25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> yordu. Tüm çizimlerin orijinallerine sahip değildim. Onları (veya fotokopilerini) bulmak gerekiyordu. Bulamadıklarımı dergiden taramak zorundaydım. O da her zaman iyi sonuç vermeyecekti. Bazılarını onarmam gerekiyordu. Kitaba girecekleri seçmek bir yandan... Yani hazırlık uzun sürecekti. O nedenle, daha bir el altında görünen Feklavye’yi devreye soktuk. Ve ben, bu ikinci kitap için bütün yaz boyu, her gün saatlerce çalışıp durdum. Öyle ki yüzümde gözlük alerjisi belirtileri oluştu. Yaklaşık otuz yıllık süreçte, Varlık’ta kabaca bin kadar çalışmam yayımlanmış. Doğrusu çizdiğim şeylerin pek azını beğenirim. Sanatedebiyat dergilerinin sık sık eski sayılarını karıştırırım. Varlık’ın bazı eski sayılarındaki kimi çizimlerimi beğendiğimi dehşetle fark ettim! Belki bazılarını bugün çizemem. Dergi sayfalarından çıkıp bir arada yaşasınlar diye düşündüm sanırım. Ayrıca, kitapta da söylendiği gibi, Neye Vinyet Neye Kısmet’teki çizimler, yineleyeyim, karikatür alanına yaklaşan ya da desen tadı taşıdığı düşünülen çalışmalardır. Kitapta iki yüz yetmiş çizim var; Varlık’ta yayımlananların dörtte biri... Seçici olmaya çalıştığımızı söyleyebilirim. “İNSAN GÜLEREK ISIRIR” n Yazı ve çizginin nasıl bir iletişimde olduklarını düşünüyorsunuz? Ya da böyle bir iletişimden, ilişkiden söz etmek mümkün mü? n 6. yy’da yaşamış olan Papa Gregorius Magnus şöyle dermiş: “Yazı nasıl okuma yazma bilenin işine yarıyor, resim de okuma yazma bilmeyenin işine yarar.” Okuma yazma bilenlerin çok az olduğu Ortaçağ dünyasında görsel anlatımın önemini vurgulayan bir söz bu. Yazısız karikatür de böyledir. Yeni Zelanda’da çizilen bir karikatür Nijerya’da anlaşılabilir, Kanada’da çizilen bir karikatür Ortadoğu’daki bir soruna dikkat çekebilir, Türkiye’de çizilen bir karikatür çizerini mahkemeye düşürebilir. Edebiyat insanı anlatır. İnsanı tümüyle anlatabilmek için onu bazen “suçüstü” de yakalamak gerekir! İnsanın, insan olmaktan gelen zayıflıkları, kendini baskılardan kurtulmuş hissettiği anlardaki kontrolsüz bir tepkisi, bir hınzırlık durumu, bir falso ânı, bunlara benzeyen pek çok şey mizahın “sinsice” bir gülüşüyle yakalanırlar. Baudelaire buna “İnsan gülerek ısırır,” diyor. Böyle anlarda çizgi de ortalık yerde belirir. Yine de bir yazarın öykülerini bir araya getirseniz elbette ortaya bir roman çıkmaz, bir karikatürcünün çizimleri toplandığında ortaya bir çizgiroman çıkmayacağı gibi... Ama bence, bu iki toplam yine de birer ‘insan romanı’ olurlar. n Refik Durbaş kitaptaki önsözünde “çizginin şairi” diye bir söz kullanıyor. Durbaş’ın sözünden ilerleyerek, çizgiyi de şiire benzettiğimi söyleyebilirim; sahibinden çıkıp insanlara mal olmasıyla... Orhan Veli ve ünlü şiiri “Kitâbei Sengi Mezar” sözgelimi... Çok kimse şairin ve şiirinin ismini bilmezmiş de kendisi ‘nasırlı şiirin şairi’, şiiri de ‘nasırlı