Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ARTHUR C. DANTO’DAN “BRILLO KUTUSU” Yeni sanata eleştiriler Arthur C. Danto, nesneleştirmenin peşindeki sanatçıyı eleştirirken 1980’lerin ve 1990’ların çıkıntı düşünürü diye nitelenmişti. Yazarın “Brillo Kutusu” isimli kitabı, bu yergilerin biraraya geldiği makalelerden oluşuyor. alİ bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr S eveni de, kuşkuyla bakanı da bol olan Andy Warhol, bir şekilde sanatın akışı ve algılanışını değiştirdi. Ürettiği işler, çağdaş sanatın doğuşunda büyük bir öneme sahipti. Warhol, öncelikle kendi dönemindeki her nesneyi ya da öne çıkan birçok ikon ve ikonayı sanatın objesine dönüştürdü. Daha sonra bunları bozup yeniden üreterek görsel olarak “kullanıma” sundu. Bu eylem, icradan teşhire ve anlam sınırlarını zorlamaya yönelikti. Kendisi de bir Warhol biyografisi yazan, sanat felsefesi uzmanı Arthur C. Danto, kaleme aldığı makalelerle ve kitaplarla sanatın geldiği noktayla beraber elde neler kaldığını yorumladı. Batı sanatındaki üretimlerin, iyiliğini ve kötülüğünü tartışmayı çok önce bırakan Danto’nun ortaya koyduğu en önemli fikir, yeni bir sanatın doğduğuna dairdi. Kısıtlamaların ortadan kalktığı ve “her şey mümkün” şeklinde özetlenebilecek bu yönelim, temsili olanı öne geçiriyordu. Danto’ya göre bu süreçte sanatçı, nesneleştirmenin peşine düşerken izleyici de aynı serbestlikle yorum yapabiliyordu. Yazar, en sıradan olanın sanatçının elinde “aykırı” bir ürüne evrilebileceğini belirten tezleriyle 1980’lerin ve 1990’ların çıkıntı düşünürü diye nitelenirken tam anlamıyla sanat felsefesi yapıyordu. Warhol ise Danto’nun eleştirilerinden payını fazlasıyla almıştı. Yazar, onun “Brillo Kutusu” işini kitabının adı yapınca ikilinin yolu bir kez daha kesişti. SANAT TÜKETİMİ Danto, sınırların bir hayli genişletilmesinden dolayı pek çok yazısı ve kitabında “sanat bitti” demişti. Satır araları ise Danto’nun, o gün moda olan her şeyi tatlı sert eleştirip merkeze sanatı koyuşunu yansıtıyordu. Brillo Kutusu’ndaki makaleler de Danto’nun en acımasız eleştirilerinden oluşuyor. Yalnız hatırlatmak lazım, 1992’de, önce ABD’de ve daha sonra Avrupa’da yayımlanan, Türkçeye yeni çevrilen kitaptaki görüşleri, modası geçmiş ve bayat bulanlar pekâlâ olacaktır, Danto’nun böyle düşünebileceklere bazı sürprizleri var: Makaleler, belli bir döneme ait gibi görünse de içindeki ayrıntılara odaklanınca yaza rın, bugün de üzerinde düşünülmesi gereken notlar aktardığı fark edilebilir. “Brillo Kutusu”, bu anlamda simgesel ve ironik bir gönderme. Pop Art ve Minimalizm, 1960’lardan itibaren her türlü sınırı ortadan kaldırmak isterken Danto’ya göre, güzel sanatlarla endüstriyel sanat arasındaki makası kapatmayı da hedeflemişti. Böylesi bir “avangard”ın toplumda karşılık bulması, insanların sanata ulaşmasını kolaylaştırmıştı. Sıradan şeylerin tekrar üretimiyle yeni bir “sanat” doğarken Danto buna, “hayatın estetikleştirilme faaliyeti” demişti. Yani yazarın, sanat tüketimi şeklinde nitelediği dönem, hızlı bir başlangıç yapmıştı. Bu dönem “büyülü dokunuşların”, hediyelik sanatın” ve “eksiltmenin” girizgâhıydı; büyük eserler yerine, onlara benzemezlikleriyle öne çıkan işlerin üretildiği bir zaman dilimiydi. Danto kitabında, böyle bir dönemle, sanatın felsefi sorgulamasının pek mümkün olamayacağı anlara girildiğini belirtiyor. Yazar, “Brillo Kutusu”nun neden önemli olduğunu bu noktada açıklıyor: “Brillo Kutusu, kendini felsefi bir sınırın bulunduğuna ve her daim bulunacağına dair bir kanıt olarak takdim ederek sanatla sanat dışı arasında önemli, felsefi bir ayrım olduğunu açıkça gözler önüne serer.” “DOĞRU”NUN VE “YANLIŞIN” SONU Warhol’un başını çektiği dönem, sanatla gerçekliğin birbirinden ayrışmaz hale gelişini temsil ediyordu. Felsefe, bunu belirleme ve tartışma açısından hayati bir yere sahipti. İşte o noktada Danto’ya göre sanat felsefesi, bizi önemli bir belirlemeyle buluşturuyordu: “Tarihin zorunlu kıldığı bir şey kalmadığından, her şey serbestti.” Kısacası tarihsel açıdan “doğru”nun ve “yanlış”ın Arthur Danto, Pop Art ve Warhol’un çalışmalarının gücünü kabul etmekle birlikte, anlık eğilimlerin ne kadar sanat sayılabileceğini de sorguluyor. sonuna gelinmişti; yazar buna, “Tarih Ötesi Sanat Evresi” diyor. Yani geleneksel anlatının dışına çıkıldığı dönem. Mesela bu dönemde masumiyetimizi test eden ve had safhada gerçeklik barındıran resimlerle ya da sanatsal sınavlarla karşılaşıyoruz. Ruskin’in ortaya attığı “gözün masumluğu”, bir laboratuvara dönüştürülen sanat müzelerinde birtakım deneylere maruz kalırken Danto, soruna dikkat çekip kültür ya da tarihle hiçbir ilgisi bulunmayan görsel algının, görsel sanatla ne tür bir ilişkisi olduğunu sorguluyor. Yazarın işaret ettiği sorun, bugün bile tartışılan birkaç soruyla ortaya çıkıyor: Bir şeyin sanat olup olmadığına kim, nasıl karar verir? Sıradan şeylerle sanat ürünleri, hangi ölçülere göre birbirinden ayrılır? Örneğin Brillo kutusuyla “Brillo Kutusu”, neye göre sanat sayılır veya sayılmaz? Danto’nun, geçmişte kaleme aldığı yazısındaki “Bir şeyi sanat olarak görmek, göze görünenlerden fazlasını gerektirir; sanat kuramı atmosferini, sanat tarihi bilgisini yani bir sanat dünyasını” cümlesi, bize sağlam bir ipucu sunuyor. Yazarın anlatmaya uğraştığı şey, sanatın, günlük yaşamda atfettiğimiz sembolleri tekrar tanımlayıp bize sunması ve bunların, insani değerleri temsil etmeye başlamasıydı. Pop Art, bu anlamda bir çığır açıp Brillo kutusunu veya Campbell’s konservelerini, bireylerin hayatındaki samimiyet, güven, şefkat ve düzen gibi kimi değerlerle eşleştiriyordu. Danto, bunun o dönemdeki gücünü kabul etmekle birlikte, anlık eğilimlerin ne kadar sanat sayılabileceğini ve onlardan geleceğe ne kalabileceğini de sorguluyor. POP’UN “SANATI” Danto, sanatta yapı malzemesi ve inşa gibi kavramların endüstriyelliğe, standartlaşmaya ve fabrikasyona göndermede bulunduğunu söylerken kendi sanat felsefesinin amacını özetliyor: “Sanatla zanaat ya da sanat eseriyle eşya arasında, bu kategorilerin bazı mensupları birbirine tam anlamıyla benzemesine rağmen, aralarında derin farklar olduğunu tespit etmek.” Danto, Pop’un dünyayı arındırma çabalarına da bu gözlükle baktığını makalelerinde birçok kez dile getiriyor. Pop Art’ın, sanat ürününe dönüştürdüğü herhangi bir şeye başka başka değerler atfetmesi; örneğin, en başta ekonomik ederini ön plana çıkarması, yazarın eleştiri süzgecine takılıyor. Yazara göre “çılgın fiyat”, “zararına satış” ve “kişiye özel pazarlık” gibi sloganlar, alttan alta bu dönemi yansıtıyor. Danto, sanatın tasarım ve tanıtıma indirgenmesine kuşkuyla yaklaşırken ticarileşmenin, eser ortaya koyma ve kalıcılaşmanın önüne geçmesini eleştiriyor. Buradan da “alt” ve “üst” sanat ayrımına, sonra da belli bir sanat tarihi anlayışının var olup olamayacağına dair tartışmaya varıyor. Yazar, gerek sanatın kendisinin gerek bireyler ve sanatçılar tarafından algılanışının, uzun zamandır önemli değişimler geçirdiğini savunuyordu. 1980’lerle ve 1990’larla beraber, “Brillo Kutusu”nun çoktan aşıldığını ve öngörüde bulunmayı zorlaştıran bir döneme girildiğini söyleyen Danto, sanatın üretiminin, sanata ilişkin kurumların ve izleyici kitlesinin keskin değişiminin, bu güçlüğü beslediğini ifade etmişti. Yazara göre, sanatın anlattıkları ve kişide uyandırdıklarının muğlaklığı, mevcut durumu daha keskin hatlarla ortaya çıkarmıştı. Kitle iletişim araçlarının hızlı değişimi, insanları, içinde sanat olmayan üretimlerin yer aldığı kimi merkezlere (Danto’nun deyişiyle “popülerleştirilen tapınaklara”) doldurdu. İşte bunların hepsi, “Brillo Kutusu”ndan başlayarak yazarın kitabı kaleme aldığı döneme ve bugüne uzanan süratli dönüşümü yansıtıyor bize. n Brillo Kutusu/ Arthur C. Danto/ Çeviren: Can Kayaş/ Ayrıntı Yayınları/ 318 s. 8 15 Eylül 2016 KItap