Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GABRIEL GARCIA MÁRQUEZ’DEN “DOĞU AVRUPA’DA YOLCULUK” ‘Acılı gerçekliğin’ coğrafyasında “Doğu Avrupa’da Yolculuk”, Gabriel García Márquez’in gazeteci olarak Doğu Avrupa’daki sosyalist ülkelere yaptığı seyahatin bir anlamda güncesi de diyebileceğimiz notlarından meydana geliyor. Doğu Almanya’dan başlayıp Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Sovyetler Birliği’ne uzanan bir serüven bu kitapta anlatılanlar. ERAY AK erayak@cumhuriyet.com.tr M endoza, yaz için ikinci el bir Renault 4 alıp, 18 Haziran’da hayat dolu Soledad ile bedbin García Márquez’i yanına kattı. Geniş Alman otoyollarından saatte 100 kilometre hızla giderek Heidelberg ve Frankfurt’tan geçtiler. Frankfurt’tan Doğu Almanya’ya girdiler. García Márquez’in bu öteki Almanya hakkındaki ilk yazısı, Demir Perde’nin aslında tahtadan yapılmış kırmızıbeyaz bir yol barikatı olduğunu bildiriyordu.” Yukarıda okuduğunuz alıntı, Gerald Martin’in Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nca Türkçede de yayımlanan kapsamlı biyografi çalışması Márquez’den. ABD’li Latin Amerika Edebiyatı uzmanı Martin, uzandığı dostlukları ve insani tarafıyla da ortaya koyduklarıyla dünyanın belki de Nobel Edebiyat Ödülü sahibi en ünlü romancısı olarak görülen Gabriel García Márquez’in dev bir biyografisini ortaya koymuştu bu çalışmasıyla. Okuduğunuz bölümün üst başlığı ise “Demir Perdenin Ötesi: Soğuk Savaş’ta Doğu Avrupa”. Yani Martin, Márquez’in yaşamında önemli bir dönemeci işaret eden zaman dilimini, ayrı bir başlık altında inceliyor kitabında. Bu zaman diliminin Márquez’de neden önemli bir dönemeci imlediğinin detaylarını da aynı şekilde dile getiriyor. “Márquez ve arkadaşları, sola yakınlığı olan insanlardı ve Doğu Avrupa’yı görmeye çok hevesliydiler; hele de geçen sene gelen, Kruşçev’in Stalin’i yermesiyle başlayıp Sovyetler’in Macaristan’ı işgal etmesinin yarattığı kızgınlıkla biten çelişkili haberlerin üstüne...” Tüm dünyanın bildiği gibi yazalım: “Yüzyıllık Yalnızlık’ın yazarı Gabriel García Márquez”, 1982’de Nobel Ede biyat Ödülü’nü aldığında üç ülke onun Bunun önemini anlatabilmek adına kendi yazarı olduğunu iddia edecekti: ilkin, Márquez ve arkadaşlarının bu Kolombiya, Meksika ve Küba. Üstelik yolculuğu yaptığı tarihe dikkat çekme hepsi de haklıydı. Kolombiya, doğup te yarar var. büyüdüğü, onca yoksunluk ve yoksul 1957 Mayısı’nda bu yolculuğun kara luk çekmesine karşın ısrarla yazmak rını alıyor üç arkadaş ve çok geçmeden suretiyle üslubunu oturtarak uzun, de yola koyuluyorlar. Márquez’in 1927 akıcı ve şaşırtıcı ölçüde heyecanlandı doğumlu olduğunu düşünürsek otuz rıcı cümlelerini oluşturduğu vatanıydı. yaşında genç bir adamla karşı karşıya Meksika, en uzun yaşadığı ve en ra olduğumuzu da görürüz bu yolculuğu hat çalıştığı yerdi. Küba ise her Latin yaptığı sırada. Çok kimse Márquez’i Amerikalı gibi onun da içinde biraz Yüzyıllık Yalnızlık’la tanısa da; yaza Fidel’lik bulunduğu için, siyaseten va rın, yazı yaşamı ve hayatı için de çok tandaşı hissettiği ülkeydi. önemli gördüğü gazetecilik günlerini GAZETECİ MÁRQUEZ atlamamak gerek. Doğu Avrupa’da Yolculuk, işte tam da Bunlar tamam. bugünlerin verimi Ancak Doğu Avrupa, özellikle de olarak önümüzde Sovyetler farklı bir önem taşıyor duruyor. Márquez’in yaşamında. Bunu hem Márquez, 1955’te Gerald Martin’in dev çalışmasındaki ilk romanı Yaprak vurgularından hem de dünyaca tanı Fırtınası’nı yayım nan yazarın ardında bıraktığı ve ge latabilmiş yetenekli çenlerde Türkçede de Doğu Avrupa’da genç bir yazar sa Yolculuk adıyla okur karşısına çıkan dece o dönemde. kitabından anlıyoruz. Ne Latin Amerika Edebiyatı’nı dünya ya duyuran “Boom” hareketi ne de Latin Amerika’nın bugün tanıdığımız büyük yazarlarları sahne ye çıkmış henüz. Márquez de “Boom” hareketinin öncüle rinden olduğu gibi Latin Amerika’nın da büyük yazarla rından biri olacak ancak zamanın önüne getireceği sırayı beklemekle meşgul o sıralar. Bu sırayı beklerken ise edebiyatla bağı hiç kopmuyor ama gazeteciliği de az önce üzerinde durul duğu gibi dünyayı Dünya tarihinin önemli bir dönemine tanıklığın meyvesi olması yanında “Doğu Avrupa’da Yolculuk” insanlar ve şehirler tarihine Márquez’in nitelikli bir katkısı. tanımak ve bir diğer yandan geçimini sağlamak için devam ettiriyor. Doğu Avrupa’da Yolculuk’un sayfala rı arasında gezinmeye başladığımızda, Márquez’in kalemine etki eden bu iki tarafı da görüyoruz. Evet, elimizdeki kitap her ne kadar daha sonra Nobel Edebiyat Ödülü’ne sahip olacak bir romancının kaleminden çıkmışsa da gazetecilik reflekslerinin ağır bastığı, gezi yazısı olarak bile adlandırabileceğimiz bir toplam. Ancak şöyle de bir gerçek var ki Márquez’in bu kitabında bir araya getirdiği yazılarında önceliği gazetecilik yapmaksa da edebiyat istese de istemese de kaleminde eksik olmuyor. Bu anlamda kitabın tamamında, Márquez, gazeteci refleksleriyle kafasını çevirdiği yerlerden bir edebiyatçının gözlemleriyle dönüyor. “ZAVALLI İNSANLAR” Ancak Márquez’in Doğu Avrupa’daki sosyalist ülkelerde gerçekleştirdiği gözlemlerin ve kaleme getirdiklerinin edebiyat dilindeki açılımı kendisiyle özdeşleşmiş akım “büyülü gerçekçilik” değil. Acı bir gerçekliğin peşinde Márquez bu yolculuğunda. Daha doğrusu takip ettiği rota onu acı gerçeklerin içine atıyor. Márquez’in dostlarıyla beraber Doğu Almanya’dan başlayıp Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Sovyetler Birliği’ne kadar uzanan rotası; bir anlamda savaş, yıkım ve kıyımın da yol haritası. Tam da bu nedenle Márquez, bu ülkelere, yaşanan acıların sonrasında gitse de her köşe başında bu acıların izlerine rastlıyor. Bu sebeple ki gezi boyunca Márquez ve arkadaşlarının eğlendiği, belki eğlenmeye çalıştığı anlar olsa da genel anlamıyla kitabın atmosefrine hüzün hakim. Eski elbiseleri içinde, dalgın, mutsuz insanları gördükçe, Márquez’in kaleminden “zavallı insanlar” vahlanması dökülüyor. Hüznün yanına ise bolca soru işareti ve bu sorulardan doğmuş irdeleme güdüsü ekleniyor. Márquez’in irdelediği, >>gördükleriyle birlikte “Demir Perde” ülkelerinin sistemi. Karşısındaki manzara dev ve olağanca ihti 10 15 Eylül 2016 KItap