03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘Apolyont benim ilk gölümdü’ Enis Batur’un, “Çapraz İlişkiler Kafesi” ve “katır metin” alt başlıklarını taşıyan “Göl Yazı” adlı kitabı, yakası açılmadık birçok önemli bilgi içeren, Bursa hakkında iyi bir deneme. G ölyazı, Bursa merkeze 40 kilometre uzaklıkta, Nilüfer Belediyesi sınırları içinde bir mahalle. Bir zamanlar Apollon Krallığı’nın başkentiymiş. Esas adı Apolyont da oradan geliyor. Gölün içindeki adada kurulu Apolyont, Gölyazı olmuş. Gölün adı da Uluabat. Romalılar’dan, Bizans’tan ve Osmanlı’dan izler var. Mübadeleye kadar da bir Rum balıkçı köyü. Köyün ahalisi mübadele ile Yunanistan’a zorunlu olarak göç etmiş. Yemyeşil, masmavi bir yer. Esas olarak balıkçılıkla uğraşılıyor. Kadın balıkçıları ile ünlü. Gölü verimli. İçindeki adalar tarihî kalıntılarla dolu. Organik tarım yapılıyor. Gölyazı, filmlere ve TV dizilerine mekân olunca yoğun ilgi çekmeye başlamış. Özellikle hafta sonları yerli turist akınına uğruyor. Yazları da eski Apolyontlular’ın Yunanistan’dan memleketlerine ziyarete geldiği söyleniyor. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Gölyazı’da da bir imar kirliliği yaşandığı söyleniyor. Nilüfer Belediyesi, hem koruma amaçlı kazılar yapıyor hem de bazı binaları restore edip kültürel faliyetler için kullanılmasını sağlıyor. Aziz Panteleimon Kilisesi’nin hemen yanındaki iki katlı küçük bina da restore edildikten sonra bir yazar evi olarak düzenlendi. Türkiye ve dünyadan Gölyazı Yazıevi’nde yazarlar, çevirmenler konaklayıp sakin sessiz bir ortamda çalışmalarını sürdürebiliyor (bkz: golyazievi. nilufer.bel.tr). YAZIEVİ’NDE KALMA FİKRİ Enis Batur, Nilüfer Belediyesi’nin kültür hizmetleri kapsamında yazdıklarından hareketle düzenlenecek sergiyle ilgili söyleşi yapması için Bursa’ya davet edildiğinde Gölyazı Yazıevi’ni de ziyaret ediyor. Türkiye’de belki de ilk örnek olan bu yazar evi ile ilgili olarak Batur’un görüşlerini almak istiyor kültür merkezi yöneticileri. Batur’un yurtdışında çeşitli yazar evlerinde kaldığı biliniyor. Ayrıca yazar evinde kalmak üzere davet edilebilecek yazar ve şairler de önerebileceği düşünülüyor. Hem bu istek hem de hayatında gördüğü ilk göl olan Apolyont’u onlarca yıl sonra ziyaret etme fikri Enis Batur’un hoşuna gidiyor. Evi görüp içinde dolaştığında da kararını veriyor: “Beni burada bırakıp gidin lütfen, kalacağım; eşimi arar bir çanta hazırlamasını rica ederim, bir biçimde aldırırız çantayı.” Ama Yazı Evi’nin sitesinde orada kalanlar arasında adı yok, eksik olduğunu düşündüğüm listede Aslı Tohumcu, Hakan Akdoğan, Asa Lind ve Sina Akyol adları var sadece. “Yazarlardan Gölyazı Evi” bölümünde 2015 tarihli VEDAT ARIK “Gölyazı Evi, bir yazar için biçilmiş kaftan. Beni buraya bıraksın hayat, bir süre (?) dokunmadan kimse, bakın neler çıkar kalemden!” yazısının orijinalinin fotoğrafını görüyoruz. Gölyazı’da kalamasa da fikri bile yetmiş Batur’a. Batur’un Göl Yazı (Kasım 2017, Sel Yay.) adlı kitabı “Çapraz İlişkiler Kafesi” ve “katır metin” alt başlıklarını taşıyor. Arka kapağında da kitabın “bir antiroman” olduğu belirtiliyor. Daha önce de yazmıştım, “Enis Batur’un romanla garip bir ilişkisi var. Kurmaca edebiyata, anlatıya pek sıcak bakmıyor ama denemeden de edemiyor.” Yüzlerce kitabı arasında sadece dört “roman denemesi” var. Acı Bilgi, Elma, Kravat ve Kitap Evi. Bir de Bir Varmış, Bir Okmuş var Vikipedi’deki biyografisinde roman diye listelenen ama sanırım bu kısa metni alt başlığına uygun olarak hikâye(?) olarak nitelemek gerek. Bunlara şimdi de Göl Yazı ekleniyor. Göl Yazı’yı “bir antiroman” diye tanımlamış. Parantez açıp söyleyeyim; Batur’un bu tanımlamalara neden gerek duyduğunu, okuru özgür bırakmayı savunan bir yazarın hem de kapaktan vurgulamalar yaparak neden böyle sınırlamalara girdiğini anlamlandıramıyorum. Mutlaka bir bildiği vardır. Boşuna yapmaz. Google’da “antiroman”ı arattığınızda karşınıza çıkan ilk bağlantı Fuat Boyacıoğlu imzalı “Geleneksel Romana Karşı Roman: Anti Roman” adlı bir makale. Ulakbim’de kaynak olarak “Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2005, (14): 199207” gösteriliyor. “Anti romancı geleneksel romanın sağlam yapısını bozmaya ve romancının hile ve aldatmalarını ortaya çıkarmaya ve geleneksel romanı kendine özgü teknikleriyle temelini sarsmaya çalışır. Anti roman, gerçeğin mimetik olarak yazıyla ifade edilmesini, hikâyenin anlatımı ve tekniğini, romancının kurgusal olarak yarattığı roman karşısında okuyucunun pozisyonunu ve hikâye örgüsü içinde roman kahramanının durumunu sorunsal hâle getirir” diyor Boyacıoğlu. Makaleden “antiroman”ın Alain RobbeGrillet, Claude Simon, Michel Butor gibi adların öncülüğünü yaptığı “yeni roman” akımının diğer adı da olduğunu anlıyoruz. BİLGİ YÜKÜ Batur’un kurmaca ile gerilimli ilişkisi açısından bakarsak iyi bir yönelim olduğu düşünülebilir. Zira Batur “roman” diyerek yayımladığı tüm metinlerde kurgusal bir yapı ile başlasa da mutlaka metni bir denemeye dönüştürür. Göl Yazı doğrudan deneme olarak niteleyebilecemiz bir metin. Deneme, doğası gereği arayış içeren bir edebiyat biçimi. Kurgusal ögeler taşıyan birçok deneme biliyoruz. Göl Yazı da onlardan farklı değil. Biçim olarak da Batur’un günlük parçalarını bağımsız paragraflar hâlinde ve bir paragraflık kısa denemeler olarak kitaplaştırdığı “içbükey”lerinin benzeri olduğunu söyleyebiliriz. Yani yine günlüklerden yola çıkarak oluşturulmuş bir metin söz konusu. Sadece zarf, yani sunum farklı. “Katır metin”in edebî terim olarak bir karşılığını ise bulmadım. Sanırım metnin taşıdığı bilgi yükünü işaretlemek için Batur tarafından edebiyata kazandırılıyor terim. Gerçekten de Göl Yazı alt başlığına uygun olarak çarpraz ilişkilerden kurduğu kafesle hem edebî anlamda hem de verdiği bilgilerle ancak bir katırın taşıyacağı şekilde yüklenmiş. Enis Batur Gölyazı Yazıevi’nde önünde kalakaldığı pencerenin yarattığı çağrışımla Braudel’den Le Corbusier’e, August Perret’ye uzandıktan yani pencere konulu bir bölümden sonra çapraz ilişkiler kafesini Bursa bağlamında kurmaya başlıyor. Ahmet Vefik Paşa’dan Yeşil Cami çinilerinin ustası Leon Parvillee’ye, André Gide ve Pierre Loti’nin Bursa hakkında yazdıklarına, Ahmet Haşim’in Bursa’ya gittiğinde misafiri olduğu Fransa’nın ilk Bursa Konsolosu Gregorie Bay’ın ilginç öyküsüne, “Yeşil Bursa” adlandırmasından yeşil renginin öyküsüne, kitabın kapağına Gölyazı’dan bir görüntü yerine Böklin’nin tablosunun alınmasına neden olan Ölüler Adası’na uzanıyor metin ve ilişkiler ağı. Göl Yazı yakası açılmadık birçok önemli bilgi içeren, Bursa hakkında iyi bir deneme. n 12 30 Kasım 2017 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle