Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kitabı Siyah Kalem Everest Yayınları’nın 2016 İlk Roman Ödülü’nü kazanan Gülfem Pamuk’un “Kitabı Siyah Kalem”i, iki zaman diliminde paralel olarak akıyor. Mehmed Siyah Kalem, sanat tarihçilerinin gizemli bulduğu sanatçıların başında gelir. Hakkında yazılmış kitaplarda, makalelerde ve romanlarda en çok yinelenen şey, sanatçı hakkında ne kadar az bilgi sahibi olduğumuzdur. Neyse ki bu kimseyi durdurmaz! Minyatürlerine bakıp tahminlerde bulunmak da çok zevklidir. Acı içinde kıvranan bir ruh hayal edebileceğimiz gibi içkinin zihin bulanıklığıyla dans edenler de görebiliriz onun resimlerinde. Mehmed Siyah Kalem’i çoğu okur gibi ben de ilk kez Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun Bozkır Rüzgârı Siyah Kalem adlı kitabında tanımıştım; ardından Kâzım Taşkent Sanat Galerisi’nde loş ışık altında resimleri görüp hayran olmuştum. Everest Yayınları’nın 2016 İlk Roman Ödülü’nü kazanan romanın konusunun Siyah Kalem olduğunu görünce vakit kaybetmeden okumak istedim. BUGÜNDEN VE DÜNDEN İKİ KADIN Gülfem Pamuk’un Kitabı Siyah Kalem (Everest Yayınları, 318 s.) romanı, iki zaman diliminde paralel olarak akıyor. Birinci hikâyede sanat tarihinde doktora öğrencisi Elif, Siyah Kalem üzerine tezini yazıyor. Her doktora öğrencisinin başına gelen Cambridge Üniversitesi’nde araştırma yapan Elif’in de başına geliyor, tezin bir noktasında tıkanıyor, iki ay boyunca tek bir cümle yazamadan geçiyor. Cambridge’deki kaynakların tükendiği hissiyle tez danışmanından İstanbul’a dönmek ve Topkapı Sarayı’nın kütüphane arşivindeki orijinal resimleri incelemek için üç ay izin istiyor. Amacı yeni bir motivasyon ile tezine dönmek; öte yandan ailesini ve evini de özlediği için bu geçerli bir mola. Tez danışmanı kabul eder ve İstanbul’da birlikte çalışacağı bir akademisyen önerir. Birinci hikâye Elif’in eşdanışmanı Lam Hoca’yla birlikte araştırmasını anlatırken paralel bir anlatı da 1300’lerde Tebriz’de Hurufilik tarikatının kurucusu Fazlullah’ın tekkesinde geçer. İki zaman ara sında, birinden diğe rine geçerek anlatılır. Her bölüm birinci tekil şahısta bir karakter tarafından aktarıldığı için zamanla anlatıcıları yakından tanırız. Her iki anlatının merkezin de Mehmed Siyah Ka lem olmasına rağmen roman içinde Siyah Kalem gizemini korur. Ağzından ender ola rak çıkan sözler, aynı resimleri gibi gizem doludur: “Hikâyelerimi resmeder, resimlerini pazarlarda sergilerim. Kulağımdaki küpeler boş lafa kulak asma mayı, boynumdaki zincir Allah’a tam bo yun eğmeyi, belimdeki kuşak iffetsizlikten, kolumdaki bilezik ise harama el sürmekten Gülfem Pamuk kaçınmayı temsil eder” diye açıklar kendisini. İnancı ise “… aşırı dindarlık sergile demir tozlarını çektiği gibi” bir tutkuyla mek benliğe aşırı düşkünlüğe neden bağlı tez konusuna; Fazlullah’ın dünya olur, bu da kişiyi Allah’tan uzaklaştırır. sında ise onunla on dört yaşında ev Gösterişle yapılan dindarlık yolundaki lendirilen vezirin kızı Esma’nın hikâyesi her çaba sadece günahları ağırlaştırır. var. Her iki kadın Nakkaş Mehmed’e Bana göre, iç âlemini insanlardan sak farklı da olsa aşkla bağlı. lamak en doğrusudur.” Mehmed Siyah Kalem’in nerede Romandaki en ilginç bölümler Huru ve ne zaman yaşadığı bilinmiyor ama filik ile ilgili satırlar, sonunda gizemin burası neresi olursa olsun, kültürlerin de bu felsefe içinde çözüleceği hissini buluştuğu bir yer olduğu kesin. Min verdiği için konudan kopuk değil. Nak yatürlerde sadece Müslümanlar değil, kaş Mehmed bu tarikatın müritlerinden Budistler, paganlar da anlatılıyor. değil, ağır hasta olduğu günlerde bu Karışık bir etnik yapı görüyoruz onun raya şifa bulmaya geliyor. Onu iyileşti resimlerinde. Elif, her sanat tarihçi ren ise Şeyh Fazlullah’ın karısı Esma. sinin yaptığı gibi dönem ve kültürü Aslında roman, iki farklı çağda yaşa araştırırken resimlerdeki giysi ve akse yan iki kadın merkezinde gelişiyor; iki suarlardan yararlanıyor. Resimlerdeki kadının aşkını anlatıyor. Elif “mıknatısın giysileri, şalları, bilezikleri ve küpeleri inceleyerek kültür çevresini bulmaya çalışıyor. Hangi coğrafyada yaşadığını anlamak içinse Siyah Kalem’in hayvan betimlemelerini kullanıyor, örneğin resmettiği bir kuşun gagası, hangi bölgede yaşayan kuşlarda olabilir gibi bir araştırma ile ilerliyor. Sonunda Anadolu’dan Azerbaycan’a, İran’dan Tibet ve Çin’e kadar geniş bir coğrafya çıkıyor ortaya. Dönem olarak da 1300’lerin sonu ile on beşinci yüzyıl başlarına karar kılıyor. Romanda verilen bu bilgiler dışında gerçekten de Siyah Kalem hakkında hiçbir bilgi yok bugün elimizde. Tek bilinen, Yavuz Sultan Selim’in İran seferi sonrasında,1514’te, sanatçının eserlerini saraya getirdiği fakat bazı resimlerin üzerinde yazan “Karı Üstad Muhammed Siyah Kalem” notundan anlaşılacağı gibi bu sanatçının imzası değil, çünkü kendisinden “üstat” diye bahsetmeyeceği için bu notun daha sonra eklendiğini düşündürüyor. O çağ için sanatçının anonim olması elbette yadırganacak bir durum değil, ayrıca Siyah Kalem de sonradan verilmiş bir takma ad olabilir. HURUFİLİK Romana derinlik kazandıran bölümler harflerin metafiziği, Hurufiliğin anlatıldığı satırlar. Müslümanlığın mistik kollarından biri olan Hurufilik, sözün önceliğine inanır. Tanrı “ol” dedi ile yaratılış başlıyorsa, “ol” sözcüğü yaratılıştan öncesinde vardır bu inanca göre. Başka deyişle Tanrı maddeden önce sözü yarattı. Sözlerin içinde yaratılış gizemini, kusursuz evrenin matematiksel formunu yerleştirdi. Fazlullah’ın geliştirdiği felsefesinde gerçekler kendilerini sözlerle ya da imgelerle ifade ediyor; rüyalar bu yüzden çok önemli. İnsanların Tanrı ile bağlantı şekli. Bu inanışta her şey kusursuz bir yaratılışın dışavurumları ve insanlar, Tanrı’nın simgelerle yarattığı evrendeki gerçekleri bu yöntemle öğreniyor. Her sözün, her harfin, her imgenin değerini biçerek... Elif’inki de rastlantıların dünyası değil, Lam kendisine açıklama yaptığında “olup biten her şeyde bir mananın ve kusursuz bir yasanın yattığını unutma” diyor. İki hikâyenin bu felsefeyle bağlandığını görüyoruz böylece. Her şeyde derin bir anlam ve kusursuz bir bütünlük arayışı yatıyor. Varlığın özünde sözün olduğu düşüncesi aynı zamanda Fazlullah’ın rüya yorumcusu olarak ün kazanmasını da açıklıyor. Romanda tam yerine oturmayan şeylerden biri Elif’in romanın başında bir doktora dersinden çıkıp tesadüfen Cambridge’deki Fitzwilliam Müzesi’nde Siyah Kalem sergisine gitmesi. Sanat tarihi konusunda, hatta Ortadoğu sanatları konusunda doktora yapan bir öğrencinin Siyah Kalem’in adını duymamış olması inandırıcı gelmiyor. Ayrıca daha sonra araştırmasını beş buçuk yıldır yaptığını öğrendiğimizde, Timur ile bağlantı kurmamış olması, bu bağlantıyı Lam yaptığında şaşırması ve heyecanlanması garip geliyor. Not defterine yapılacaklar listesine “Timur dönemi araştırılacak” yazması, yıllarını bu konu üzerinde araştırma yapmış biri için fazla basit bir açıklama gibi görünüyor. Ama sonuçta akıcılığı sayesinde zevkle okunan bir roman Kitabı Siyah Kalem. n 6 22 Aralık 2016 KItap