Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> baskıcı, bağnaz, şiddeti yücelten bir zihniyetin egemen olduğu toplumsal yapı; ayıbın, günahın ve yasağın baş köşeye oturtulduğu ataerkil aile düzeni ve bu zihniyetin yarattığı yetiştirme tarzı, kaçınılmaz olarak zıtlıkları getiriyor. Bütün bunlardan mustarip ana karakter Vahide’nin durumu böyleyken yeğenini çok daha farklı yetiştirmesi nedeniyle bu zıtlık Deniz’de olumluya dönüşüyor. n Kitaptan başımızı kaldırıp etrafa baktığımızda gördüklerimiz, yarattığınız dünyayla pek çok açıdan örtüşüyor: Ruhunu kaybetmiş bir şehir, polis şiddeti, korku toplumu, hava kirliliği... Bu bağlamda sormak isterim; bir distopya mı kurduğunuz, yoksa yaşadığımız coğrafya bu noktaya mı geldi? n Distopya yazmayı amaçlamadım, ne var ki Uyanan Güzel’de yırtıcı metallerle kuşatılan şehir distopik bir atmosfer yaratıyor olabilir. İşin aslı sizin de belirttiğiniz ve bildiğiniz gibi romanda anlatılanların hemen hepsi gerçekleşti. Hatta çok daha sert, kıyıcı hâllerini yaşadık, yaşıyoruz. Gelinen nokta aynıyla vaki. Ayrıca distopyaların gerçekten ziyade düş ürünü olduğunu, gerçekleşmediğini, gerçekleşmeyeceğini kim iddia edebilir ki?.. “BİREYİN ADIM ADIM KENDİNİ KEŞFETTİĞİ BİR ROMAN” n Yapıtlarınızda sıklıkla yer bulan başka bir temaya da değinelim isterseniz. Kitaplarınızın satır aralarında çoğunlukla kadınların bastırılmışlığı üzerinden ataerkil düzene ve toplumsal kodlara eleştiri getiriyorsunuz. Bu tesadüf olmamalı... n Elbette tesadüf değil. Canımı yakan meselelerden biri. Uzun uzun söze dökmeme de gerek yok, kadınların hâli pürmelali, ataerkil düzenin korkunçluğu ortada. Herkes baskının, şiddetin, yıkıcılığın tanığı. Aslında sadece tek bir erki değil, iyice vahşileşen, durmadan boğazımızı sıkan her türlü erki, ona hizmet eden birçok şeyi eleştiriyorum desek daha doğru olur. n Bu kadar bunaltıcı gerçekler içinde nahif bir anlatım yakalayıp bunu bir anlamda. Tümüyle toplumsal çürümeden söz eden, karamsar bir metin değil okuduğumuz. Hatta ilerledikçe ümit veriyor. Bu ikili nasıl bir dengeye oturuyor? n Nahif yerine o çok doğru bir tanımlama gibi gelmedi bana karamsarlıktan uzak diyebiliriz, evet öyle bir anlatım gerekti bu kez. Gerekti diyorum çünkü Uyanan Güzel, bir oluşum romanı. Bireyin adım adım kendini keşfettiği, ruhsal ve davranışsal olarak olumlu yönde değiştiği, farkına varışlarla gelişip olgunlaştığı bir roman. Uyanışı anlatıyor. Ayrıca umut veren bir direnişe doğru yol alıyorlar. Tam da bu noktada içerikle dilin tutarlı olması gerekiyor. n Uyanan Güzel / Jale Sancak / hep kitap / 184 s. VEDAT ARIK “Herkes baskının, şiddetin, yıkıcılığın tanığı. Aslında sadece tek bir erki değil, iyice vahşileşen, durmadan boğazımızı sıkan her türlü erki, ona hizmet eden birçok şeyi eleştiriyorum desek daha doğru olur.” KITAP 1530 Kasım 2017