07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

olduğunca içselleştirip kendi kozasında ürettiği yumurtayı çatlatıp öyle örüntü lüyor bu son yapıtını da. Sonuçta kılcal damarlarını bile seferber edip roman ev renini kendi eti, kanı, ruhuyla yoğuruyor denebilir özetle. [email protected] www.sadikaslankara.com Mehmet Anıl romanlarının ana özelliklerinden biri, yapıtı bu tür bir farklılık temeline yaslamaksa, ötekisi de bunları içselleştirip anlatısını polisiye örgüye Yakın gelecekten bugüne dayalı işlemek. Bu çerçevede bir yandan polisiye örgüyle belli bir gerilim sağlamayı, anlatıda tartımlı, uyumlu yol almayı sürdürürken biçemsel açıdan bunu farklı bakmak... açılımlarla zenginleştirmeyi göz önünde tutuyor bana göre. “AFET’İN BÜYÜKLÜĞÜ…” Afet’i okurken uzak çağrışımlarla da olsa Dickens’ın Oliver Twist’ini, Brecht’in Üç Kuruşluk Opera’sını anımsamadan edemedim doğrusu. Kaldı ki yazarın da Shakespeare’den bu yana artık söylenecek söz kalmadığı böyle bir göndermeyi bilinçli yerleştirdiği sezilmiyor değil. Mehmet Anıl, her romanında hakkını dile getirilse de hem dünya yazınında hem bizde izleksel, vererek sürdürdüğü anlatısının bir benzerini bu yapıtında da kuruyor. Ağabey ağzından süren anlatı, çapraşık gönder konusal çeşitlilik, sıra dışılık meyle bir yandan “‘Afet’in büyüklüğü”nü bütün çoğulluğu, zenginliğiyle sürüyor. Bir açıdan insana dö (23) ele verirken sıkılanmış dili, doğrudan okura seslenen açık biçemiyle de insanın içini ısıtıyor. nük arayışın dışavurumu olarak ortaya çıkıyor bu. Anıl’ın ilk üç romanı üzerinde ayrı Mehmet Anıl İzmir doğumlu yazarın, özellikle Kadifekaleantik kent bileşkesine yaklaşımının çarpıcı olduğu söylenebilir. Babanın ayrı durabilmiştim: eviyle bu semt ilişkilenişine kattığı gizem Y azarlar, yaşamlarından süzdüğü her ne varsa yıllara yayıp damıtarak, neleri mayalamışsa bunlardan kalkarak, bunlara dayanarak içselleştirdikleri, soyutlayıp dönüştürdükleri kurgularla romanlarını üretiyordu. Yeter ki yazar, ötekilerden tümüyle ayrılan, farklı kurgusu, biçemi, biçimi, diliyle kendine özgü, biricik kılabilsin yapıtını. Bu doğal bir yönsemeydi yazar için. Yalnız yazarlar mı, sanatta verimleyici herkes için geçerliydi yaklaşım. Gezinen tavuk yumurtasıydı diyelim yapıt… Hani şimdi insanlar doğadan ürün arayışıyla çarşı pazar, market filan gezinip bakınıyor ya, o hesap. Oysa tavuklar artık standart yumurta üretiyor, kafese tıkılıp programlandı, makineye bağlandı, o kadar. Nitekim tümüyle değilse de ya Geri Gelmemek Üzere, Bitik (2005), Pembe Otobüs (2007). Derken üç roman daha yayımladı Mehmet: Forbes Cinayetleri (2009), Edep Ya Hu (2012), Bir Perişanlık Hali (2013)… Son olarak da Afet. Mehmet Anıl’ı, çıraklığından izlere rastlamadan yani dergilerde görmeden, öykü, deneme vb. türlerde kalemini nasıl bileylediğini gözlemeden yazın alanına birden girivermiş ad bağlamında tanıdık o yıllar. Ancak andığım yapıtların, kafese tıkılmışlarca üretilmiş arpasız, solucansız yumurta olmadığı da görüldü kısa sürede. Evet, görece proje temelinde yola çıkmış görünüyordu belki yazar ne ki bunları içselleştirmiş hâlde doğal birer yumurta haline dönüştürebiliyordu yine de o. Yazarın bu tutumu Afet’te de gözlenebiliyor. Adı da Afet olan bir “afet”in araya girmesiyle evi terk eden baba, intihar eden anne, sonuçta ortada kalan “pro geria” tanılı (“çocuklarda görülen erken yaşlanma hastalığı”) kızla aralarında üç yaş bulunan ağabey. Teyzenin, kimsesiz iki çocuğa kucak açıyormuş görüntüsü altında annelerinden kalan evlerini sahiplenmesi. Kötü davrandığı kardeşlerden büyüğün kaçıp hasta kardeşini yanına alması, derken dilencilikte kendilerine yol çizmeleri, bu arada babaya, Afet’e ulaşma çabaları… Ancak baba, “afet”i, “kendi(ni) bildiği(nden) beri” tanıyordur aslında (149). Bir iki tümceyle kabaca böyle özetlenebilecek romanda küçük kızın, Afet’in, anlatıcı ergenin farklı özürlülerle yaşadığı serüvenin ayrıksı durumu, etkileyici havasıyla özellikle seçildiği öngörülebilir. Nitekim Anıl’dan okuduğum her roman böyle ilginç çıkış dayanağı yansıtıyor. Bu son romanda bu kez karşımıza bunlar geliyor. Ne var ki Mehmet, öteki romanlarında üzerinde de durulabilir ayrıca. Ergen anlatıcı için, “Afet’i öldürmekten başka çare yok” mudur peki? (77). Roman, bir çalım Geri Gelmemek Üzere’yi de anımsatıyor bu yanıyla. Anıl, romanlarında ikili ilişkilere özel yer açıyor denebilir. Nitekim aile olgusuna yaklaşırken anne babanın kopuşuyla ortaya çıkan yarılmanın, daha sonra özürlü ailelerinin bir artalan kesiti hâlinde toplumsal yaşantıya vuran izdüşümü, tümünü kuşatan çevrinti okuru da içine almakta gecikmiyor. Yazarın bütün olup bitenlere yuvarlamayla 2030’lar Türkiyesi’nden bakışı, gelecekteki geçmişimizi notlamak bağlamında da önem taşıyor kuşkusuz. Yapıtın, okuru sarsıp silkeleyen ayna işlevi gördüğü gözden uzak tutulmamalı bu nedenle. Demek ki Shakespeare’in aynası bize bakıyor hâlâ. n zarlar, kafes tavuğu örneği “proje” bağla mında yaklaşıyor bugün yapıtına. Tavuklar gezinip at dışkısından arpa dürtüklemiyor, toprağı eşeleyip solucan çıkarmıyor. Ama yumurta, bunlar olmadan da soframıza getirilebiliyor nice şaşsak da. Hayatla buluşamayan böylesi romanlar sorunsalına kaba genellemeyle bakmak yine de yanıltıcı, ne ki bu yaklaşımdan da kurtaramıyor insan kendisini. Mehmet Anıl’ın romanlarına getirecekken sözü, nerelere uzandım böyle. ÖYKÜDENLİK... Ayla Şenel; “Yüksekten ve Paraşütsüz”… K adın kuruluşları ayırdında mı bilmiyorum, Ankara’da yuvarlamayla on beş yıldır yayımlanan Lacivert birbirlerine aktardıkları güçle, kol kola ürettikleri sinerjiyle kadınların yürütüp Mehmet gibi Ayla’nın anlatıcısı da yakın geleceğe yerleştirdiği mercekle yaşayacağı emeklilik günlerini programlamıştır âdeta. Ulaçsız, bağsız kısa tümceler eşliğinde yapılandırdığı anlatısında yazar, karakterini âdeta bir yontu ortaya koyarcasına öylesine somut yapılandırıyor ki kadın karakterin peşine takılıyoruz biz de kısa sürede. “Yazarlıkla ilgili hayaller” (59) içinde yüzen Serpil, kocası et sever Rafet, ergengenç Çağrı oğulla Çağla kız. Ayla Şenel, “Zevkle okumanız dileğiyle,” diyerek imzalamış kitabı. Zevkle okudum. Ön yüzüne bakarak pek güldüm, satır aralarını dizdiğimdeyse içli ağlamalar MEHMET ANIL; “AFET”… Yeni bir yazar, yeni bir romancı Mehmet Anıl. 2003’te yayımladığı ilk yapıtı Geri Gelmemek Üzere’nin ardından romancılığında on beşinci yılını yedinci yapıtıyla taçlandırdı: Afet (2017) Neredeyse her iki yılda yeni roman az iş değil. sürdürdüğü bir “öykü ve şiir dergisi”. Bir ilk kitapla çıkagelen Ayla Şenel de andığım Lacivert’in yayın kurulu üyesi. Yaşamöyküsünü hoş, eğlenceli bir dille paylaşan Ayla, Yüksekten Paraşütsüz (NotaBene, 2017) başlıklı öyküler toplamıyla yazın dünyasına, okurlara merhaba diyor. Ön yüzü eğlenceyle örülü, artalanında ise insan ilişkilerine özgülenen bir evrene doğru açılıyoruz daha ilk öykülerinde yazarın. eşliğinde kadınlığın önlenebilir kara anlatısı çıktı karşıma. Farklı düzenlemelerle sahnede tek kişilik kadın oyununa, sinemada ise hatta gişe başarısı getirecek filme dönüşebilir pekâlâ Ayla Şenel’in kitabı; söylememiş olmayayım… www.sadikaslankara.com , her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor. n Tüm kitapları Can tarafından yayımlanan 22 25 Ocak 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle