Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tiyatromuzun kutlu köy devrimcisi... Arayış, deneysel açılım, daha çok batı tarzı tiyatro için yürütülen çalışmalarda göze çarpıyor. Bu çerçevede geleneksel tiyatromuzu yeniden işlemeye girişen bilimci sanatçı Nurhan Karadağ, alanda görece yalnız kalmış bir ad. Özellikle seyirlik köy oyunlarından söz edildiğinde, onu anımsamamak elde değil oysa! Y usuf Sağlam’ın Anadolu Tiyatrosunun Köylüsü: Nurhan Karadağ (Ürün, 2015, www.urunyayinlari.com) adlı monografisi üzerinde durulmadı nedense. Nurhan Karadağ’dan (19432015) gereğince söz edildi mi peki? Yaşamı şöyle dursun, seyirlik köy oyunları temelinde yapılandırdığı kurama, geleneksel tiyatromuz için yaptıklarına nece yer açıldı? Bunlar görmezden gelinirken ölümü de neredeyse sessizlikle karşılanmadı mı tiyatro kamuoyunda? Bir ekim ayında doğmuştu, bir başka ekimde veda edip gitti bizlere Anadolu’nun yiğit delikanlısı. Yusuf Sağlam, ölümünden önce, Nurhan Karadağ’ın da görüp onay verdiği yapıtında bu serüvene girişme nedenini şöyle açımlıyor: “Karadağ, doktora, hiç olmazsa yüksek lisans tezi konusunda birilerinin aklına düşer de tez konusu olur… diye hep bekledim. (…) Olmadı. Gelmedi ve gelmeyecekti de.” Bunun nedeni şu satırlardaki anlam çoğulluğunda aranabilir sanıyorum: “Karadağ’ın devamlılığında inat ettiği (...) gösteri ve oyunların; Anadolu tiyatrosuna nefes aldıracak, kapılar açacak, gelişimini sağlayacak tez özgünlüğüne sahip eserler olduğu ve inandığı için bu stratejiyi inadına devam ettirdiğinin ayrımına varmak istemiyorlardı” (15); üstelik “olanaklar sunulsa nasıl ve hangi çalışmalar içinde olacağı yanıtlanmamışken, nereye varmak istediği yanıtsız kalmışken…” (17). “…ARALANMASI ZOR BİR PENCERE…” Nurhan Karadağ, “Kitap Hakkında Bir İki Söz” başlığı altında on satırlık sunuşunda Yusuf Sağlam’ın, söz konusu yapıtıyla, “Türk tiyatrosunda aralanması zor bir pencere aç(tığını)”, bununsa ”yarının tiyatrosuna önemli ipuçları oluştur(acağını)” vurgulamış. Yusuf Sağlam, Karadağ’ın oyunsu süreçlerle örülü çocukluk yıllarını da aktarıyor yapıtında. Harman yeri sekmelerinden yüzmeye, yarışlara, atla katır yolculuklarına uzanan oyunlarla pişerken Karadağ, iki somut ipucunu da örnekliyor veri anlamında: “Birinde ne kadar küçükmüşüm ki, kadının biri, güya beni seviyor… seni şalvarımın içine atarım ha, dedi! Koca kadın… (…) Şalvarına bir baktım, bunun içinde ben ne yaparım, diye! Bayağı korkutmuştu kadın beni. Bir de, hastalık tedavisi için, yani yaşlıca bir kadın gelip, sanıyorum Şamanizmden kalan bir kalıntı, hastalık tedavisi için özel büyü, ritüel yapardı. Yani, yarı dans eder gibi bir fotoğraf var hayalimde. Birini tedavi ederken” (32). 1943’ten 1952’ye on yıl gibi kısa süre içinde, üstelik ülkenin de geçirdiği dönüşümler sürecinde Karadağ’ın Ağın Akpınar Köyünde başlayan çocukluğu, daha sonra taşra kenti Malatya’ya uzanıyor, derken Ankara Balgat’ta, o evlenene dek aile bütünlüğü içinde geçen gecekondu yaşamıyla sürüyor… Bu on yılda gerek köylülük gerekse taşra kentiyle anakent gecekondu yaşamı bir biçimde iç içe geçerken Karadağ, gelecekte pekiştireceği köy seyirlik oyunlarıyla geleneksel tiyatro olgusunun ilk harçlarını da karıyor bu arada… Ayağında çizme, ortaokul için çamura bata çıka Balgat’tan Bahçelievler Ortaokuluna gider gelirken arkadaşlarının “Balıkçı” adını takması boşuna değil ona (37). Aydın yatağı olarak da ünlenen Bahçelievler Deneme Lisesi yıllarına köy vekil öğretmenliği de eklendiğinde Karadağ için bu dönem bir biriktirmeye dönüşüyor denebilir. Çünkü “okuldaki önemli günlerin anlam ve önemine dair müsamerelerde görevler alması ve sahneye çıkması, hayatına bir hoşluk ve zenginlik kat(ıyor)” (43) onun. Ancak “Balgat’taki gecekondu bölgesin(d)e… Milli Nizam Partisi’nin kurulma, yeşerme aşama(sı)” yaşanmakta, Yusuf Sağlam Nurhan Karadağ bunun etkisiyle anne baba da giderek kapanmaktadır. Baba, oğullarını okutma “ahdi” (51) içindedir ama Karadağ’ın aktarımıyla anne, tiyatroya karşıdır: “Annem, benim tiyatrocu olmamı yadırgar. Hâlâ bu yaşta yadırgar! (…) Aman ne yapacaksın tiyatroyu, der” (41, 42). “…YARININ TİYATROSUNA ÖNEMLİ İPUÇLARI”… Bu yıllar, özgün birikime ulaşma dönemi oluşturuyor onda. Sonraları buna, ikinci aşama olarak 1963’te yeniden kurulan Halkevlerindeki tiyatro çalışmaları, üçüncü aşamada ise 1957’de kurulan Ankara Deneme Sahnesi (ADS) ekleniyor. Bir yandan bunlar aracılığıyla ufku genişlerken 19641965’te Dil ve TarihCoğrafya Fakültesinde yenice açılan Tiyatro Kürsüsünde kendisini örse yatırıyor âdeta. Halkevlerinde katıldığı tiyatro etkinliğiyle ilgili düşüncesini şöyle aktarıyor Karadağ: “İnanılmaz ağır toplar bizi orada eğittiler ve iki yıl sonra o kuşak, orada eğitilen kuşak… tiyatronun sahiden çok iyi üreten ağır topları oldular.” (54) ADS ile ilişkilerinde ise Münip Senyücel, Yılmaz Onay, Nihat Asyalı, Zafer Ergin, Rüştü Asyalı, Osman Şengezer, Gündoğdu Gencer gibi “bugün de tiyatro dünyasında öneme sahip insanlar”ın, “kendisi için bir şans olduğunu (...) söylemekten geri durm(uyor)” Nurhan. Bütün bunların ardından Yusuf Sağlam’ın şu yargısına katılmamak elde değil: “Nurhan, tiyatro alanında Halkevlerinde aldığı pratik eğitimi, Tiyatro Kürsüsü’nden aldığı kuramsal eğitimle birleştirecek; ADS’nin politik duruşuyla da sentezleyecektir. Yılları kapsayan bu süreçte, yeni bir eğitim dönemi başlıyor demektir” (66). Derken Nurhan Karadağ, Ünal Akpınar’ın kült oyunu Bozkır Dirliği ile tiyatromuzdaki o tarihsel çıkışının yarım yüzyıl önceki ilk yolculuğuna çıkıyor: “Yirmi kişiye yakın arkadaş olarak Bozkır Dirliği’ne başladık. Musa’nın Olayı adıyla sürdürüp rafa kaldırdı(kları) [“Sonra el atarız dedik(leri)” (116)] oyundu(r bu). Sonra, ben seyirlik oyunlarla tanışınca, oyunun nasıl çözüleceğini buldum. Aaa, böyle çözülecek, dedim. Hadi biz çalışalım, çözelim, dedik (…) Sonunda… ilk Bozkır Dirliği’ni çıkardık. 196667’de çıktı. Sonra onu ilk Sofular köyünde oynadık. Kardeşimin öğretmenlik yaptığı köydü. 27 Mart’ta gittik. Sevda Hoca vardı (…) Biz üçüncü, dördüncü sınıf öğrencileri otobüse bindik gittik. Orada hem biz Bozkır Dirliği’ni Köylülerden aldığımız malzemeyi işlenmiş olarak köylülere sunduk oynadık köylülere, hem de köylüler bizim oyunu görünce; bu sefer kendi oyunlarını… Aaa, bizim de oyunlarımız var, diye, takma sakallarımızı aldılar ve onlar da bize oynadılar” (67). BATI TARZI TİYATROYA KARŞI KÖYLÜ BİR DONKİŞOT… Yusuf Sağlam, Anadolu Tiyatrosunun Köylüsü / Nurhan Karadağ adlı yapıtında, onun ince uzun bir yolda tiyatroyla buluşmasını, daha önemlisi onu biçimlendirmeye dönük adımlarını, bu yönde söylen karakteri havasında yapıp etmelerini büyük açıklıkla ortaya koyuyor. Yalınayak, onurlu sporculuğundan ailece tiyatro yaşamına, tiyatroyu dönüştürme çabalarına, örnek aydın, örnek insan oluşuna uzanırken yazar, bize yürekli bir köylüyü, Donkişotluğuyla örnek alınacak devrimciyi, bu nitelikleriyle Türk tiyatrosunu geliştirmiş, geliştirmeyi ardıllarıyla sürdüren bir öncü deneyciyi tanıtıyor. Nurhan Karadağ’ın tiyatroya dönük düşünceleri, 328 Mayıs 2016 günleri arasında gerçekleştirilecek 20. İstanbul Tiyatro Festivali etkinlikleri çerçevesinde hiç kuşku yok ki bir kez daha kendini sağlama olanağı bulacak. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü, tiyatromuzun kutlu köy devrimcisi, yiğit Donkişotu Nurhan Karadağ’ı anarak onun on yıllara yayılan, farklı bakışlar getiren yoğun emekli yaklaşımına yer açarak kutlamak istiyorum! ON YIL, ALTMIŞ SAYI: SÖZCÜKLER’LE YAYILAN BÜYÜ! Sözcükler dergisi bu ay yayımladığı “100. Doğum Yılında Behçet Necatigil Özel Sayısı”yla onuncu yılını tamamlıyor. Popülerleşmenin, güncelin, gündem oluşturmanın yol açabileceği tuzaklara kendini kaptırmadan, ekonomik sıkışmanın kaçınılmaz baskısına boyun eğmeden, ama buna karşın düzeyini düşürmeden, değerini yitirmeden on yıl boyunca nitelikli bir yazın dergisini 60 sayı sürdürebilmek bile başlı başına büyük başarı öyküsü. Halkın Dostları’yla başlayan, yazın dergiciliğinde kırk yılı bulan deneyimiyle Turgay Fişekçi’nin bu başarıdaki rolü yadsınamaz elbette. Kutlamak yetmiyor, bir soru da yöneltmemiz gerekiyor kendimize: Biz, Sözcükler’in neresindeyiz? n Bir ÖzelGüzel Not: 27 Mart Dünya Tiyatro Gününde bir özel tiyatro topluluğu olarak Tiyatro Ak’la Kara, Brian Clark’ın yazıp Savaş Özdural’ın çevirdiği, Atilla Şendil’in yönettiği “Karar Kimin” adlı oyunu, “ücretsiz” sergiliyor. (Tel: 0 216 541 43 59) 30 17 Mart 2016 KITAP