19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nalan barbarosoğlu’ndan “okur postası” ve “gümüş gece” ‘İçimde bir yolculuğa çıktım’ Nalan Barbarosoğlu, yeni kitabı “Okur Postası”nda, mektuplar yazdırdığı kurgusal okurları gerçek yazarlarla buluşturuyor. Okurlar, mektuplarla yaşamlarını ve yapıtların kendilerinde yarattığı izleri paylaşıyor. Yeniden yayımlanan “Gümüş Gece”de ise sıradan insanların günlük yaşamın içinde, çevreye ve toplumsal kırılmalara bakışını irdeliyor, çıkmazlarına vurgu yapıyor. taşıyorlar. Yaralarımız birbirine benzer sadece onu yaşama ve kaldırma biçimlerimiz farklı. Yalnızlık, aşk mesela... Herkes farklı yaşar. Birey olarak onları nasıl taşıyoruz, onlarla nasıl bir yere varıyoruz ya da varamıyoruz, beni bunlar ilgilendiriyor. n Siyasi ve sosyal perdede ortak yaralara da parmak basıyor Okur Postası. Bu noktada kitabın siyasetle ilişkisi ne? n Siyaset dediğimiz şey hayatın tam içinde. Ben hayatın içinde bırakılan izlerin peşinden gidiyorum. Siyaset doğası gereği güncel yaşamın kılcal damarlarına sızmış durumda. Yazılan her bireysel hikâyenin arkasında ister istemez bir toplumsal hikâye oluyor. Kimi yazarsak yazalım büyük, küçük çember biçimindeki bir sürü topluluğun etkisinde olduğumuz bir gerçek. “UMUTLU BİR HÜZÜN BENİMKİ” n Öykülerin evrenselliğine ilişkin neler söylemek istersiniz? n Değişik coğrafyalarda yazılmış öykülere baktığımızda da öyküler bir insan acısını ve o acının arkasındaki birikimi anlatıyor. Bu anlamda Amerika’daki Jack’in yaşadığı bir şey buradaki Mehmet’inkiyle benziyor, toplumsal olarak elbette farklılıklar var ama bundan etkilenme, yaralanma benzer oluyor. Hangi ülkede yaşarsak yaşayalım aynı dünyayı paylaşıyoruz. Elbette coğrafya öncelikleri, duyguları, bakış açısını belirliyor. Tanpınar’ın şu sözünü çok benimserim: “Coğrafya kaderimizdir.” n Öykülerinizdeki duyguların başında gelen hüznü en çok neden tercih ediyorsunuz? n Hüzün, geçişkenliğin olduğu bir yer, olumluyu da olumsuzu da gördüğünüz, onların birbirine geçiştiği bir duygu durumu. Hüzün varsa gidenleri, kaybettiklerinizi görebiliyorsunuz. Bu anlamda ne kadar olumsuz gibi melankoliye yakın gibi görünse de aslında hüzün çok olumlu ve sağlıklı bir duygu durumu. Hüzün benim için bir son nokta koymak değildir, farkındalığı ve bir yaşama sahip çıkma isteğini gösterir. Umutlu bir hüzün benimki. Umut etmek insan olmanın ve yaşamanın itici gücü. O olmadığı zaman kapkaranlıkta kalırız. Onun için mezar taşıma şöyle yazılmasını isterim: “Hâlâ umut var!” n Yeniden yayımlanan Gümüş Gece kitabınıza geçersek... Gece çok zengin bir metafor insana dair kuşkusuz. n Çok. Her ne yaşanıyorsa gündüzleri algımız çok dağılıyor fakat geceleri algımız daha konsantre olabiliyor, yoğunlaşabiliyor. O anlamda gecede bir şeyleri fark etmek çok daha kolay oluyor. Aynı şekilde ağrılar da öyledir ya, gece yoğunlaşır, daha çok hissedilir. n Gümüş Gece sizin için en çok hangi duyguların ifadesi? n Sıkışıp kalmışlığımızın ve isyanımızın. n Okur Postası/ Nalan Barbarosoğlu/ Alakarga Yayıncılık/ 224 s. Gümüş Gece/ Nalan Barbarosoğlu/ Alakarga Yayıncılık/128 s. GAMZE AKDEMİR [email protected] urgusal okur, gerçek yazarlara mektuplar yazıyor. Öyküleriniz, edebiyatla insanın buluşmasına tutulan bir ayna niteliğinde. Bunu anlatır mısınız ve bu biçemi neden tercih ettiniz? n Okuduğum kitapları başkalarıyla paylaşmak isteyen bir yanım hep vardı. O yüzden kitap tanıtım yazıları yazardım fakat bir süre sonra çok sıkıldım. Bu kitaptaki öyküleri okurların ağzından yazmak, her okurun sevdiği kitapların farklı olması ve doğal olarak onlara farklı yaklaşımlar geliştirmesini biraz da o nedenle istedim. n Bu, bir yönüyle içeriği, hem biçem hem de duygu anlamında daha geniş topraklar mı kıldı? n Aynen öyle. Farklı karakterler farklı yaşam biçimlerini getiriyor ve o yaşam biçimlerine girme olanağı sağlı K 4 yor yazana. Dolayısıyla benim için çok keyifliydi, başka bir okura bürünmek iyi geldi bana. n Duygusal iklimi nasıl belirlediniz, belirlersiniz? n Özel bir tercihim yok, bana girebileceğim başka dünyalar sunan yazarları ve sesi olan yazarları özellikle seçtiğimi, onlarla daha yakınlık kurduğumu söyleyebilirim. Ama Okur Postası’nda çok benimsemediğim kitaplar hakkında da mektup yazdırdım. “BUNLAR KENDİ OKURUNU BULAN MEKTUPLAR” n Öykülerde okurların düştüğü notlar, paylaştığı duygular, yapıtların onlarda yarattığı izler arasında yok yok. Acı, aşk, hayat, siyaset, idealler... n Evet, yazar ve yapıtlarıyla aralarında bir ilişki kuruyorlar. Aktif bir ilişki bu. Paylaşım çok önemli. Asıl aradıkları, istedikleri o. Birçoğu hayatlarındaki ikilemler ve acılardan yola çıkıyor, mektuplarını adresledikleri yazarların yapıtlarında bir izdüşüm kuruyor, kimi bir teselli buluyor. n Bu okurların favori yazarları ve yapıtlarını neye göre seçtiniz? n Daha çok sevdiğim kitaplar üzerinden gittim. İçimde bir tür yolculuğa çıktım işte “Bu kitabı nasıl bir okur okursa, nasıl bir duygulanım içine girer?” gibi. Söz konusu kitapların ana duyguları hüzün, sevgi, kayıplar gibibana rehber oldu. Selim İleri şöyle der: “Yazdığım her kitap okura gönderilen bir mektuptur.” Bu anlamda söz konusu kitapların kendi okurunu bulan mektuplar olduğunu da düşünüyorum. n Okurlar, kişisel öykülerinden yola çıkarak izdüşümler kurarken yapıtlara ilişkin eleştiriler de getiriyor. Bunlar sizin eleştirilerinizle uyuşuyor mu? n Bütünüyle değil. “YARALARIMIZ BENZER, SADECE FARKLI TAŞIYORUZ” n Kurgusal okurlar hayatla başa çıkmaya çalışan kişiler. n Evet, yaraları olan insanlar hepsi. Yaşamı tüm ciddiyeti ve ağırlıklarıyla 31 Aralık 2015 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle