Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ursula K. Le Guin’den ‘Malafrena’ Özgürlüğü ararken Ursula K. Le Guin’in 1979’da kaleme aldığı “Malafrena”, yazarın diğer bazı öykülerinden de bilinen hayali ülke Orsinya’da geçiyor. Fakat yazarın diğer romanlarında da olduğu gibi mekân hayali olmasına rağmen resmedilen ortam ve ele alınan meseleler son derece gerçekçi. r Bahar ÇELİK OMUR askı ve sansür koşullarının egemen, düşüncenin suç olduğu, iktidarı eleştirenlerin hapishanelerde çürüdüğü bir ülke düşünün. Kuşkusuz ilk anda akla gelecek isim herkes için aynı olacak. Lakin bahsedeceğimiz hikâye gerçek değil hayali bir ülkede, Le Guin takipçilerinin iyi bildiği Orsinya’da geçiyor. Bir tarafta sansür baskı ve şiddet ile ülkeyi yönetenler, diğer tarafta korunaklı bir yaşam içerisinde hayatını sürdüren İtale Sorde’nin özgürlük arayışı. Ursula Le Guin’in 1979’da kaleme aldığı Malafrena hayali bir ülkede geçmekle birlikte anlatılanlar son derece gerçek meseleler. 19. yüzyılın ikliminde ilerleyen romanın başkarakteri İtale Sorde olmakla birlikte diğer karakterler de son derece güçlüler ve ondan geri kalmıyorlar. Hikâye yatılı okulda okuyan kahramanımız İtale Sorde’nin, yatılı okulu bitirdikten sonra Malafrena Vadisi’ndeki aileye ait çiftliğine geri dönmesi ile başlar. Babası onun için geleceğini çoktan planlamıştır ancak yatılı okuldaki eylemlerinden de daha başta anlarız ki Sorde’nin Malafrena’da kalmaya hiç niyeti yoktur, zira onun başka bir gelecek düşü vardır. Bu yüzden başkent Krasnov’a gitmek üzere hazırlıklarına başlar. Özgürlüğü aradığı yerdir Krasnov. Eğer özgürlüğün sahibi olursa onu başkalarına da dağıtabileceğini düşünür. Bu yolculukta Sorde’ye ailesinin desteği olmayacaktır. Her şeyi geride bırakıp yola çıkması gerekir. Konforlu ve güvenli bir yaşamı olmayacaktır artık. Onu bekleyen yoksulluk, zorluklar ve sefalettir. TUTKULU BİR İLİŞKİ Krasnov’a gittiğinde karşılaştığı Luisa Paludeskar hayatındaki önemli kişilerden biri olacaktır. Soylu sınıfında yer alan Paludeskar aynı zamanda siyasetle de ilgilenen ve yönetimdeki kişilerde güçlü bağları olan biridir. Bir süre sonra Sorde ile aralarında tutkulu bir bağ gelişir. Fakat Paludeskar bu ilişkiye kendini tam anlamı ile asla teslim etmez. Özgür olma durumu üzerine kendi içinde devamlı bir tartışma sürer gider. Sorde ile de bu konu hakkında fikir birlikleri yoktur. Zira toplumsal bir özgürlük anlayışı Paludeskar’ı pek ilgilendirmemektedir. Krasnov’da kendi gibi düşünenleri bulmakta zorlanmayan Sorde bir süre sonra arkadaşları ile bir gazete çıkarmaya ve fiC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I B kirlerini yaymaya başlar. Bunun için devamlı seyahat eder. Ancak beklenen son onu bulmakta gecikmez ve onu bekleyen adil bir yargılama olmayacaktır elbette. Uzun bir süre içeriden çıkamayacaktır. Luisa Paludeskar zindanda da Sorde’nin peşini bırakmaz fakat bulduğu Sorde artık başka bir Sorde olacaktır. Romanda özgürlük arayaşındaki tek kişi İtale Sorde değildir. Sorde’nin evinden ayrılırken geride bıraktığı kız kardeşi Laura ve arkadaşı Piera kendi içlerinde bambaşka bir yolculuğa çıkmışlardır. Her ikisi de Sorde’ye derin bir bağlılık duymaktadır. Onun özgürlüğünün aynı zamanda kendi özgürlükleri olduğunu savunur ve gittiği yolda onu desteklerler. 19. yy koşulları içinde hiç de edilgen kadınlar değillerdir. Kendilerinden beklenenleri yapmakla yetinmez ve bambaşka yöntemlerle mevcut koşullar içinde aslında sıra dışı olurlar. Bir rahibe okuluna giden ve iyi bir ev kadını olması öğütlenen Piera ondan bekleninin aksine kendi bildiği yolda ilerleyecektir. Aynı şekilde Laura da çiftliğin yönetiminde söz sahibi olur. Yaşı ilerlemesine rağmen hemen evlenmeyi tercih etmez. İçindeki değişimin tamamlanmasını bekleyecektir. Piera ile Sorde arasında asla dillendirilmeyen başka bir duygu akımı daha vardır. Ancak bunu dışa vuruşları farklı şekillerde olur. Le Guin okurun beklediği ideal aşkı sunmayacaktır. Bunun yerine jestlerde anlattığı bambaşka bir hissiyata tanık olur ve etkileniriz. Malafrena, derdi özgürlük olan insanların farklı şekillerde onu buluşunu anlatan bir roman. Aynı zamanda idealler, aşk ve adalet üzerine de söz ediyor. Hikâyedeki karakterlerin hiçbiri durağan değil. Her biri değişim geçiriyor ve başkalaşıyor. Her birinin aslında kendi içinde devrimci fikirleri vardır. Biri toplumu dönüştürmek isterken bir diğeri kadınlık rollerini alaşağı eder. Hızlı okunan bir roman değil Malafrena. İsteseniz de roman buna izin vermiyor ve kendi hızını belirliyor. Çok katmanlı yapısı nedeniyle tekrar okumak gerekebilir. Fakat her okumada bambaşka bir tat almak mümkün. Le Guin’in şiirsel dili ile daha önce tanışmamış olanlar için Malafrena ile başlangıç yapabilirler. n Malfrena/ Ursula K. Le Guin/ Çeviren: Cemal Yardımcı/ Metis Yayınları/ 432 s. 1227 2 2 A Ğ U S T O S 2 0 1 3 n S A Y F A 9