03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Klişe sorgulamak, metnin gizini çözmek... Süha Oğuzertem’in yazılarını bir araya getirdiği kitabı “Eleştirirken”deki ufuk açıcı, değiştirici okumaları; bildiğimizi, tanıdığımızı sandığımız yazarların eserlerini tekrar ve farklı anlayışlarla okumamız gerektiğine işaret ediyor. “E leştirmen akademisyen” diye bir tanımlamamız yok. Daha doğrusu akademisyenlerin eleştiri yapmasına alışkın değiliz. Böyle bir beklentimiz yok. Yapanı da sevmiyoruz. O nedenle az sayıda eleştirmen çıkıyor akademiden. Zaten Türkiye’deki akademik yapının kurallar silsilesinin böyle bir tavra müsade etmeyip akademisyen olarak yetiştirdiği kişileri yapı içinde hocalaştırdığı da biliniyor. Sorgulamayacak, kuşkulanmayacak, araştırmayacak hazırdaki bilgiyi öğrencilerine aktaracak. Süha Oğuzertem adını, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’ndeki çalışmaları ile duyduk. Bölümün o dönem, 2000’lerin başında ülke çapında dikkati çekmesine, özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin çalışmalarının edebiyat çevrelerinde konuşulmasına katkıda bulunduğunu biliyorduk. Bir Türk Edebiyatı Bölümü, ilk defa bu kadar yoğun olarak edebiyat ortamı ile ilişkiye giriyor, öğrencilerinin edebiyat dergilerinde yazılarının yayımlanmasını özendiriyor, yazarların, şairlelerin akademik çalışmalara katılmasını, öğrencilerle buluşmasını teşvik ediyordu. Bilkent, iyi akademisyenler yetiştirmenin yanında edebiyatımıza birçok eleştirmen kazandırdı. Tahmin edilebileceği gibi uzun sürmedi. Sanıyorum bölümü kuran Talât Sait Halman’ın vefatı ile de dağılma süreci hızlandı. Süha Oğuzertem, daha sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde görev yaptı. Biyografisine göre de 2015 Eylülü’nde kendi arzusuyla emekli oldu. Emekliliği hak eder etmez akademi ile ilişkisini kestiğini anlıyoruz. Bu gelişme yazı verimini nasıl etkileyecek merak etmemek elde değil. Aradan geçen üç yıla yakın zamanda dergilerde yayımlanmış bir makalesine rastlamadım ama olumlu bir gelişme olarak daha önce yayımlanmış yazıları bir kitapta toplandı. “VE TANRI İDEAL EDİTÖRÜ YARATTI” Eleştirirken’in (2018, İletişim Yay.) alt başlığı “Modern Türkçe Edebiyat Üzerine Yazılar”. Kitabı Yalçın Armağan derlemiş. Oğuzertem, kısacık “Teşekkür” yazısında, yazılarını kitaplaştırma konusunda isteksiz olduğunu belli ediyor. “Yalçın Armağan, bu kitabın editörlüğünü üstlendiğinde gereksiz bir işe kalkışıyor diye düşünmüştüm” diye yazmış. Yazıları bulup, seçip, düzeltip yayına hazırlayan Armağan’dan “Ve Tanrı ideal editörü yarattı” diye söz ediyor. Bu cümledeki ironi üzerinde düşünmek gerek. Kitabın sunuş yazısını da Yalçın Armağan yazmış. Süha Oğuzertem’in eleştiri anlayışı hakkında kapsayıcı, bilgilendirici bir yazı. Okur olarak Süha Oğuzertem’den bir giriş yazısı beklerdim. Nasıl bir eleştiri anlayışı olduğunu, kitapta yer alan metinlerin yazılma koşullarını, daha sonra neden değiştirmek gereği duymadığını kendisi anlatabilirdi. Sadece bazılarının sonuna “Ardından” başlığı ile notlar koymuş ve yazıdaki tezinin, tabii eleştiri anlayışının nasıl değiştiğini kısaca belirtmiş. Kitaba bütün katkısı da bundan ibaret. Gönülsüzlüğünün küskünlüğe ev rildiğini düşündürüyor. Kitap, 1990 ile 2014 arasında yayımla nan, on yazar hakkındaki on altı yazıdan oluşuyor. Yirmi dört yılda on altı yazı çok az. Oğuzertem’in tüm yayımlanmış çalışmaları bunlardan ibaret değilse bir bibliyografya yapmakta fayda varmış. Zira yazarın başka bir kitap yayımlatma yacağını da hissediyoruz. Yalçın Armağan, belli bir mantıkla yazıları bölümlemiş ama kronolojik sıra lamaya da dikkat etmiş. Sait Faik, Yaşar Kemal, Halikarnas Balıkçısı ve Leylâ Erbil hakkında sempozyumlarda sunulmuş ya da armağan kitaplar için yazılmış yazılarla başlıyor kitap. Çok sevdiğini an ladığımız bu dört yazar için de tavrı aynı Oğuzertem’in. Eserlerini yeniden okurken bir yandan da onlar hakkında daha önce neler yazılmış, yazarlar nasıl değerlendi rilmiş anlamaya çalışıyor. Eleştirisini de yazarlar ve eserleri hakkındaki genel kanıyı sorgulayarak kuruyor. Çünkü bu kanılar birbirini izleyen yazılarda sorgulanmadan tekrar edilerek ge nelleşmekle kalma yıp hüküm hâline de geliyor. Bizde bir yazarı ve eserini bir kere değerlendirip yar gıda bulunduktan sonra onu bir ke nara koymak ve bir daha değerlendir meme alışkanlığı var. Oğuzertem’in, Halikarnas Balıkçısı’nı ekoe leştiri anlayışından yola çıkarak ince lemesi, bu büyük Süha Oğuzertem yazarı ne kadar ihmal ettiğimizin önemli bir örneği. Ardından bence daha çarpıcı ve yaza rın eleştiri anlayışını somutlayan Yakup Kadri, Ahmet Altan, Orhan Pamuk ve Abdülhak Şinasi Hisar hakkındaki yazılar geliyor. Oğuzertem, incelediği tüm yazarlara bir akademisyenden beklendiği şekilde olabildiğince nesnel yaklaşmaya çalışıyor. En bildik sandığımız yazar ve eseri hakkındaki hükümlerin bile sorgulanmaya değer olduğunu anlıyoruz. Örneğin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Sodom ve Gomore’si “millî” ve “ahlaki” bir eser olarak değerlendirilmiş ve neredeyse tüm eleştirmenler de bu hükmü sorgulamadan kabul edip tekrarlamış. Çok erken dönemlerde getirilen farklı yaklaşımları ise ısrarla görmezden gelmiş ya da yanlış anlamayı tercih etmişler. Oğuzertem metni tekrar okuyor ve söylendiği gibi metnin ne “millî” ne de “ahlaki” olduğu görüşüne varıyor. Bu görüşünü somutlayacak şekilde örnekliyor. Yakup Kadri’nin eserlerinin “millî”lik yaftasını bir kenara koyup yeniden okunup yorumlanması gerekliliği de anlaşılıyor Oğuzertem’in yazdıklarından. “ELEŞTİRMEN AKADEMİSYEN” Eleştiri yazımı, “deneme”ye iliştirilip “eleştirel deneme” diye bir yazı türü hâkim kılındığı için eleştirmenlerin bir eleştirel anlayışı, yöntemi olması beklenmez. Yazıdan yazıya, kitaptan kitaba değişen bir anlayış hâkimdir. Süha Oğuzertem, ele aldığı tüm eserleri belirli bir anlayışla okuyor. Esas olarak psikanalitik kuramdan yararlanıyor. Ama bu kuramın getirdiği avanataj ve dezavantajların da farkında. ‘Psikanalitik Eleştiri ve Tanpınar’ın Metinleri’ başlıklı yazısında bunları ele alıyor. Yalçın Armağan da buna dikkat çekmiş: “Oğuzertem’e göre metni kurama uydurmak, edebiyatı kurama feda etmektir.” Yorumu da metin merkezlidir. Ama edebî bir eleştiri de yazmıyor. Eserin oluşumdaki anlayışı sorguluyor, ne anlattığını anlamlandırmaya çalışıyor. Psikanalizden feminizme, etikten ekoeleştiriye genişleyen bir bakışı var. Bu anlayışları Türk edebiyatına uygulayanların ilklerinden. Akademisyenlerin en çok üzerinde çalıştığı yazar Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Süha Oğuzertem de yüksek lisans tezi dâhil olmak üzere Tanpınar üzerine çok çalışmış. Kitapta da beş yazı ile önemli bir ağırlık oluşturuyor. Bir bölümün tamamı Tanpınar’a ayrılmış. Başka bir yazara böyle bir önem atfedilmiyor. Tanpınar hakkında söylenecek söz kalmamıştır diye düşünüyoruz ama Oğuzertem’in var olan tezleri sorgulayan yaklaşımı, Tanpınar hakkında bu kadar çok çalışılmasına rağmen diğer yazarlarda olduğu gibi onda da yerleşik yargılar ve klişelerle sınırlı kalındığını gösteriyor. Bu bağlamda Süha Oğuzertem’in psikanalitik anlayışla yaptığı okumalar ve çözümlemeler, Tanpınar hakkında daha çok çalışmak gerektiğini düşündürüyor. Eleştirirken’deki ufuk açıcı, değiştirici Türk edebiyatı okumaları, bildiğimizi tanıdığımızı sandığımız yazarların eserlerini tekrar ve farklı anlayışlarla okumamız gerektiğine işaret ederken “eleştirmen akademisyen” olmanın emek isteyen ama yapılması gereken bir iş olduğunu da gösteriyor. Oğuzertem’in yeni çalışmalarını merakla bekleyeceğim. n 10 5 Temmuz 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle