25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MURAT BELGE’DEN “ŞAİRANEDEN ŞİİRSELE” ‘Şiiri anlamak, toplumda ne olduğuna bağlı’ Murat Belge, yeni kitabı “Şairaneden Şiirsele” ile Türkçede modern şiirin izini sürüp değerlendirmesini yapıyor. Dildeki değişimle beraber, gelenekten kopuşun ve üzerine kurulan yeni geleneğin yol haritasını çıkarıyor. Üstelik bunu, kişisel tanışıklıkların ve anıların ayak izlerini belirginleştirerek yapıyor. Belge’nin kaleminden çıkan, şiiri, toplumsal kültürle ilişkisi çerçevesinde inceleyen bir tartışma metni. Biz de Murat Belge’yle anlattığı dönemi ve bu dönemin şiirini konuştuk. TURHAN GÜNAY ERAY AK Ş airaneden Şiirsele bir edebiyat tarihi kitabı değil ama bir yandan bal gibi bir edebiyat tarihi kitabı. Salt sizin deyiminizle söylüyoruz bir “dedikodu kitabı” da değil ama diğer yandan evet, çok nahif bir dedikodu kitabı aynı zamanda. Adını nasıl koymak gerekir sizce? Ne demeliyiz ya da illa ki bir şey demeli miyiz? n Bir süredir kendisi kişisel olmayan bir konuyu içine kişisellik katarak anlatmayı, işlemeyi sever hâle geldim. Bu biraz yaşın ilerlemesi ve anılardan bahsetme ihtiyacından da doğmuş olabilir tabii ama kişisel bir ihtiyacın ötesinde yine yaş ilerlemesiyle de bağlantılı olabilir. Artık bu memleketin epey görmüş geçirmiş kuşağından bir adamım, dolayısıyla da kitapta anlattıklarımın unutulup gitmesin diye daha nesnel diyebileceğim bir tarafı olduğunu da söylemeliyim. Salt başımdan geçenleri anlatayım derdiyle yola çıkmadım ama böyle bir refleks de vardı kitabı hazırlarken. Bu kitapla şiir üzerine, şairler üzerine yüz yüze yaşanmış olaylar, kimi hikâyeler anlamlı bir hâle gelebiliyor. Örneğin Ece Ayhan’ın arkadaşlarını mahmekemeye vermesine “Vay alçak!” demekten öte bir yorum ortaya koyabilmek, meseleyemeselelere diğer taraftan da bakılabilmesini sağlamak amacım. n Çalışma süreci nasıldı peki? Anıların içine tekrar girmek, o dünyada yeniden gezinmek ne hissettirdi size? n Çok hissetmedim bunu doğrusu. Oturup yazmaya başlayınca arkası geldi. n Kitabın kapsamını nasıl oluşturdunuz? Neydi kriterleriniz? Neye göre belirlediniz kitaba alacağınız şairleri? Tamamen kişiselliğe ve bire bir tanıdığınız isimlere mi yöneldiniz yoksa belli bir dönem gözeterek mi ilerlediniz? n Cumhuriyet döneminin şiiri ve şairleri bu kitapta anlatılan. İkinci Yeni diye anılan şairlerin hemen hepsiyle oldukça yakın diyebileceğim ilişkilerim oldu. Dolayısıyla şiir anlayışlarıyla birlikte anılarıyla da kitapta yer aldılar. Birçok önemli ve iyi şair var ki çeşitli nedenlerle onların şiirini yeterince izleyemedim. Bu kitap bir yandan çalışılan bir yandan yazılan bir kitap değil. Hâlihazırda mevcut bir birikimin kâğıda dökülmesinden ibaret. Dolayısıyla bazı isimler kitapta yer almıyor. Gülten Akın gibi bir isim yok mesela kitapta. Olması lazım... Kitaptaki şairler arasında Gülten Akın’ın da bir yeri var ama şimdi oturup Gülten Akın’ı en baştan okumam lazım ki onun üzerine de kitapta bir bölüm açabileyim. Bu yüzden böyle bir yola sapmayıp zihnimdeki dökümü yansıtmaya çalıştım sadece. “BİZDE HER ÜÇ KİŞİDEN DÖRDÜ ŞAİRDİR” n Şiirle kurduğumuz ilişkiden bahsedelim... Tosun edebiyatı da dâhil olmak üzere şiirle farklı bir ilişkimiz var toplum olarak. Bu ilşkinin zayıfladığını ya da güç, alan kaybettiğini düşünüyor musunuz? Bunun nedenlerini de öğrenmek isteriz... n Şiir genel olarak kafiyeli söz söylemek olarak anlaşılır. Aynı zamanda ve bir şekilde de dışavurum aracıydı insanların. Kafiyeyi tutturduğun zaman da şiir yazıldığı sanılıyordu. Dolayısıyla da duyguları ve istekleri ifade etmenin ilk aracı olarak kullanılıyordu. Aziz Nesin’in meşhur Macaristan fıkrasındaki gibi... “Bizde her üç kişiden ikisi şairdir” diyorlar, Aziz Nesin de “o da bir şey mi” diyor, “bizde her üç kişiden dördü şairdir”. Şimdi anlatım olanakları açısında imkânlar da genişledi. Oğuz Aral bahsine bu kitapta değiniyorum. Biz insanlarla ilgilendiği Turhan Günay ve Eray Ak, Murat Belge ile. Söyleşiden bir kare... KURTULUŞ ARI miz için karikatürcü oluyorlar demişti. Yoksa öyle bir karar vermiş değildiler; tiyatrocu, müzisyen ya da ressam da olabilirlerdi yönlendirilselerdi. İlgilenildiği için o alana kayıyorlar. Şimdi gidebileceği yerleri çoğaldı insanların. Mesela Birikim’i 1970’lerde çıkarırken gelen mektupların büyük çoğunluğunu şiir oluşturuyordu. Şimdi daha çok roman üstleniyor bunu. Yönlendirme ve ilgilenmeyle alakalı bir durum... n Dönemle de ilgili bir durum olsa gerek bu. Şimdinin lokomotif türü roman. Bahsettiğiniz dönemde siyasal akımlar da şairleriyle anılıyordu. n Evet. Mesela senaryo da o kadar fazla gündeme gelmiyor çünkü herkes yönetmen olmak istiyor. Kaleci adaylarının sayıca fazla olmayıp santrfor adayının çok olması gibi... Roman yazanların sayısında artış var tabii. Şiire göre üzerinde çalışılması daha zor. Demek ki onca sayfayı doldurabilecek insan sayısı çoğaldı. “ULUS DEVLET KURMAK BAŞKA, ŞİİR BAŞKA” n Bu noktada da neye roman dediğimiz devreye giriyor aslında. Sizin de kitapta üzerine gittiğiniz konulardan biri, neye şiir dediğimiz. Buradan devam edelim. Elimizdeki metni şiir yapan ne? n Manzumeden şiire geçiş de denebilir buna. Ama şimdi hem Türkiye’de hem de dünyada şiir büyük ölçüde rafa kalktı. n Toplumun şiire bakışının ya da alışageldiğimiz şiir formunun değişmesinin başat nedenleri neler sizce? Az önce de dediğiniz manzumeden >>şiire geçişin hikâyesini toplum ve toplumsal olaylar üzerinden nasıl 14 25 Ocak 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle