Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
177 ‘Büyükelçilik olan akıl hastanesi’ “Tunç Çapa’nın anısına” 4376 Suzy Hansen adına ilk kez, 24.03.2012 günkü Financial Times gazetesinde rastladım. Elif Shafak’ın “Honour” adlı kitabını tanıtırken romanı sığ, İngilizcesini klişelerle dolu ve yüzeysel bulmuştu. Derken o gözde edebiyat dergim Bookforum’da da karşıma çıktı; kitap eleştirileri birikimli, adaletli ve cesurdu, sürükleyici bir üslubu vardı. Dergiden eposta adresini aldım ama buluşamadık; bir kitap projesi vardı, The New York Times, The Guardian ve Vogue için yazılar kotarıyordu, oldukça yoğundu. Ağustos ayında “Notes on a Foreign Country” (Bir Yabancı Ülke İçin Notlar) adlı kitabı çıktı ve ABD’de çok ses getirdi. 250 sayfalık kitabında Hansen, on yıldır yaşadığı ve âşık olduğu, ABD’nin anlamakta aciz kaldığı Türkiye’yi anlatıyordu. Kitabında boş cümle yoktu ve edebi bir üslubu vardı. İstanbul’a nasıl mı gelmişti? Gözde yazarı James Baldwin (19241987), kente sığındığı için o da İstanbul’a üç yıllığına gelmiş ve on yıldır gidememişti. Bir yayıncı olsam “Notes on a Foreign Country”i derhal Türkçe’ye çevirtirdim. 4377 Suzy Hansen’le 13.11.2017’de Cafe Gezi’de buluştuk. Ona kitabını imzalattım; zarif, alçak gönüllü, akıllı bir genç kadındı. Hoş sohbetti, İstanbul’u ve Türkiye’yi tanımaya devam ediyordu. Cafede birden Hilmi Yavuz peydahlandı, masamıza ayaküstü gelip BBC İngilizcesiyle konuğumla sohbet etti. Suzy Hansen yalnızca limonata içti. Cihangir’de yaşıyordu, gözde semti Beyoğlu’ydu. Yeniden buluştuğumuzda ona okumayazma evimi tanıtacağımı söyledim, küresel yazarlardan imzalı kitaplarımla ilgileneceğini sanmıyordum. 4378 “Lânet Şiirleri”ndenHilmi Yavuz, 2017: hilmi yavuz’a: kendinin orda, yakınında, o senin yaşadığın bunca safsatanın, gösterinin ortasında hiçbir şey görmedin, göremezdin! çünkü insan, aynasıdır kendisinin! 4379 “14.09.2017 tarihinde Londra’nın ıssız Parson’s Green semtinin metrosunda zamansız patlayan bomba 18 kişinin yara lanmasına neden oldu…” Bu kaza haberini duyunca zaman tünelinde 1974’e geri gittim. Londra’da Arthur Andersen denetim ve danışmanlık firmasında çalışıyordum, Parson’s Green metrosu evimize en yakın istasyondu. Dört Boğaziçili aynı evde kalıyorduk, ben rahmetli Cemil Köksal’la aynı odayı paylaşıyordum. Cemil olgun, kafa dengi ve ketum bir insandı, bir kez bile tartıştığımızı anımsamam. İstanbul’a döndüğümüzde o ülkenin önde gelen yönetici ve banka genel müdürlerinden oldu. On yıl önce bir amansız hastalık onu genç yaşında sevdiklerinden kopardı (Bu yazımı okuyorlarsa örnek eşi Ayşegül ve yetkin tasarımcı kızı Zeynep’e selam olsun). Londra’daysam ve vaktim olursa Parson’s Green’e, eski evimize uğrarım. Chelsea’nın stadyumu (Stamford Bridge) yakınımızdaydı, o yüzden kulübün kayıtlı üyesiyim. Chelsea es kaza gol atarsa tezahürat sesi evimize kadar gelirdi; o yıl bu yüzden çok rahatsız olmadık, heyhat kulübüm küme düştü. “Ah ne hüzünlü günlerdi onlar, yaşamımın en mutlu günleri.” 4380 (D)EĞER. 4381 Bir roman projesi: Günde yalnızca bir cümle yazılacak! 4382 Howard Hodgkin (19322017) gözde ressamım, soyut resim ustasıydı. Galiba iki romanımda rol (ç)almıştır. Lenfoma’yı bulup adını veren (Hodgkin’s Hastalığı) Thomas Hodgkin (17981866) Howard HodgkinSusan Sontag, 1983. Suzy Hansen ile aynı ailedendi. 1964’te kimya Nobel’ini alan Prof. Dorothy Hodgkin (19101984) yengesi olurdu. Ölümünden sonra evindeki eşyaları müzayedeyle satışa sunulurken üstadın İznik çinileri ve Uşak halıları olduğu da öğrenildi. (Yılbaşı piyangosunda büyük ikramiye ona çıkarsa Güven Turan, bana bir Howard Hodgkin tablosu armağan edecekti; tablo fiyatlarını duyarsa vazgeçer mi?) 4383 “Zoo’m”Enis Batur, 2017: Martı Osman, bir buçuk aydır suyunu arka taraçadan tedarik ediyor: Patavatsız, pervasız, biraz küstah bir martı. Her seferinde, su gereksinmesini giderince, yaklaşıp gagasıyla üst üste birkaç kez cama tıklıyor. Bunun bir teşekkür biçimi olduğunu sanmıyorum işin açığı; daha çok yemek talebi gibi geliyor bana. Suyunu eksik etmiyorum, özel bir kovada; ama yiyecek faslına girmiyorum: Yoksa istilâya uğrar taraça, biliyorum. Üç hafta sonra gideceğiz, üç ay olmayacağız İstanbul’da: Osman ne yapacak? Şimdi bir tasa da bu. (Enis bendeki kopyayı, “Biz hangi hayvan türüne aidiz sence?” diyerek imzalamış.) 