25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HALUK İNANICI’DAN YENİ ROMAN ‘Aşkın Yedi Menzili’ Gerçek dinin sevgi, inanışın ise merhamet üzre kurulduğu, aklın kiraya değil insanın kendi kullanımına sunulduğu bir dünyanın vurgusu “Aşkın Yedi Menzili”. elif aktan H aluk İnanıcı ismini hukuk üzerine yaptığı çalışmalarının yanında romanlarıyla biliyoruz. Rugan Ayakkabılı Teğmen ve Dinle Lisa’nın nın yazarı İnanıcı’nın yeni romanı ise henüz okur karşısına çıktı: Aşkın Yedi Menzili... Aşkın Yedi Menzili, Türkiye toprakları açısından önem taşıyan tarihî bir kırılma dönemi üzerinden insanla ilgili konuşmaya çalışan bir roman ve yazarı bunu, farklı bir terminoloji aracılığıyla iletişime geçerek okuruna sunuyor. Roman kapılarını 1240 yılı ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin güçlü zamanlarından açarken bize, gücü korumak için zor kullanmaya başlayan her devletin kaderini de gösteriyor bir yandan. Çünkü romanın ilerleyen sayfalarında İnanıcı’nın yazdığı hikâyeyi şekillendirip omurgasını meydana getireceğini anladığımız olay, devlete karşı başlatılmış bir isyan: Babai İsyanı. Baba İlyas’ın talebelerinden Baba İshak’ın başını çektiği ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin paralı Frank askerle rini kullanarak güçlükle bastırdığı, ardında pek çok acı bırakan, Baba İlyas’ın kale duvarından sallandırılarak idam edilmesine ve pek çok Babainin de katledilmesine neden olan isyan... Fakat İnanıcı’nın romanı, bu isyanla alsa da hızını bu isyan ekseninde ilerlemiyor. Babai İsyanı, Aşkın Yedi Menzili özelinde, yazarın romanın ilerleyen sayfalarında şekillendireceği dünya için güzel bir başlangıç olmasının yanında, kahramanlarının yaşamlarını nasıl devam ettirdiği, ulaşmak istedikleri menzile varmak için neler yaptıkları ve göze aldıkları, dahası Babai İsyanı’nın sonuçlarından belki de en önemlisi olan Babailik’in siyasi ve dinî bir hareket olarak nasıl şekillendiğini anlamak adına da önemli bir yerde duruyor. TAŞBEK VE TEBRİZLİ Bu noktada da romanda karşımıza Tebrizli Arif ve Taşbek Baba çıkıyor. Anlatılan hikâye boyunca yanımızda olacak Taşbek Baba, Tebrizli Arif’in ilahi tedrisatından geçmiş bir Babaidir. Sonucunda Tebrizli Arif kendisine yeni bir görev ve menzil vermiş, yanından uzaklaştırmıştır. Ancak bunun Tebrizli tarafından bilinçli bir şekilde yapıldığı ve gelecekten feyz alarak Taşbek’i bu çıkacak isyanın zamansız olduğunu Baba İshak’a bildirmesi için görevlendirdiği ortaya çıkar. İsyan başarısız olunca da geride kalan az sayıda Babai gibi onlar da gizlenerek yaşamlarını devam ettirir. Devam ettirirken ise Haluk İnanıcı’nın değinmek istediği noktalardan geçerek inanışlarını ve bu inanışlarına bağlı yaşayışlarını göz önüne seriyorlar. Haluk İnanıcı’nın roman boyunca ilgilenip özenle üzerine gittiği mesele de daha çok bu zaten. Romanın dönemi metin için önemli bir arka plan oluşturmakla birlikte, Taşbek ve Tebrizli yardımıyla gösterilen yaşam esas vurgulanmak istenen... Bu yaşamda da din ve mezhep üzerinden girilen çatışmaların gereksizliği vurgulanıyor daha çok. Gerçek dinin sevgi, inanışın ise merhamet üzre kurulduğu, aklın kiraya değil insanın kendi kullanımına sunulduğu bir dünyanın vurgusu Aşkın Yedi Menzili... Roman boyunca pek çok tarihî şahsiyet de karşımıza çıkacak. Bu, romanın gerçeklik katmanına katkı sağladığı gibi hayal düzleminin de daha sağlam bir zemin üzerinde yükselmesini sağlıyor. Tam da bu nedenle Aşkın Yedi Menzili, gücünü acı bir gerçekten alsa da hayallerini bırakmayan bir roman olarak dikkat çekiyor. n Aşkın Yedi Menzili / Haluk İnanıcı / İletişim Yayınları / 300 s. CHRıSTOPHER DELL’DEN “OKÜLT, BÜYÜ VE CADILIK” Doğaüstü dünya Sanat tarihçisi Christopher Dell, “Okült, Büyü ve Cadılık” adlı kitabında, insanın rasyonelliğiyle beraber yürüyen; bazen inanma bazen de düşman yaratma ihtiyacından doğan büyü ve cadılığın geçmişine yoğunlaşıyor. derya çakır Christopher Dell, irrasyonel arazide gezinirken hatırlattığı önemli bir gerçek var: İnsan, her zaman birtakım gizleri keşfetme dürtüsüyle hareket eder ve saklı bir gerçekliğin olduğuna inanır. Hepimizde hortlayan bu mistik yan, tarihte kimi anlarda hiç de masum olmayan eylemlerle sonuçlanmıştı. Öte yandan Dell, insanın olup bitene uhrevi bir pencereden bakmasının zengin bir kültür tarihi yarattığı görüşünde. İşte kaleme aldığı Okült, Büyü ve Cadılık, bu tarihten önemli kesitler sunuyor. FANTEZİ EVRENİ Bireylerin rasyonel tarafını dengeleyen fakat bazen de fena halde sarsan gizemli güçler fikri, insanın hem fantezi dünyasını besledi ve çeşitli amaçlara hizmet etti (örneğin, uğur getirdiğine inanılan totemlerin üretilmesini veya bereketi arttırdığı düşünülen kimi “sistemlerin” yaratılmasını sağladı) hem de sosyal yaşamı biçimlendiren eylemlere kapı araladı. Dell, gizli olana, günlük var oluşun ötesine geçilmesine imkân verip rasyonel ve irrasyonel dünya arasında bağlantılar kurulmasının yolunu açtığı için dikkatle bakılması gerektiğini düşünüyor. Daha doğrusu bu tür bir inancın irdelenmesinin zorunluluğuna... Hatta böylesi gizli bir dünyayla “iletişime geçenlerin kazanabileceği ödülleri” sıralıyor yazar: Ölülerle konuşma, sevgi, hayatını istediği gi bi yönlendirme, hastalıklardan korunma, dünyanın şifrelerini çözme... Geçmişten günümüze ulaşan söylencelerde bunların büyük bir bölümüne rastlıyoruz. Bilim ilerlerken söz konusu kilitleri açan; gizli olana ulaşmayı sağlayan büyü de ayakta kalıyor. Halk kahramanlarından krallara ve hükümdarlara dek pek çok kişinin, bu üstün yeteneklerle donatıldığına dair iddiada bulunduğunu görüyoruz. ÖLÜMLE MÜCADELE Okült (gizli) dünyaya, büyü aracılığıyla ulaşmaya çalışan simyacılar, kozmologlar, Şamanlar, astrologlar ve kâhinler dışında bir grup daha var: Cadılar. Dell’in sıraladığı bu kişiler, bir yandan gizli dünyalara erişmeye uğraşırken bir yandan da doğaüstü güçleriyle anlamaya çalıştıkları rasyonel dünyaya etkide bulunmak istiyor. Tabii bu arada büyü ile din el ele yürüyor. Kimi dindarlar, büyücüleri Tanrı’nın aracısı gibi görürken kimileri de Şeytan’ın elçisi ve sahtekâr olarak niteliyor. Hangi tarafa yakın durulursa durulsun, büyünün dille aktarılan ve kayıt altına alınıp kitaplaştırılan bir yanı da var. Dell, bunun kronolojik bir tasnifini yapmış çalışmasında. Dahası, metnini görsel malzemelerle zenginleştirmiş. Yazarın tasnifi içinde büyüyü sanat olarak değerlendirenler de bulunuyor ona gereğinden fazla önem atfedip kendini kaptıranlar da. Üçüncü bir grup da büyüyü içsel yolculuk olarak görenler. Hatta Dell’in hatırlattığı üzere “büyüyü insanın ölümlülüğe karşı mücadelesinin bir parçası” şeklinde değerlendirenler de yer alıyor. Büyünün cazibesini, insanın “başka” olana, kendi “dışındaki”ne duyduğu merakta da arayabiliriz pekâlâ. Dell, büyünün geçmişe baktığını ve gelenekleri esas aldığını söylüyor. Büyünün bir başka özelliği, toplumun ona karşı takındığı tavrın, o dönemdeki hâkim din ve felsefeye göre değişiklik göstermesi. Ancak değişmeyen kimi hakikatler de dikkate alınmalı: Mesela aklın tıkandığı noktalarda büyüye ve büyücülere başvurulması. Bunun yanı sıra gizemden arındırılmış günümüz dünyasında bile umudu kaybetmemek ve korkuyu aşmak için büyü ve büyücülük; bir diğer deyişle cadılık gündeme getiriliyor. Bütün bunları kronolojik olarak inceleyen Dell, eğlendiren, dünyayı doğaüstü şekilde açıklama derdine düşen ve tarihöncesinden günümüze kadar bir biçimde canlı kalmayı başaran bir fenomenin yarattığı etkiyi gözler önüne seriyor. n Okült, Büyü ve Cadılık / Christopher Dell / Çeviren: Begüm Kovulmaz, Şeyda Öztürk / Yapı Kredi Yayınları / 400 s. KItap 22 Aralık 2016 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle