlikte gazeteye girdik, patron katına çıktık. Meğer Safa Bey Yeni Sabah’ın sahibi Safa Kılıçlıoğlu imiş. (...) Ertesi gün gazeteye gittiğimde sanki gazetenin sahibi benmişim gibi karşılandım. O güne kadar ses tonunu bile duymadığım asık suratlı istihbarat şefi ilk kez o gece benimle konuşmaya başladı...” Murtaza Çelikel’in Yeni Sabah’ta patrondan torpilli muhabirliği, dönemin yine önemli ve etkili gazetelerinden Vatan gazetesinde torpilsiz, bileğinin gücüyle muhabir ve gece sekreterine dönüştü. Çelikel’in medya ile ilişkisi salt Yeni Sabah ve Vatan ile sınırlı değil. Hiç değil. Medya dünyasının gelmiş geçmiş bütün ağır topları ile kişisel dostlukları var. Hürriyet’in kurucusu Sedat Simavi bunlardan biri. Gazetecilik Enstitüsü kuruluşunun akıl hocası, tetikleyecisi olan Simavi, Gazetecilik Enstitüsü Öğrenci Derneği Başkanı Çelikel ile de yakın ilişki içinde oldu ve bu ilişki zamanla sıkı bir dostluğa dönüştü. Çelikel’in dünün ve bugünün ünlü, ünsüz gazetecileri ile dostluğu üzerine tek tek adları sıralamak pösteki saymaya benzeyecek. En doğrusu “Medya dünyasında kimlerle tanışmadı, dostluk kurmadı?” sorusu olur ki bu soru birkaç kısa cümle ile cevaplanabilir. Ama Çelikel’in gazeteci dostları, tanıdıkları arasında Hüseyin Cahit Yalçın’a özel bir paragraf ayırmak gerekir. Hüseyin Cahit Yalçın, CHP’nin yayın organı Ulus’un başyazarıydı ve gerçek anlamda bir “baş”yazardı. O kadar ki dönemin iktidarını sarsan yazılarından dolayı seksen yaşındayken hapse atılmış, üç ay hapiste tutulmuştu. Çelikel onunla tanışmış, hastalığı sırasında hastanede ziyaret etmiş, konuşmalarından etkilenmişti. Hüseyin Cahit Yalçın 1957 seçimlerinde CHP’nin milletvcekili adayıydı. Ancak seçime on dokuz gün kala yaşamını yitirdi. Başsağlığı ve cenaze töreni sırasında üstüne düşebilecek görevler için Murtaza Çelikel, Hüseyin Cahit Yalçın’ın evine gitti. Orada kendisine Hüseyin Cahit Yalçın’ın vasiyeti anlatıldı. Başyazar şatafattan uzak, sade bir cenaze töreni istilordu. Tek dileği bütün ömrü boyunca geçimini sağladığı kaleminin tabutunun önünde taşınmasıydı ve... ... ve o kalemi Murtaza Çelikel’in taşımasını istiyordu. Tanıtımını okuduğunuz >>bu kitabın kapağını da o kalem ve onu taşıyan genç Murtaza Çelikel 12 5 Temmuz 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle