Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KItap Renkler... Sesler... Harfler... AYTÜL AKALl ÇİĞDEM GÜNDEŞ lMAVİSEL YENER lMUSTAFA DELİOĞLU sGeüklsteenn Dkiatyaıpoğlu: Seksen yıl Çocuk ve gençlik edebiyatının usta kalemi Gülten Dayıoğlu “Yoksa Sen misin?” adlı fantastik bilimkurgu romanında, on beşinci yüzyılda Orta Asya’da yaşamış Türkmen kızı Bürküt ile yirmi birinci yüzyılda İstanbul’da yaşayan Bengü’nün olağandışı serüvenini anlatıyor. MAVİSEL YENER www.maviselyener.com Kitap Gölgesi Ö lümden sonra başkasının vücudunda yeniden hayata dönen ruhlar, çift kişilikli bir yaşam süren Bengü’nün maceraları, zaman zaman cinlere karıştığı düşünülen nakkaşressam Mehmet Efendi, Topkapı Sarayı’ndaki gizemli resimler, İpek Yolu kervanlarının izini süren gençler, Beyaz Piramitler’in sırrı ve nicesi Gülten Dayıoğlu’nun sekseninci kitabı “Yoksa Sen misin?”in sayfalarında okuru bekliyor. “Romanın Yazılış Serüveni” bölümü buyur ediyor okuru. Dayıoğlu’nun yazarlıkta izlediği yolu ve yordamı, kahramanlarla kurduğu ilişkiyi ortaya koyması açısından bu bölüm çok değerli. Şaman kız Bürküt’ün başkahraman olduğu romanı on altı yıl önce yazmaya karar vermiş Dayıoğlu. Şaman kız Bürküt, yıllarca onunla birlikte dolaşıp durmuş, bu arada konuyla ilgili farklı bilgiler dünya gündemine gelmeye başlamış. Stephen Hawking’in “Dünyamız eskiyor, insanlar kendilerine uzayda yeni dünyalar aramak zorundadır” söyleminden çok etkilenen, bilimsel gelişmeleri yakından izleyen Dayıoğlu, romanını yazma zamanının geldiğini anlamış. Yoğun çalışma döneminin ardından okurlarla Bürküt’ü buluşturmuş. YAZARIN SEZGİSİ Hep kendini aşma çabası içindeki Dayıoğlu’nun kitapları pek çok açıdan irdelenebilir fakat bana göre onu çağının önemli yazarı yapan özelliği, değişik konuların üstesinden gelme konusunda gösterdiği azim. Sekseninci yaşınızda, sekseninci kitabınızla yirmi birinci yüzyıl gencine seslenecek, Şamanizm, yeniden bedenlenme, paralel evrenler, Beyaz Piramitler gibi nice ilginç bilgi ve deneyimi sayfalara özenle döşeyerek romanı öreceksiniz. Neden sonuç ilişkisine en geniş açıdan bakarak karakterleri oluşturup metni güçlü bir dille bezeyeceksiniz. Ritmi hiç düşürmeyecek, merak öğesini her sayfada canlı tutacaksınız. Üstelik, özel yaşamınızda pek çok sıkıntının üstesinden gelmenizi gerektiren bir dönemde… Dayıoğlu, işte bunu başararak edebiyat tutkusunun ne anlama geldiği üzerinde düşünmemizi sağlıyor. Üç kuşağın yazarı olarak dönemin gençlerinin ilgi alanlarına ustalıkla seslenmeyi başarmak, Dayıoğlu’nun yazarlık sezgisinin ne denli güçlü olduğunun da kanıtı. ŞAMAN BÜRKÜT Sibirya eteklerinde yer alan Atamşar yurdunda başlıyor roman. Atamşar’da doğup büyüyen, on dört yaşındaki Bürküt’ü tanıyoruz. Bürküt, kimi zaman esrik, kimi zaman içe dönüş yaşayan biri. Onun bu tuhaf hâlleri, şaman ruhu ile dünyaya gelmiş Siyah Kalem’in bir minyatürü. Saygı gösterisi... olmasından. Şamanlar katına alınabilmesi için Ulu Şaman’dan eğitim alması gerekiyor. Ona öğretilen gizemli bilgilerin bilincine varabilirse Şaman atalar Bürküt’ü kutsayarak aralarına alacak. Yaratılış olarak duyarlı, gönül gözü açık, kalbi mühürsüz, konuşması su gibi akıcı olan kişiler Şaman ruhuna yakın. Elbette Şamanlık için bunlar yetmez; bilicilik, öngörü gücüne sahip olmak, mucizeler göstermek de gerekir. Kitapta davul ve sırra erdirici rüyalar gibi şaman geleneğinin izlerine, Şamancıl simge ve tekniklere rastlıyoruz. Bürküt’ün kendine, ruhuna, aklına ve mayasında var olan insanüstü enerjiye sahip çıkmayı öğrenme sürecine okurlar da tanık olacak. Haftada bir gününü Kutsal Vooo Mağarası’nda geçiren Bürküt, doğayla ve kendisiyle özdeşleşirken Vooo Mağarası’nın efsanesini de öğreneceğiz. Kutsal Vooo Bataklığı’nda boğulmak üzereyken çamurdaki Anaşidalar’ın ona uzaylıinsan niteliği kazandırdığını öğrenen Bürküt, göksel güçler tarafından, insan soyunun yok olmaması konusunda önemli bir görev üstlenir. Anaşidalar, gök taşlarının gözeneklerinde oluşan mikroorganizmalar olarak yeryüzüne gelip sonradan evrim geçirir. İnsan soyuna yönelik projelerini gerçekleştirebilmek için Bürküt’ü yardımcı seçerler. Bürküt, gizemli bilgileri özümseme yolunda şaşırtıcı, akıl aşan serüvenler yaşar. Giderek ünü yayılır; artık, tanınan bir şifacıdır o. TÜM ZAMANLARIN ŞAMPİYONU Bürküt’ün atı Aşkar da özel bir canlı; Türk ve Altay mitolojilerinde “simya taşı” olarak da bilinen Yada Taşı toynağına çarpar. Bürküt onunla birlikte yolculuklar yapar. Şamancıl mitolojide at, mistik yolculukları da mümkün kılan Şamanik hayvanlardan biri. Bu nedenle kitapta Aşkar’ın varlığı önemli. Abalay Han’ın oğluna şifa vermek için Moğolistan’a giden Bürküt orada esir düşer; satılmak için Çin’e götürülür. Nakkaş Mehmet ile o dönemde tanışıp gönlünü kaptırır. Müslüman olan Nakkaş Mehmet, Müslümanlığın tüm inceliklerini Bürküt’e anlatır. Bürküt, Müslümanlığı da öğrenip sorularına yanıtlar bulur. Romanın ilk bölümünde yaşanan naif aşk, ikinci bölümde Bengü ile Tan arasında yeniden gelişir. O zaman anlarız ki sevgi tüm zamanların şampiyonudur! Kitabın ikinci bölümünde 21. yüzyılda yaşayan Bengü ile tanışırız. Bengü kayak kazasında çığ altında kalmış, ruhu varlığından kıvılcım gibi sıçrayıp çıkmıştır. Paralel evrenlerdeki geçmiş zaman katmanlarına savrulup orada Bürküt’e sığınıp onunla bütünleşir. Bürküt, ruh eşiyle birlikte Asya’da on yıl süreyle destansı serüvenler yaşar. 2001 yılbaşı gecesinde, dünyayı şaşırtan bir olay yaşanır. On yıl önce yarı ölü hâlde, bitkisel hayata tutsak olan on beş yaşındaki Bengü birdenbire canlanır. Çünkü ruhu, Bürküt’ten ayrılıp kendisine geri dönmüştür. Bengü, Oğuz Kağan’ın Çin’de yaptırdığı, tüm dünyada barışı sağlayacak, içinde gizemli bir güç saklayan Beyaz Piramitler’e ulaşabilecek mi, göreceğiz. Bu arada, Oğuz Kağan destanını da bir kez daha anımsayacağız. MEHMET SİYAH KALEM Kitapta yer alan Nakkaş Mehmet Efendi, on beşinci yüzyılda Orta Asya’da yaşamış olan ünlü Türk ressamı Siyah Kalem Mehmet Efendi’den esinlenilerek kitaba alınmış. Yaşamı ile ilgili yok denecek kadar az bilgimiz olan Mehmet Siyah Kalem’in yaşadığına dair tek kanıtımız onun yapıtları. Mehmet Siyah Kalem minyatürleri, Asya’nın kültür ortamında yaşamış insanların gündelik hayatını yansıtıyor. Göçerler, sıradan insanlar, dervişler, Budistler, şamanlar, Hıristiyan keşişler ve doğaüstü varlıkların oluşturduğu sürekli hareket halindeki toplumsal sahneler söz konusu. Bu eserlerden sekiz tanesine kitapta yer vermiş Dayıoğlu. Böylece, gençlerin dikkatini sanata ve sanatçıya çekerek ileride yapılacak araştırmalar için tohumlar atmış. Şaman kız Bür >>küt ile Nakkaş Mehmet Efendi ara sındaki ruh birlikteliğini anlatırken 20 21 Nisan 2016 KItap