şiir’ diye anılırmış. Benzer biçimde pek çok insan da sizin elinizden çıktığını, daha ileri gidersek adınızı dahi bilmeden çizgilerinizden söz ediyor ya da sosyal mecralarda paylaşıyor. Yani bir anlamda görünmeden de görünür olabilmek... n Öncelikle Refik Durbaş ve Enver Ercan’a, kitaba birer gönül alıcı metinle katkıda bulundukları için bir de buradan teşekkür etmek isterim. Sağolsunlar... “Görünmeden görünür olma meselesi”ne gelince umarım bana “hayalet” demeye çalışmıyorsunuzdur?! Şaka bir yana, sizin gibi ahbaplar olmasa şu sosyal mecra denilen yerlerde çizimlerimin dolaştığından haberim olmayacak. Çünkü oralarda bulunmuyorum. Ama arkadaşlardan edindiğim bilgilere, basındaki alıntılara bakılırsa birçok çizerin karikatürleri, dediğiniz mecralarda dolaşıyor galiba. Bu da iyi bir şey. n Yine Refik Durbaş’tan: Sizin, “hayatı ile çizdikleri iç içe geçen, hayatı ile çizgisi birbirini bütünleyen” kimliğinizden söz ediyor. Yaşamı çizgiyle yoğrulmuş biri olarak nasıl bir tablo çizersiniz bize bugünün Türkiyesi üzerine? n Bunu bir çizimle mi anlatsam acaba?.. Durun hele... n Bu yılın başında, Varlık dergisinde çizmeyi sonlandırdınız... n Evet... Başlangıcından sayarsak otuz iki yıl çizdim Varlık’ta. Değişiklik iyidir. Genç kuşaktan illüstratif yanı olan çizerlere de hareket alanı açmak gerek. Ayrıca, çoktandır uğraşmak istediğim yoğun çalışmalar için de zamana gereksinimim var. n Ben de bunu sormak istiyordum. Son altıyedi ayda iki kitabınız yayımlandı. Sırada başka neler var? n Epey zamandır konuyla ilgili okumalar yapıp notlar aldığım, görsel malzeme biriktirdiğim bir çizgiroman çalışmasına oturdum. Galiba iki yılda bitirebileceğim bir çalışma olacak. Belli olmaz, belki de daha erken biter. Sonra hemen başka bir çizgiromana başlamak istiyorum. Geçmişte çizgiroman denemelerim olmuştu. O tür çalışmaları özledim sanırım. n Neye Vinyet Neye Kısmet’i Turhan Selçuk’a adadınız. Selçuk’un çizginizdeki, çizerlik yaşamınızdaki yerini sorabilir miyim? n İlk kitabım Portreler (1998) Ali Ulvi, Asım Bezirci ve Aziz Nesin’e adanmıştı. İlk Feklavye (2008) Ferruh Doğan’a, bu yıl çıkan ikincisi Teodor Kasap ve Cemil Cem’e ithaflıdır. Neye Vinyet Neye Kısmet’i ise Turhan Selçuk’un anısına adamak istedim. Turhan Selçuk çizgi üslubuyla dünyanın da saygısını kazanmış gerçekten büyük bir çizerdi. Oturma kalkma görgüsüyle, çizerlik duruşuyla da apayrı bir insandı. Ayrıca kitapta Turhan Selçuk’a saygı anlamına gelebilecek birkaç çizim de bulunuyor. Bir dönem çizgisi beni çok etkilemiş bir ustaydı. Kendisini içtenlikle anmak istedim. n Neye Vinyet Neye Kısmet Varlık Çizimleri / Semih Poroy / Varlık Yayınları / 144 s. KItap 24 Kasım 2016 13 192 sf., 16 TL 164 sf., 13 TL Kuram / Felsefe Yıldız Silier oburluk çağÔ felsefe ve politikpsikoloji denemeleri 192 sf., 12 TL www.yordamkitap.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle