27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ERENDIZ ATASÜ’NÜN 20042015 YAZILARI BIR ARADA ‘Saldırganı Hoş Tutmak’ Erendiz Atasü’nün siyaset ve sanat üzerine yazıları da öyküleri ve romanları kadar ilgiyle okunuyor; yeni ufuklar açıyor. Gazete ve dergilerde yayımlanmış, etkinlik konuşmalarında dile getirilmiş birbirinden farklı konulara değinen, duyarlı bir Cumhuriyet kadını kimliğini bütünleyen yazılar toplanmış “Saldırganı Hoş Tutmak”ta. ALPER AKÇAM Saldırganla uğraşmayı yaşam felsefesi yapmış bir dilden saldırgana hoşgörü bekleyebilir miydik? Kitabın adını duyunca biraz garipsedim ama zevkle okuyacağım yeni bir öykü kitabı ya da roman çıkacak karşıma diye bekledim. Erendiz Atasü “Doğrucu Davut dostuma” diye imzalamış siyaset ve sanat yazılarını; onların derlemesiymiş. “Doğrucu Davut” olarak tanımlandığım için övünç mü duymalıydım? Edebiyatın içinde yalpalamayı, yeni ve aykırı anlamlar ardında at koşturmayı, bilineni silip yeniden yazmayı amaçlayan birisi için doğruculuk yakıştırmasını nasıl karşılayacağımı bilemedim. Bazıları için edebiyat dünyasında, öyküleriyle, romanlarıyla, eleştirel denemeleriyle bilinen birisinin siyasete dokunan yazılara bulaşması hiç de uygun bir davranış olarak değerlendirilmez. Hasan Bülent Kahraman, yakınlarda yitirdiğimiz, kendince usta öykücülüğünün önde olması gereken Oktay Akbal’ın sanatçı değerini polemik yazılarının geriye ittiğini, onu yavanlaştırdığını çağrıştıran bir yazı yazmıştı. Bana da zaman zaman uyarılar gelir; boş ver şu siyaset telini, sen edebiyat makamında çalmaya bak diye... HİÇ SUSMAYAN YAZAR Türkiye gibi bir ülkede yaşayan, yazmaya soyunmuş birileri için ülkenin sıcak siyaset minderinden uzak kalabilmek çok da kolay değil; bunca genç ölümün, katliamın, siyaset bezirgânlığının karşısında edebiyatçı ününü örseleyebileceğini bile bile bir şey söylemeden yutkunup kalmak... Erendiz Atasü de hiç susup kalmadı, kalmıyor. Siyaset ve sanat üzerine yazıları da öyküleri ve romanları kadar ilgiyle okunuyor; yeni ufuklar açıyor. ‘Saldırganı Hoş Tutmak’ta, 2004 ile 2015 arasında yazılmış, gazete ve dergilerde yayımlanmış, etkinlik konuşmalarında dile getirilmiş birbirinden farklı konulara değinen, duyarlı bir Cumhuriyet kadını kimliğini bütünleyen yazılar toplanmış. Bu kimlik, “Aydınlanma’nın İki Bilgesi” başlığıyla İlhan ve Turhan Selçuk için yazdığı, Haziran 2013 tarihli, Hacıbektaş’taki anma töreninde konuşma metni olan yazıda o iki kardeşi tanımlarken kurduğu, skolastik düşünen ya da bakış açısının temelinde hümanist bir zemin bulunmayan kimi aydınların çok anlayamayacağı farklı bir denklemle aydınlanır. Selçuk kardeşler, Atasü’ye göre “Cumhuriyetçi, Atatürkçü, laik, Aydınlanmacı, antiemperyalist ulusalcı ve sosyalist” bir kimlik taşır! Daha sonra bu denkleme “hümanist ve sanatçı” bir ek de getirmiştir. Yazarımız Atasü de kendi deyimiyle elli yıllık bir Cumhuriyet gazetesi okuru olarak bu kurgu içinde tanımlanabilecek bir kimliğin sahibi. Bu kimlik kurulumunun ve Cumhuriyet sevgisinin en somut örneğini İlhan Selçuk vermişti zamanında: “Baba Türk, ana Kürt olan Yaşar Kemal ile Musevi aileden gelen, dedeleri sarayda hekimlik yapmış Tilda Hanım’ı buluşturan adların çöpçatanı Cumhuriyet devrimidir.” Erendiz Atasü’nün annesi Selanikli, babası Trabzonludur. Üzerine yazılar yazdığı ve bugün de kışkırtılmış bir ivmeyle Ortaçağ karanlığına doğru süren olan politik süreç, insanları dinsel inançlarına, etnik kökenlerine göre ayrıştırma yolunda hızlı adımlar atmakta. Yaşanan süreçte öncelik laiklik ilkesinin yıkılmasına verilmiştir; bu nedenle de türban meselesi bir “başörtüsü” demagojisi kullanılarak öne çıkarılmıştır (“Laik Düzen Yıkılırken” NECATI ATEŞ Bunca genç ölümün, katliamın, siyaset bezirgânlığının karşısında bir şey söylemekten uzak kalmak bir yazar için kolay değil... Erendiz Atasü de susup kalmadı, kalmıyor. başlıklı giriş yazısı). Kapitalizmin arkaladığı Sünni şeriat örgütlenmesinde bir erkek zorbalığı egemendir; kadın birey için bir bireysel seçim hakkı yoktur. Kadınlar ve çocuklar Atasü’nün saldırgan karşısında öncelikle kucakladığı imgelerdir. Aralık 2014 tarihli “Machbet’ten Osmanlıca’ya” başlıklı yazıda Ankara sahnelerinden hükümet baskısı ile kaldırılan Shakespeare’in oyununda vurgulanan “taht uğruna işlenen” suçlara değinir. “Sözcükler Önemlidir / Muhafazakârlık ve Elitizm” üzerine yazısında Batılı muhafazakârlar ile bizimkileri karşılaştırır. Batı’daki muhafazakâr partilerin din istismarcılığıyla, eğitimin dinselleştirilmesiyle, batmış imparatorluklarına dönme hevesiyle bir ilgileri yoktur. Merkel bir papazın kızıdır; basında genç kızlığın da denize girerken çıplak bir fotoğrafı yer almıştır ama, kiliseye girerken çe kilmiş bir fotoğrafı yoktur. Bir sonraki yazıda CHP’ye seslenir... Partideki din adamlarının türban denilen örtünme biçiminin siyasallaşmış bir yorum ve Müslüman Kardeşler dayatması oldu ğunu halka neden anlatmadıklarını so rar. Peygamber soyundan gelen Ürdün hanedanı kadınların başlarının açık ol duğunu söyleyerek de karşıt bir örnek verir. “Gezi Deneyimi ve Ötesi” üzerine yazdığı “Bir Kaderi Paylaşmak” yazısın da gezi görüntülerinin kendisine “mut lu bir aşkın armağan edebileceği neşeyi ve umudu” sunduğundan söz eder. Gezi Direniş’ine katılan “Antikapitalist Müslümanlar” karşısında kadın bireyin kendisi olarak var oluş sorununa yaklaşımları konusundaki >> 4 24 Mart 2016 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle