23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

gözetmiştir. Bunların antik, arkaik ve klasik çağların değerleri olduğu da doğru, pozitivizmin akılcılığıyla çatıştığı da. Bu nedenle romansların şövalyeleri gibi romantiktir. Ortadoğu ile Avrupa’nın modern dansında sık sık partnerinin ayağına basması da bundan kaynaklanır. ADIVAR, ELHAKÎM, EŞŞARKÂVÎ, FANON’UN KURUCU METİNLERİ Ortadoğu sözü, dili, romanı hayatı, gerçekliğinde yangını, çelişkileri; içselinde hangi yöntemlerle çözümleme yoluna gitmiştir? Bağlamında kitapta başlıca hangi kurucu isimler ve yapıtlara yer verdiniz? 1925’de “zevcelik tabiat kanunu değil” diye slogan atan Nisvan Cemiyeti, teokratik zihniyete karşı firavunculuğun ya da nevyunaniliğin, zerdüştiliğin savunulması, taraftar bulması. Hemen tüm Ortadoğu’da laikliğin benimsenmiş olması...1919’da Kahire’de özgürlük talepleriyle yapılan kadın yürüyüşü, Mısırlı entelektüel kadınların simgesi Anbara Selam. 1923’teki Roma Kadın Konferansı’ndan dönüşünde Kahire garında peçesini çıkararak kadın özgürleşmesini ilan eden Hüda Şaravî vb. hem ayrıksı hem kurucu birer olaydır, edimdir. Romantik Ortadoğu’yu okuyanlar görecektir, Halide Edip Adıvar’ın Yeni Turan romanı bir kurucu metindir. 1912’de yayımlanmış olmasına karşın Cumhuriyet’in kanonu ve aynasıymış gibidir. Sonra Tevfik elHakîm’in Bir Taşra Savcısının Günlüğü ile Abdurrahmân eşŞarkâvî’nin Toprak’ı, Fanon’un Yeryüzünün Lanetlileri, Edward Said’in Oryantalizm’i ilk elden anılabilir. “POETİKA POLİTİKANIN BAŞININ BELASI” Türkçe, Farsça, Kürtçe, Arapça, Ermenice, İbranice, Süryanice gibi Ortadoğu dillerine ait edebi metinlerin ortaya koyduğu “adalet “değerleri öncelikli olmak üzere merkez ve eksen noktaları da ortaya koyuyorsunuz. Adaletsizliğin sebebi yabancılaşma, klasik çağlarında, yerleşik takıyyenin retoriğiyle üstüne gelirdi insanların; modern dönemde sömürgecilikle… Gelip emeğini sömürür, değerlerini sarsar. Halk, buna farkındalığı oranında direnç gösterir. Edebiyatın içtenliğiyle başkalarına da yaşattığını, paylaştırdığını, halkların dillerinin farklılığına rağmen duygu ortaklığını yansıttığını göstermeye çalıştım. Ortadoğu ülkelerinin farklı ülke ulusalcılarınca mayası karılmış siyasi reflekslerini ve edebi perdede yarattıkları otokontrolü, etkileri de okuyoruz. Avrupa dışındaki dünyanın oryantalistleştirilmesi, ona koşut işbirlikçi yerel iktidarların siyasi projesi roman ve şiirle süslenen ulusal ve modern retorikle yetinmez; toplumun derinliğine nüfuz edebilmek için dinselleşir/ dinleştirir ideolojisini. Dolayısıyla romanlara ve romanın gelişimine bakıldığında politik olaylar, iktidar oluşumları görülebilir. Ama aynı zamanda otoriteye muhalefet de. Çünkü poetika politikanın başının belasıdır. Türkiye’deki durum malum; Necip Mahfuz ya da Sadık Hidayet gibi apolitik yazarlar bile tehdit olur/ görünürler. “ESKİDE DİRETEN SAVAŞ UÇAĞINA KILIÇ ÇEKER!” Modernite hangi düşüncelerle karşılanıp biçimlenmiş ve mevzilenmiştir? İfade ve dilde neyi getirmiş, neyi götürmüştür? Oryantalizm dediğimiz şey dünyayı ötekileştiren kolonyal kibre dayanır. Farklı olanı batıl ve küfür sayan kültürel refleksi Ortadoğu’nun buna dirençtir. Tek tipleştirilme yerine çokkültürlülük ve demokrasi yeğlenebilir miydi? Tartışılabilir ancak değişmeyen gündemi Doğu Batı karmaşasına rağmen sentez dahil, başka bir seçenek ortaya konamadığı içindir ki bugün bir uygarlık travması yaratmış olan kültürel yenilenmeyi de aşan modernleşmenin stresi yaşanıyor. Geldiğimiz gibi gideceğimiz yeri, teknoloji ve iktisadi ilişkiler belirler. Eskide diretirseniz romantik çağdan realist çağa geçemezsiniz, savaş uçağına kılıç çekersiniz, yeldeğirmenleriyle çarpışırsınız. “ÖYKÜNÜLEN ORTADOĞU ROMANTİK BİR HAYALDİR!” Öykünülen Ortadoğu geçmişte kalmış, bir daha gerçekleşmeyecek romantik bir hayaldir mi, demek istiyorsunuz? Evet, çünkü, Romantik Ortadoğu’nun bir izleği de politize edilen, sorunsallaştırılan bu konudan başımızı kaldırıp bakmamızı istediği gitmekte olduğumuz gelecektir. İşletme ve tüketim hastalığı, bilişsel kapitalizm, Tanrı yerine konmuş sanal parayla yarattığı yeni tip imparatorluk, yaşantımız, bedenlerimiz gibi ruhumuzu da ipotek altına almış. Gittiğimiz teknotoplum felaketine karşı deneyim ve birikimiyle katkı sunacaksa bu ne olabilir, tartışmanın sonunda sözü getirip bağlamak istediği budur Romantik Ortadoğu’nun. Evrensel değerlere katılmak üzere Ortadoğu’ya düşen nedir, zengin edebi mirası ve ahlaki deneyimi, sözün elimine edilmekte oluşuna rağmen geleceği yeniden inşa ederken esinlendirici olabilir mi? Son iki yüzyıllık macerasına ayna tutmaya, globalist asimilasyona dikkat çekmeye çalıştım; ama asıl entegrizmin dinsel ve etnik grupların kaygılarını çok çok aşan makineleşmek olduğunu, başlamış bulunan bu sürecin yazıyı, sözelliği zayıflattığını, belki yok edeceğini, bunun da insanın başkalaşımına, robotlaşmaya varacağı görülsün istedim. Üç kitaplık serinin bu üçüncü kitabı. İki kitapla gelecek başlangıç kısmı ne başlıklarda buluşacak okurlarla? Döneminin ortaya çıkardığı karakteristik metinler odağında bugünün bakış açısıyla yeni bir okuma önerisi ve egemenlik retoriğinin yapısökümü olarak birincisi Metinlerin Adaleti olacak, ikincisi hacmi dolayısıyla iki bölüm halinde, biri Sözün Vicdanı, diğeri İronik Takıyye. n [email protected] Romantik OrtadoğuMetinlerarası Bir Deneme/ Hayri K. Yetik/ Ayrıntı Yayınları/ 638 s. Ortadoğu’da ‘poetik’ bir alan savunması r Celâl SOYCAN akın birkaç on yılda, ulusal ve küresel düzeyde süregiden politik karmaşanın kimlik odaklı negatif enerjisine tanık oluyoruz. Özellikle uluslaşma sürecinde dramatik kırılmalar yaşayan Ortadoğu toplumları, bu gerilimi Doğu/Batı dikotomisine dayalı ağır bir şizofrenik yarılma biçiminde deneyimlemeyi sürdürüyor. Modernizme içkin sorunsallar etrafında kümelenen bütün bir kültürel alanı “Öteki” kavramına kilitleyen epistemik fay hattı da bütün enerjisini hâlâ ve hep buradan depoluyor. Politik retorik, ötekiyle ilişkide en ileri düzeyi “tahammül “ olarak işaretler; demokrasi vaadini de buradan hareketle anlamlandırır. Söylemek bile fazla: Politikanın bu retoriği ötekiyle ilişkide kendine tıkalıdır, monolojiktir. Y Edebiyat, yalnızca bu noktada bile ve tam da şimdi politik retoriğe müdahale etmelidir, edebilir. Başka bir söyleyişle, politik retoriğin çizdiği zihniyet haritasının yapısökümü için poetika bir imkân olarak konuşulmalıdır. Edebiyat ve özellikle roman diyalojiktir; toplumu birbirleriyle tahammül sınırında bakışan, konuş(a)mayan “farklılıklar yığını” olarak değil, diyalog içinde ötekine doğru yol alan bireyler toplamı olarak düşünür. Heidegger’in işaret ettiği “ötekiile” varolan özneyi temsil eden kurgusal özne, doktrin oluşturmak üzere konuşmaz; ötekini kendisi için bir ayna olarak araçsallaştırmaz, tam tersine ötekinden kendine gidip gelerek eksiğini gidermeye çalışır. EDEBİYAT SORULAR REJİMİ Bu nedenle edebiyat sorular rejimidir; 1299 okuru da yanıtını göze alamadığı sorularla tedirgin eder. Suça ve masumiyete, günaha ve sevaba, ışığa ve karanlığa, doğuma ve ölüme, aşka ve yalnızlığa, geçmişe ve geleceğe bir bütün olarak sahip çıkan yeni bir diyalektik sunar. Dilin dip sularında deneyimlediği anlamla bakar dünyaya. Buradan hareketle, beş bin yıllık bilindik tarihi, son iki yüz yıllık kanlı 8 dökümü, ama özellikle de hazırdaki çırpınışlarıyla Ortadoğu’ya hikâyelerin antropolojisi/ arkeolojisi içinden bakarsak, örneğin birer toplumsal bilinçaltı ve bellek kaydı halinde çalışan romanların ve daha eski yazılı metinlerin yapısökümünü yaparak ilerlersek, yeni zamanlar için yeni yorumlara varabilir miyiz? Ortadoğu halklarının bütününü aynı anlam zincirinin halkaları halinde kavrayan bir poetikayı politik retoriğin yerine ikame edebilir miyiz? Hayri K. Yetik, bir edebiyatçı olarak bu sorularla sokuluyor Ortadoğu’nun edebi hafızasına; karşılaştırmalı edebiyat üzerinden bütün Ortadoğu halklarının edebi metinlerini didikliyor. Oradan devşirdiği romantik tatlarla bakıyor güne ve yaşanılan boğucu kaosu edebiyatın vicdanı içinden aşmayı deniyor. Ortadoğu’nun ruhu, yazara göre “engellenmiş özne”dir ve soru şudur: “Şimdi, dışsal baskıyı atlatıp özerkliğini ve özgürlüğünü yaşayarak etkinleşebilir mi? İki başlılık anlamına da gelebilen iki kültürlülük karmaşasını aşarak geçmişin ve geleceğin sislerini aralayıp romantik bir devrim başlatabilir mi? Arkaik ve klasik çağlarındakinden farklı olarak bu kez idealizme boğulmadan dünyayı devrimci biçimde romantikleştirip bütünselliğini gerçeğin estetiğine kavuşturabilir mi?” Okurla birlikte arayacağı yanıta hazırlık için sıkı bir başlangıç metni kurmuş Hayri K. Yetik. Baştan sona entelektüel bir zihnin tarayabileceği bütün dehliz2 0 1 5 n S A Y F A 1 5 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I O C A K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle