Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> insan arasında yeni bir iş bölümü oluşturdukları için. Sürekli düş kurdukları, bu düşlere inandıkları için. n Bu grubun kendini “Paranoyaklar” olarak adlandırmasının nedenlerini de merak ediyorum... n Romanıma döndük şimdi. “Akıllı” dünyayla dalga geçtikleri için... n Her romanın bir başkenti vardır. Cümbüşçü Karıncalar’ınki de Nice... Paranoyaklar için nasıl ve neden bir toplanma merkezi Nice? Niçin önemliydi bu şehir? n Romanımda sadece Paranoyaklar yok. Bir sürü ayrı macera var. Bunlar, bir sınır kenti olan Nice’te buluşuyor. On dokuzuncu yüzyıla kadar Fransa’ya bağlı olmayan, bağlandıktan sonra da bir türlü kimliğini bulamamış, zenginliğini de bu kimliksizlikten alan şehirde. Mafya tarafından işgal edilip kostümlere sokulmuş da olsa gölgelikleri kâğıtsız yabancılarla dolu. Kısa süreli yolcular bunu göremiyor çünkü şehrin kostümü çok ışıklı. Belki de bu daha iyi. Cümbüşçü karıncalar rahat rahat yollarına devam edebiliyor böylece... “HAYATI BAŞKA TÜRLÜ YAŞAMAK MÜMKÜN” n Paranoyaklar ve davranışları özelinde yeni bir fikir etrafında, yeni bir örgütlenme biçimi de öneriyor kahramanlarınız. Peki, bu örgütlenme biçimini nasıl bir dünya zorunlu hâle getirdi? n Paranın iktidar olduğu, bir araya gelmek için bile bir şeyler tüketmek zorunda olduğumuz, sosyal alanlarımızın iyice kısıtlandığı, düşünmeye, ağaçlarla söyleşmeye, rüzgârın sesini dinlemeye, sırf öğrenmek için yollara düşmeye, yani yaşamaya zaman bırakmayan bir dünya. Çocukluğumuzdan beri alıştığımız toplumsal ve politik sınırlar, dolayısıyla da aidiyetlerimiz, uzun zamandan beri toplumu mülkiyet temelinde örgütleyen kurumların eseri. Temeline paylaşımı, dayanışmayı ve aşkı koyduğumuz bir toplumsal düzende sınırlara gerek olur mu? Bence bu kısacık hayatı başka türlü yaşamak mümkün. n “Bizim kuşak dünyayı şiddete başvurmadan değiştirmeye cesaret ediyor,” diyor kahramanlarınızdan biri. Romanda, gizli gizli tohum yaymaya çalışmak da bu şiddetten uzak eylemlerden biri; simgesel anlamda da olsa... Evet, bir kuşak geldi ve yeni şeyler söylüyor. Peki, sizce eski kuşak ne kadar kulak verip anlamaya çalışıyor bu yeni kuşağı? n Bilmiyorum. Bence kulak verenler de var ama kulak vermek her zaman duymak anlamına gelmiyor. Ben pek çok konuda kendime soruyorum bazen... Baktığım hâlde neden göremiyordum bunu ya da şunu diye. Sonra bakış açımın yaşam deneyimimin sınırlarında şekillendiğini keşfediyorum. Bakış açısını değiştirmek, gözlük değiştirmek kadar kolay değil. Yapıbozumunu gerektiriyor. Alıştığımız uğultulardan, paslardan kurtulmadıkça duyamıyoruz her şeyi. Peki nasıl kurtulacağız? Birdenbire olmaz. Ama mümkün. Ben, karşılaşmaların hızlandırıcı etkisini, kendi deneyimimden biliyorum. “Bataklığın içindeki tohumları, hatta bu tohumlardan çıkan küçük bahçeleri keşfetme yolculuğu benim şimdiki hâlim” diyor Pınar Selek. n “Sınıf savaşının içindeyiz.” Bu cümle de kahramanlarınızdan birine ait. Sınıf savaşının roman dünyasındaki karşılığı ise “cümbüşçü karıncalarımız” ve “dev şirketler”... “Dev şirketlerin ağından çıkma oyunu”nu romantik bir çabadan çıkartan unsurlar neler sizce? n Romantik bir çabadan çıkmasın sakın. Romantizmini kaybederse tadı kalmaz. Ama akıllı bir romantizm mümkün. Yelkenlinin üstünde Gouel’in rüzgâr ve hedef üzerine verdiği dersi hatırlarsanız... Ciddiyet, sabır ve matematik öneriyor değil mi? Başka da çare yok galiba. Çağımızda, teknolojiyi elinde tutanlarla aramızdaki güç farkı tarihin hiçbir döneminde görülmemiş boyutlara ulaştı. Dünya devleri bize öğrenilmiş çaresizliği dayatıyor. Bir de başkaldıranlar var. Gücünü hayatın basitliğinden alan cümbüşçü karıncalar. İktidar oyunundan çıktıkları için denetlenmeleri ve yönetilmeleri zor. n Bir aşk yürüyor kurgunun arka planında bir de... Sizin deyiminizle; “Yürüyen aşk... Gizli aşk. Gizli gizli yürüyen aşk.” Fakat bu aşk da ‘devrimci’... n Hangi anlamda devrimci? Kitabı okumayanların kafasında oluşabilecek imgeler geliyor aklıma şimdi... Devrimci çünkü özgür. Çünkü hayalci. Çünkü deli. Çünkü sınırsız... Dostluklar da öyle. n “Berduşlar hareketi” olarak tanımlanıyor romanın bir bölümünde Paranoyaklar. Her roman okuruna bir şeyler öğretir ama yazarına da öğretir. Size bu “berduş”lardan kalan ne oldu? n Hayatımı çok sorguladığım bir döneme denk düşüyor bu roman. Alışkanlıklarımı, yaşamla, çevremdeki tüm varlıklarla ilişkimi. Otomatiklikten kurtulmaya, görmeye, duymaya çaba harcadığım bir döneme... Roman biraz okunduktan sonra tekrar konuşalım mı? n Mutlaka... n Cümbüşçü Karıncalar / Pınar Selek / İletişim Yayınları / 172 s. KITAP 1331 Mayıs 2018 “Yazılmış en iyi bilimkurgu romanı. İlk okuduğumda, yarattığı dünyayla kâbuslar görmeme sebep olmuştu.” Margaret atwood AMERİKAN ULUSAL KİTAP ÖDÜLÜ PULITZER ONUR ÖDÜLÜ /ithakiyayinlari /ithakiyayinlari /ithakiyayinlari TÜM KİTAPÇILARDA İnternet Satış: www.ilknokta.com www.ithaki.com.tr