4384 Küresel kültürazzi: Aziz Anselm kiliseye ayine gideceğine evinde oturup okurdu. / Besteci Karlheinz Stockhausen’e (19282007) göre Dünya Ticaret Merkezi’nin teröristlerce yok edilmesi en büyük sanat olayıydı. / Charles Darwin kalın kitapları ikiye bölerek taşır, benimsemediği sayfaları yırtarak atardı. / Bir Shakespeare oyunları artisti olan Ellen Terry’e göre üstat bir kadındı. / Mikelanj’a göre Raphael bir general gibi kasılarak yürürdü; Raphael’e göre Mikelanj bir cellât gibi saklanarak kaçardı. / Londra’yı ziyaret etmekte olan alkolik şair Dylan Thomas’a (19141953) yazar Lorna Willmott evini birkaç günlüğüne ödünç verir; döndüğünde daktilosu, pikabı, gümüş takımları ve kürk mantosunu sattığını görecektir. / On sekizinci Yüzyıl tiyatro sanatçısı Hannah Pritchard yaşamı boyunca hiç kitap okumamıştı. / Thomas Mann ve Lenin, Dostoyevsky’i itici bulurdu. / Beethoven, Haydn’ı ilk kez gördüğünde ellerini öptü. / Ressam Turner’ın ölümünden sonra onun atölyesini ziyaret eden John Ruskin gördüğü erotik desenleri yakar. / Brahms ilk senfonisini bestelediğinde 43 yaşındaydı; Mozart öldüğünde 35’indeydi, ilk bestesini tamamladığında 5 yaşındaydı. / Bir faturaya göre Balzac 58 çift eldiven birden satın almıştı. / Bach’ın 20 çocuğundan 9’u yaşadı. / Sarah Bernhardt okuryazar değildi derler… 4385 Edebiyatın ustalarından diye kimi yazarlara anma toplantısı düzenleniyor, şaşırıyorum. Onların hakkında konuşanlardan nicesinin, “o ustadan” daha iyi yazar olması ise işin bir diğer trajikomik yanı! 4386 “Rahibinden Satılık Kilise”den – k. İskender, 2006: “Üç beş şaşaalı şair, Amerika’nın Irak’ı işgalini protesto için bir basın bildirisi hazırlamıştı; Nâzım Hikmet Vakfı’nda toplanıp açıklama yapılacaktı. O gece telefon trafiğindeki esas konu şuydu: ‘Aman dikkat, kot giymeyelim, yabancı sigara içilmesin, Amerikan malı taşınmasın!’ Bir elzem bildirinin hayatımızdaki yarım saatinde yıkanıldı, temizlenildi, steril duruma geçildi; bildiri okundu, alkış alındı ve ardından herkes evine gidip kotlarını giydi, ayakkabılarını değiştirdi, sigarasını yaktı. Nescafesini yudumladı. Kendi dibini aydınlatamayan mum ‘aydın’lığı Winston’ın hiç umurunda değildi. Biz oyduk, o bizdi. Tıpkı savaş karşıtı müzisyenlerin kullandıkları mikrofonların, müzik aletlerinin de yabancı markalar olması gibi içimiz hakikiyse de dışımızda bir ciddiyetsizlik, bir salaklık vardı.” 4387 “Ardıç Ağacının Altında”yı okuyan kimi dostlarım, “Romanını anlamak için zaman zaman internete başvurmak zorunda kalıyoruz” diye serzenişte bulununca da şaşırıyor, hangi nokta için Hazreti Google’a sığındıklarını merak ediyorum. Tomris Uyar’ın; Türkiye’de kitap okuyanların çoğunun, edebi zevk yerine bilgi edinme amacıyla okudukları saptamasını anımsıyorum. 4388 “Korku edebiyatının kahramanı biziz.” Yankı Enki 4389 Kitap önerileri: Hakikatin İzindeThomas Bernhard (Çev. M. Sami Türk), YKY / In Hora MortisThomas Bernhard (Çev. Efe Murad), Edebi Şeyler / Arkadaşım Zekâiİsmet Tokgöz, Ve Yayınevi / Mavra ZamanıMetin Üstündağ, Çınar / Fatih’in Gizli MabediAhmet Erol, Epsilon / Sarayın Son Başressamı Fausto ZonaroFatma Ürekli, İş Kültür / Şiirin SoyağacıTuğrul Tanyol, Kırmızı Kedi / Özyurdunda Yabancı OlmakDemir Özlü; Ferid Edgü, SEL / Alacakaranlık GünceAli Teoman, YKY / Karsel’de Mantık AramakEnrique VilaMatas (Çev. Saliha Nilüfer), CAN / Esas Mesele İdi FiilKomet, CAN. 4390 Leonardo da Vinci’nin imzasız tablosu “Salvator Mundi” 450 milyon dolara alıcı bularak gezegenin en pahalı portresi oldu. 1900’lerde tablonun da Vinci’nin öğrencisi Bernardino Luini’ye ait olduğu iddia ediliyordu. 1958’ler >> 8 4 Ocak 2018 KITAP