18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KITAP VİTRİNDEKİLER Yoksunlar / Ferhat Özkan / Yapı Kredi Yayınları / 88 s. Ferhat Özkan’ın öyküleri günümüzde revaçta olan çizginin biraz daha dışında. Bunun nedeni, yazarın, kullanılagelen öykü kalıplarından, dil ve anlatım biçimlerinden uzak durması; biçim oyunlarının, duygu işlemeciliğinin yapaylığına düşmemesi. İlk kitabı “Logosoloji”de Özkan bu özelliklerini göstermişti. “Yoksunlar”daki öykülerde günlük somut gerçekler üzerinden, adeta bilimsel bilgi yöntemleriyle insana varılıyor. Ortaya çıkan durumlar, okuru düşünceye dayalı bir ironiyle ve bir dizi kesinliklerle baş başa bırakıyor. Bir söyleşisinde “Ne anlatırsam anlatayım, insanı ve insani olanı ıskalamayacaktım” diyen Ferhat Özkan, dikkat çeken bir yazar olduğunu “Yoksunlar” ile bir kez daha gösteriyor. Unutulmak İsteyen Şair Behçet Necatigil 100 Yaşında / Yüksel Pazarkaya / Sözcükler Yayınları / 360 s. , Yüksel Pazarkaya, hayattayken yakın dost olduğu, çağdaş şiirimizin büyük ozanı Behçet Necatigil’i, şiiri, çevirileri, oyunları, mektupları, ardından yazılanlar ve değerlendirmelerle bütünlüklü bir bakışla inceliyor bu kitabında. Behçet Necatigil okurlarına, ozanın 100. doğum yılında onu yeniden tanımak, bilinmeyen yanlarıyla karşılaşmak için önemli bir armağan. Gizli Sevenler Cemiyeti / Ahmet Büke / ON8 Yayınları / 160 s. Ahmet Büke’den yeni “Sosyal Ayrıntılar!” Aşklara meftun, hikâyelerden mecnun bir mahalle... Zor günler için anılar biriktirmeyi küçüklükte öğrenen bir genç, Arap Hatçam Teyze, Berber Kâzım, gelip geçenler, konup göçenler... Öyküden öyküye atlanan bu mahallede, çatılar içine çöker, öyküler lodos yer ve hatta, klarnet bir dünyayı yıkabilir! Çağdaş edebiyatımızın öykü anlatıcısı Ahmet Büke’nin, ON8 Blog’daki “Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi” adlı köşesinde her pazartesi yazdığı öyküler, ikinci kez kitaba dönüştü. Dünya Kitap 2015 Yılın Telif Kitabı Ödülü’nü kazanan “İnsan Kendine De İyi Gelir” ile başlayan yolculuk, “Gizli Sevenler Cemiyeti”yle devam ediyor. Birbirinden komik, hüzünlü, tuhaf, hatta gerçekötesi, yirmi dört öykünün derlenmesiyle hazırlanan seçki, yarayı da dermanı da içinde barındırıyor. Şu Ömrümün Şubat’ı / Garbis Cancikyan / Çeviren: Ohannes Şaşkal / Aras Yayıncılık / 140 s. Kısacık bir ömre sığdırılmış bir avuç şiirle Ermenice edebiyatın yönünü değiştirmiş, ardından gelenler üzerinde derin izler bırakmış bir şairdi Garbis Cancikyan. Daha çocuk sayılabilecek yaşta, geçmişte âdeta şairlerin kaderi gibi görülen ince hastalığa tutulmuş, 1940’ların zorlu koşulları altında okul, iş, ev, geçim dertlerini de omuzlarından hiç indirmeden şiirin, yazının, edebiyatın peşinde koşmuştu. Doyasıya yaşamadan dünyayı terk edecek olmanın derin acısı yüreğine yer etmiş birinin yakarması, dövünmesi olağanken o hiç sızlanmandan, metanetle karşılamıştı ölümü. Kendi sonunu bir günbatımına benzeterek hayallerini, umutlarını, yüzüstü bırakıp iç dünyasının çalkantıları içinde sönüp gidişini incelikli bir anlatımla dizelere dökmüş, “ömrünün şubatı”nı sonsuzlaştırmıştır. Kitapta, Ohannes Şaşkal’ın usta işi çevirisiyle Türkçede yeniden yaratılan Cancikyan’ın şiirlerinin yanı sıra düzyazıları ve hakkında kalem arkadaşlarının yazdıkları da yer alıyor. “Şu Ömrümün Şubat’ı”, yitip gitmiş bir şairin nadir bulunur değerdeki edebi birikimiyle tanışmak, sadece yirmi altı yıl sürmüş yazı sevdalısı bir ömrün tanığı olmak isteyenler için. Var Olma Eğilimi / E. M. Cioran / Çeviren: Kenan Sarıalioğlu / Metis Yayınları / 196 s. Emil Cioran “Var Olma Eğilimi”ni oluşturan on bir bölümde, ölüm gerçekliğini inkâr etmeden var olma eğilimi, “soluğu kesilmiş bir uygarlık” olarak Batı, sürgün, yazgı, roman ve başka konularda kendine özgü keskin gözlemlerini her zamanki şaşırtıcı üslubuyla bir araya getiriyor. Hayat için öldürücü, özü itibarıyla tahrip edici olan bir bilgi vardır. Bu kitaptaki metinler işte bu bilgiden yola çıkıyor ama aynı zamanda ondan kopuyor; kendilerini bir dizi şaşkınlık ifadesi, bir kasılmanın anlatımı olarak sunuyorlar. “Olmak” ile “bilmek” arasında kalan yazar sonunda olmayı seçiyorsa, kendisine karşı, kendi kesinliklerine karşı düşünmeye idmanlı olduğu için seçiyor: Kasılmayı bu defa kendi içine, ta en derinine yerleştiriyor. Mümkün Dünyaların En İyisi / Steven Nadler / Çeviren: Abdullah Yılmaz / Alfa Yayınları / 366 s. Akıl Çağı’nın başlangıcı olan 17. yüzyılda kötülük sorunu ateşli tartışmalara konu oluyordu. Ama asıl mesele Tanrı kavrayışını aklın ışığında yerli yerine oturtmaktı ve temel soru da şuydu: “Tanrı’nın varlığı ve yaptıkları İnsan aklıyla açıklanabİlİr ve yargılanabilir mi?” Diğer sorular da arka arkaya geliyordu: “Tanrı bu dünyayı nasıl ve neden yarattı?”, “Bu dünya, mümkün dünyalar içinde en iyi olan mıdır?”, “Her şeye gücü yeten, her şeyi bilen mutlak iyi Tanrı bu kadar kötülüğe neden izin veriyor?”, “Tanrı âdilse iyi insanların başına neden kötü şeyler geliyor?” Bu sorulara yanıt arayan, geçmişleri kadar mizaçları da birbirinden çok farklı üç düşünürün, Leibniz, Arnauld ve Malebranche’ın yolu 17. yüzyılın ikinci yarısında, entelektüel tarihinin en canlı günlerini yaşayan Paris’te kesişir. Kişisel hırsları ve kaygılarıyla da örülü, yüz yüze olduğu kadar mektuplarla da süren ateşli bir tartışma başlar aralarında ve onların yaklaşık dört asır önce Tanrı ve kötülük üzerine sorduğu sorular ve verdikleri yanıtlar hem felsefe hem de din açısından bugün bile geçerliliğini koruyor. Steven Nadler, “Mümkün Dünyaların En İyisi” kitabıyla Tanrı ve yaşadığımız dünyaya yeni bir gözle bakmaya davet ediyor bizi. Şeytanın Düşüşü ve Kötünün Doğuşu / PeterAndré Alt / Çeviren: Sabir Yücesoy / Sel Yayıncılık / 102 s. Romantik dönemden bu yana kötü kavramı, edebiyatın anlatmaktan her zaman keyif aldığı, cazibesini hiç yitirmeyen bir konu olmuş ve edebiyat metinleri şeytanlardan vampirlere, hayaletlerden zombilere, hatta satanistlere ve cin çarpmışlara kadar kötülüğün tezahür ettiği çeşitli biçimlerle dolup taşmıştır. İşlenen suçlar, yıkılan tabular, sefahat âlemleri, şeytana tapma ayinleri, şiddet eylemleri, kutsal değerlere hakaret gibi konular metinlerde sürekli tekrarlanmıştır. PeterAndré Alt, yedi cilt halinde yayımlanacak kapsamlı ve provokatif çalışmasının “Şeytanın Düşüşü ve Kötünün Doğuşu” isimli ilk kitabında, kötünün mitolojideki ve yaratılış efsanesindeki kökenlerine dönüyor. Şeytanın düşüşü, insanın cennetten kovuluşu, kötünün açıklanışında eksiklik modeli (Plotinos ve Augustinus ekseninde) konularının ele alındığı bu kitapta Kierkegaard ve Schelling’in yaklaşımları üzerinden başlangıcın felsefesi ve estetiğine de odaklanılıyor. Kötünün Estetiği dizisi yeni bir güzellik tarihi yazma iddiasında: Modern Avrupa Tarihi’nin karanlık yüzünün güzelliği. Köprü / Claire Wallis / Çeviren: İnci Nazlı / Yabancı Yayınları / 406 s. Emma Searfoss hayatı boyunca, kendisini taciz eden üvey babasından kaçmıştı. Evden ayrılmasının sebebi oydu. Ailesinden geriye kalanlarla bağını koparmasının sebebi oydu. Hepsinden önemlisi kontrol edemediği öfkesinin sebebi oydu. Yeni dairesinde mutfağını tamir etmek için yardıma komşusu geldiğinde, adamın esrarengiz büyüsü Emma’nın içindeki alevi sakinleştirmişti. David sakin ve kontrollüydü, ve Emma onun yanındayken hayatında ilk kez hissettiği bir güven duygusuna kapılmaya başlamıştı. Oysa ki David’in kendi ürpertici sırları vardı ve Emma tehlikeli bir çizgide yürüyordu fakat David’in çekimine karşı koymak neredeyse imkânsızdı. Edebiyatta, Sanatta ve Popüler Kültürde Kıskançlık / Peter Toohey / Çeviren: Begüm Kovulmaz / Doğan Kitap / 200 s. Kıskançlık ve haset aynı anlama mı gelir ya da gıpta? İmrenmek? Kıskançlığı diğerlerinden ayıran şey nedir? Peter Toohey’e kulak verecek olursak: Aşk Üçgeni. Hani o “Üçüncü Şahsın Şiiri”ni acı, öfke ve çaresizlik hissiyle dolduran üçgen. Toohey’in peşine takılıp edebiyatta, sanatta ve popüler kültürde aşk üçgeninin izini sürdüğünüzde göreceksiniz ki dünyanın en büyülü öykülerinin harcı aşk üçgeniyle atılıyor. Zaten hepimizi TV’de o diziye kilitleyen de bu değil mi? Türkiye’nin Pop Müziği / Uğur Küçükkaplan / Ayrıntı Yayınları / 512 s. “Türkiye’nin Pop Müziği”, ülkemizde ki pop müziğe iliş kin ilk müzikolojik araştırma olmanın yanı sıra popüler Türk müziği üze rine yapılmış en kapsamlı çalışma olma özelliğini de taşıyor. Yarım yüzyılı aşkın bir zamandır milyonlarca insanın hislerine tercüman olan pop müziği; icracılar, besteciler, söz yazar ları, aranjörler ve çeşitli akımlardan hareketle geniş bir perspektifte ele alan Uğur Küçükkaplan, bilimsel zemi ne oturttuğu bu çalışmasında doğru dan müziğin kendisini esas alıyor. Verdiği nota örnekleri ve >> 24 24 Mart 2016 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle