Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> onun bir yaşam biçimi olmasından doğuyor, bir hayatiyet şeklinde var oluyor. “DÜNYA GÖRÜŞÜMÜN ŞİİRLERİME İÇKİN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM” n Doğrudan politize olmuş bir kaleminiz olmasa da toplumsal ve siyasal gerçekliklerden bağımsız düşünemeyeceğimiz bir tavrınız olduğunu görüyorum şiirlerinizin alt metninde. Ne dersiniz? n Saptamanız çok yerinde. Bu beni de düşündüren, bazı eleştirmenler ve okurlar tarafından da dile getirilen bir sorun. Yazılarımda politik tavrım çok açıkken şiirlerimde bunun görünemiyor olması düşündürücü. Nedenini bilmiyorum. Fakat dünya görüşümün, itirazımın, siyasal anlayışımın şiirlerime içkin olduğunu da düşünüyorum. Bu belki de sizin dediğiniz gibi alt metinde okunuyordur. n Bu bağlamda, ilk şiirlerinizi yazmaya başladığınız dönemdeki politik gündeme, genç bir şairken ülkeye dair düşündüklerinize dönüp baktığınızda bugün gelinen son durum oradan nasıl görünüyor? n O zamanlarda da sıkıyönetim vardı, sonra 12 Eylül 1980 darbesi oldu. Sonra Özal geldi, sonra koalisyonlar oldu, sonra bugün hükümet edenler geldi. Ergin Günçe’nin çok sevdiğim ve sık tekrarladığım bir dizesi vardır: “Bu dünyada gülmedik de öteki de şüpheli”. Bizimki de biraz öyle. Siyasal iklim ve iktidarlar bakımından ne çocukluğumuzda ne gençliğimizde ne şimdi yüzümüz güldü. Ahmet Erhan’ın ilk şiir kitabının adı Alacakaranlıktaki Ülke’ydi. Ahmet gibi karamsar bir şair için hayli iyimser bir başlıkmış meğer! Şimdi olsa ‘karanlıktaki ülke’ diye yazardı. Ülkenin, dünyaca tanınmış yazarları, dilcileri, gazetecileri, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Turhan Günay, Cumhuriyet içeride. Biz dışarıda mıyız peki? Biz de karanlığın içindeyiz. Genç bir şair ve öğrenciyken en güzel şiirimizin devrim olacağını düşlüyor ve inanıyorduk. Şimdi ne yazık ki bırakın devrimi, laikliği bile yakında rüyamızda göreceğiz! Bir de en tehlikelisi mezhep kışkırtıcılığı yapılması. Sınıf bakışı terk edilip kimlik siyaseti öne çıkarıldı, ardından da din eksenli bakış yerleşince egemen mezhebin dışında kalanlara karşı ‘temizlik’ten söz edilmeye başlandı. Türkİslam sentezinin resmî görüş olarak kabul edildiği ve yaşandığı bir dönemdeyiz artık. “ŞİİR İNSANLIK , YAZI İSE DÜNYA HALİ” n Bu noktada, yapıtlarınıza baktığımızda şiir kitaplarınızın yanı sıra denemelerin de yoğunlukta olduğunu görüyoruz. Düzyazıyla şiiri, sizdeki yansımaları ve yazım süreçleri açısından karşılaştırır mısınız? n Birisi günüm, gündüzüm, birisi gecem, gece hayatım, düşüm. Neşet Ertaş’ın “iki büyük nimetim var” dediği gibi, “ikisine de hürmetim var” ya da biri ‘resmî görüşüm’, diğeri ‘kendi görüşüm’ demeliyim. Şiir ‘insanlık hali’, yazı ise ‘dünya hali’ diyelim kısacası. n AleviBektaşi kültürünün yaşamınıza, bu bağlamda edebiyatınıza etkisi ne oldu? n Şiiri doğal bir şey olarak görmeme ve yaşamama etkisi oldu elbette. Herkes şiir yazabilir, herkes şiirin içindedir, şiir bizim içimizdedir düşüncesine varmamda etkiliydi. Şiiri bir iyilik biçimi olarak görmemde bu kültürün önemli payı var. Şiirde, yazıda ve hayatta büyüklenmemeyi, kibrin zehirleyici olduğunu da elbette Ehlibeyt’ten, Hacı Bektaş Veli’den, Yunus’un nefeslerinden, Pir Sultan Abdal’ın deyişlerinden öğrendim. Şiir ve hayat terbiyesini de elbette bu kültüre borçluyum. n Uzun yıllar, emekli olana dek, reklam yazarlığı yaparken bir yandan şiir yazdınız. Çok farklı bu iki dünyanın içinde aynı anda bulunurken hangisinin gerçek olduğu konusunda afalladığınız, kendinizle çeliştiğiniz oldu mu? n O zamanlar ‘reklamcılık mesleğim, şiir varlık sebebim’ gibi bir cümle kurmuş, sonra da bu cümlede bir kibir sezip utanmıştım bundan. Şimdi onu şöyle değiştiriyorum, yukarda da söylediğim gibi, şiir düşünme ve yaşama biçimim. n Öyle Küçük Şeyler / Haydar Ergülen / Kırmızı Kedi Yayınevi / 128 s. “Garip, Türk şiirinin yükseklerinden Oktay Rifat’ın ‘Havalandırma hareketi‘ dediği şeyse İkinci Yeni de ‘nefes açma’ gibi geliyor bana. O nefesin açtığı yoldan, yenilenerek, değişerek, farklılaşarak, yükselerek, incelerek sürüyor şiirimiz.” KItap 22 Aralık 2016 13